Bugün 2 Temmuz 2006 ve biz Sivas'ta, Madımak Otelinde diri diri yakılan aydınlarımızı rahmetle; onları yakan, yaktıkça çoşan, çoştukça hayvanlaşan yobazları da nefretle anıyoruz.
yaşamak bu yangın yerinde
hergün yeniden ölerek
zalimin elinde…
Çok duyduğumuz bir laf var hani, "Bu memlekete demokrasi fazla gelir arkadaş! " şeklinde. Bazen öyle anlar geliyor ki, şu lafın doğru olduğuna inanasım geliyor. Bazı şeyleri zorla yasaklamak gerekiyor bu memlekette, itirazlara aldırmadan, örneğin ben kendime şöyle bir liste yaptım. Ben bu ülkeye padişah falan olsam, ilk işim aşağıdakileri gerçekleştirmek olurdu:
Epey yorucu ve kısmi hayal kırıklıkları ile bezeli bir günün ardından insanı yorması kaçınılmaz olan en önemli şeyin Mecidiyeköy'den Yenibosna'ya İETT otobüsü ile gitmek olduğunu anladım sayın okuyucu. Yüzlerce kişilik yolcu kuyruğunun en arkasında kendime bir yer bulmuş, sıradaki otobüsün klimalı yeni otobüslerden olması için dua ederken, yapabileceğim tek şey "Allahım neydi günahım, Neden geldim İstanbul'a, Ben köyümü özledim" tadında şarkılar, türküler ile İstanbul'un kalabalık hüznüne dalmaktı. Daldım.
Mahalledeki abilerimizin, bizim topumuzla oynadığı ve o top sayesinde kendimize kadroda "fasülyeden" de olsa yer bulmamızla sevdiğimiz futbolun geldiği noktada milyonlarca dolarla, milyarlık kombinelerle, her sene yenilenen cicili bicili orijinal formalarla anılmasından rahatsız olmakla beraber, varolan düzenin bir parçası olmaktan da geri duramıyoruz. Geri durmaya çalışanlara bir kulak kabartmakta fayda var diye düşünüyorsanız İletişim Yayınevi'nin düzenlediği sohbetlerde yer almanız yeşil çimin kokusunu içinize çekmek için yeterli olacaktır.
Kocaelispor taraftarları, gönül verdikleri kulüplerinin kongresinde başkanlık için aday olan isimlerin projelerini beğenmeyince kendi listeleri ile seçime girdiler ve yönetimi ele geçirdiler. Kocaelispor'un yeni başkanı seçilen KOSTAD (Kocaelispor Taraftarlar Derneği) Başkanı Cemal Derya, amaçlarının tüm şehirde ve belediyede Kocaelisporluluk ruhunu canlandırıp görevi bu işin ehli isimlere bırakmak olduğunu söyledi.
Üniversite sıralarından geçmiş veya geçmekte olan önemli bir çoğunluğun en az bir kere tattığını tahmin ettiğim "Boş kâğıt verme" sanatını icra etmenin inceliklerinden bahsetmeden önce, bu eylemin sanıldığı kadar kolay, basit ve şımarıkça olmadığını vurgulamak isterim. Hemen babam gibi "yok öyle bir şey işin ne lan otur çalış" diyenlerin kalbini kırarım. Tamam, belki bu işi adet hale getirdiğimden biraz içimi rahatlatmak ve kendimi kandırmak için başka yerlere bok atıyorum ama iki dakka dinleyin işte...
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Cumhurbaşkanı'nın Almanya temsilcisi Başbakan tarafından kalabalık bir güruhun önünde azarlanıyor. Başbakan'dan aldığı gazla bu kalabalık güruh Devletin resmi temsilcisini yuhalıyor. Hem de iki kez. Sonra bu devlet terbiyesi, yol yordam görmemiş Başbakan Cumhurbaşkanlığına oynuyor. Birilerinin de kemikleri çok fena sızlıyor.
Günlerdir saçlarımı kestirmeyi düşünmeme rağmen, hatta ne günü lan haftalar oldu, çok meşgul, çok bi' bokmuş gibi bir türlü fırsat bulup da kestiremiyorum. İnsanın kendisine ait bir uzvu kısaltmak için başka birisine ihtiyaç duyması, üstüne para vermesi ne kadar acı bir şey yarabbi. Bir de insan yaratılmışların en mükemmeli mavrası var tabi. Yahu bir saçını bile kesemiyor kendi başına. İlla gidicek berbere, sıranın gelmesini bekleyecek, sıra gelmedikçe önündeki sehpadan Posta, Takvim, Güneş gibi abidik, gubidik gazetelere okuyacak, haspelkader sıra gelince de elin herifinin saçlarına makas darbeleri vurmasını aynadan izleyecek. O rezil durumda yapacak bir şey olmadığından mütevellit "ne kadar da güzel oynuyor lan herif makasla" diye de iç geçirecek. Vallahi rezalet.
FasulyedenKom olarak, imkan ve şeraitlerinden bolca faydalandığımız internet bokunun içinde, boktan çok bokçu kıvamında yeralan milyonlarca gerzek sitenin arasından takdire değer, kendisine biçtiği varoluş amacının hakkını veren web sayfalarını tanıtmak istiyoruz. Bu web sayfalarının ilki olarak da www.gencligiminkatilisin.com'u seçtik. Helal bize !!