Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Monthly Archives: Mart 2008

Bir pazar yazısı: Elveda Rumeli

AKP iktidarı üzerine bol bol ahkam kestim bugünlerde. Konuyu biraz siyaset ve gerilim dışına taşımakta fayda görüyorum. AKP iktidarı kapatma davasıyla soru işaretli bir hal aldı ama Türk televizyonlarının tartışmasız iktidarı yerli diziler. Önceden ufak ufak, haftada birkaç tane izlediğimiz diziler, daha sonraları her akşama, en nihayetinde de her akşam neredeyse 3 taneye bıraktı kendisini.

TMSF, Çalık ve Liboş Memo

TMSF ne iş yapar bilir misiniz? İçtihatı, tüzüğü, gayesi bin bir türlü teknik detayla anlatılabilir ama özetle para babalarından birisi devlete borçlanır ya da devleti hortumlamaktan yargılanır mesela, TMSF hemen devreye girer ve devlet adına o kişinin şirketlerine el koyar. Amaç devletin alacağını tahsil etmektir. En nihayetinde şirket başka bir para babasına satılır. Devlet tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan milyar dolarları kasasına geri koyar. Ve hikaye biter.

İstibdat rejimi

Her şey 12 Haziran 2007’de başladı. Ümraniye’de bir gecekonduya yapılan baskında bir miktar el bombası ele geçirildi. Türkiye gündemi Ergenekon mefhumu ile bu şekilde tanıştı. Bugün ise 22 Mart 2008, yani 9 aydan biraz daha fazla zaman geçti. Dün aynı operasyon kapsamında içeri alınanlar arasına Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve imtiyaz sahibi İlhan Selçuk’un da yer aldığı 12 kişi eklendi. Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu da kamuoyunun yakınen tanıdığı isimler.

Tayyip trafikte…

Halkın iktidarı, halkın başbakanıymış, peh! İstanbullular belirli periyodlarla yaşamak zorunda oldukları işkenceyi dün gece yine yaşadılar. Demokrasi ve demokrat son günlerin klişe lafı olduğu için soruyorum, hangi demokrasi kültürü gelişmiş ülkesinde yaşanır böyle bir rezalet? Hangi "ahlaksız" batı ülkesinde seçilenler kendisini seçenleri ezerek, eziyet ederek kendilesine bu kadar yalıtılmış bir ortam yaratır? Ama demek ki yüzyılın demokratı AKP iktidarı tarafından biz halka reva görülen tavır, duruş bu. Ve demek ki demokrasiyi sadece ve sadece kendilerine verilen oyların çokluğu olarak görmekteler.

Toplumsal ahlaksızlık

Türkiye'de toplum içinde neredeyse tüm bireylerin yara olarak kabul ettiği, şikayet ettiği, karşı çıktığı bazı çürüklüklerimiz var. Tüm diğer medeniyetlerin, ulusların, toplumların olduğu gibi. Lakin Türkiye'nin farkı yara olarak kabul ettiğimiz bu çürüklüklerin, toplumun şikayet edenler de dahil neredeyse tamamına sirayet etmesidir. Yani herkes bu yaranın varlığından şikayetçidir, ama yine herkes bu yaranın kapanmamasın, gitgide büyümesinin ve sürekli kan kaybedilmesinin de mümessilidir. Nedir mesela? Rüşvet vermek, emniyet şeridini ihlal etmek, torpil ayarlamak vs.

Ada sahillerinde: Chelsea-Fenerbahçe

Kurada Sevilla’nın adının görünmesinin ardından herkes Sevilla’nın ne kadar da zorlu bir rakip olduğundan bahsediyordu. Haklıydılar da, bizim ülkemizin en büyük kulüpsel başarısını adamlar iki yıl peş peşe gerçekleştirdiler. Yani 2 yıldır katıldıkları turnuvayı kazanıyorlar ve 3. yılda da henüz kendilerini turnuvanın dışına atan bir takım çıkamamıştı. Bu açıdan Sevilla maçında Fenerbahçe’nin başarısı çok daha büyük bir anlam kazanıyor nazarımda. Biliyoruz ki Kanarya’nın Avrupa’da kazanmak gibi bir alışkanlığı olmadı hiçbir zaman. En zor iş de bu alışkanlığı kazanmak zaten. İki çok heyecanlı ve bol defans hatalı maçtan sonra Sevilla boynunu bükerken, beklenmedik bir şey oluyor Fenerbahçe çeyrek finale adını yazdırıyordu.

Laik elitlerden AKP’ye kapatma davası

Minor Asia ülkesinin iktidar partisi Atalet ve Kuluçka Partisi’nin (Yazının devamında AKP olarak bahsedilecektir) kapatılması davasıyla ilgili olarak söylenecek söz bulamamak gibi bir sorunum var. Ne düşüneceğimi, ne söyleyeceğimi, ne yazacağımı bir türlü bilemiyorum. AKP’den nefret etmekteyim. Ve ülkenin geleceği açısından bu iktidardan, zihniyetten bir an önce kurtulmanın gerekliliğini her fırsatta söyleyenlerdenim.

Gene mi lan?

Selamlar ola, Klişe bir giriş yapalım: Kah gülüyoruz, kah ağlıyoruz, zaman zaman da celallenip birbirimizi kırıyoruz burada ama bir arpa boyu yol gidemiyoruz. Zira tembelliğimiz, sorumsuzluğumuz, unutkanlığımız hep baki kalıyor be dostlar. Ya da ben kendi tembelliğimden yola çıkarak tüme varıyorum, harcıyorum sizi de bir kalemde. Süslü ve klişe kelamın kıymet-i harbiyesi yok tabii ki bir noktadan sonra. Ancak neticede yine, yeni bir teknik sorunun üstesinden geliyor ve hedef bellediğimiz yolda yürümeye devam ediyoruz FasulyedenKom olarak. Hay yaşa...