Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Yearly Archives: 2008

This world should sink!

Bundan seneler önce keşfettiğim birisidir Mahmut Abi. Zamanla unuttum, gitti tabii. Bugün televizyonda tamamen alakasız bir şarkı dinlerken "noldu acaba bu adama?" diye aklıma geldi. Sitesine girdim, olanca haşmeti ile sapasağlam ayaktaymış meğersem. Repertuar çok gelişmemiş aslında, ve hala arada vasatın altında birkaç çalışma var gibi. Hepsini dinlemedim, kafam bulanık ama, yıllar önce kopartan etkisine maruz kaldığım This world should sink'i sizinle paylaşayım istedim. Orhan Gencebay'ın Batsın bu dünya'sına Mahmut Abi yorumu. Elbette global bir dille, ingilizce...

Ekonomistin kralı Kasımpaşalı!

Her ne kadar ana eğilimim köşe yazarları, keyif verici siteler, forumlar, bloglar olsa da lanet olasıca işim gereği gün boyu internetten, televizyondan, gazetelerden tüm ekonomik gelişmeleri takip etmek durumunda kalıyorum. Kriz lafları çıkalı beri, her yerde aynı can sıkıcı kelamlar mevcut. Tehlike çok büyük, çok ciddi boyutlarda, o battı, bu bitti, aman dikkatli olalım, önlem paketi lazım vesaire, vesaire… FED Başkanı çıkıyor konut sektörü için 300 milyarlık paket yaptık diyor, İngiltere merkez bankası başkanı çıkıyor otomotiv için 200, ona 100, buna 50… Paket paket üstüne, teknik terimler, bol bol dolarlar falanlar filanlar… Düpedüz kapitalizmin can çırpınışları…

Haydi polise kimlik soralım

Avcılar'da yaşanan olay malumunuz. Polis yeleği ve tepe lambası ile gece kulübünü basıp, kadın kaldırmışlar. Bu kaldırmak lafı da ilginç. Kurtlar Vadisi jargonu gibi... Ama avukatlarda da ciddi oranda kullanılıyormuş, geçen ATBS'nin dükkana gidip 2 avukatın sohbetine tanıklık edince farkettim. "Gittim adamın mekandan mal kaldırdım." Görsen uyuşturucu ticareti yapıyor sanırsın ama haciz prosedüründen bahsediyor işte haspam. Kaldırmak. İlginç. Neyse. Celalettin Cerrah da çıktı dedi ki "Her polis yelekliyi, her tepe lambalıyı polis sanmasın benim salak halkım, gitsin kimlik sorsun" İyi, güzel, hoş ama burası da İsveç değil ki arkadaş. Kapını çalan, arabanı çeviren, GBT'ne bakmak isteyen herhangi bir polise "Bir dakika, önce kimliğinizi görebilir miyim?" dersen ne olacağı belli değil ki? eğer şanslıysan görürsün o kimliği. Daha da şanslıysan ne göreceğini hepimiz biliyoruz. Daha geçenlerde bir avukatı dövmediler mi? Sonra polise mukavemet suçundan tutanak tutmadılar mı? O avukat şimdi mahkemelerde sürünmüyor mu?

Bireysel Aktivizm #1

Hayata daha acı bakanlar aktivist olur ya hani; 6 saatlik bir otobüs seyahati sırasında, verilen 30 dakikalık ihtiyaç molasında, en ciddi ihtiyaç olan tuvalet için 50 Ykr talep eden zalim…

Kriz ve Medya

Tüm dünyayı kasıp kavuran, Türkiye’yi ise hamdolsun ki teğet geçen krizin medya yansımaları da netleşmeye başladı. Akşam Gazetesi Ramazan Bayramı’ndan bu yana maaşları ödemekte zorluk çekiyordu. Tam da bu dönemde Amerika’ya gidip, içtiği şarapları anlattığı için tepki çeken Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut görevinden alındı. Yerine Ankara bürosundan, muhabir kökenli, acar gazeteci İsmail Küçükkaya getirildi. Söylenene göre Küçükkaya yönetimindeki Akşam’da, köşe yazarlarından ücret istemediklerini belirten bir kağıt imzalamaları istenmiş. Beleş mi yazıcak bu adamlar anlamadım ama Oray Eğin gibi bir adamın para almadan 2 yazı yazacağını pek aklım almıyor. Hürriyet Gazetesi’nin de her departmanda %20 oranında tensikat yapacağı konuşuluyor. Aydın Doğan online!

http://www…

029ur Olmayan ülkenin çocukları Canarino @ Almaty Rakamla 10 Haftada 4 site versek, ayda 16 eder, yılda 192. Site başı 5 YTL alsak, offf...

Sıçmıyoruz şıkşıkşık! Sıçmıyoruz şıkşıkşık!

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin tüm su abonelerinden alması gereken atıksu bedelini AKP Genel Merkezi'ne fatura etmediği ortaya çıktı geçenlerde. Genel Merkez binasının ödemesi gerektiği halde ödemediği tutarın 24000 YTL civarında olduğu söyleniyor. Acaba neden böyle oldu diye kısa bir beyin fırtınası yapalım.

Meme meme meme ulan!

Biz iki kadın plajda o gün, uzun uzun erkekleri ve ilişkileri konuştuk. Özeleştiri yaptık. Yaşlanınca nasıl kadınlar olacağımızı birbirimizi anlattık. Hayattan çalınmış iki saat... Bu kriz ortamında... Beyaz şarap eşliğinde... Çok iyi geldi. Size de tavsiye ederim.

Sıcak yatak, soğuk sabah, sıcak çorba, soğuk hayat…

Size kimsenin bilmediği birşey söyleyeyim mi? Hayatınızı idame ettirebilmek için çalışmak zorundasınız. Bu kısmı belki biryerlerden duydunuz ama çalışabilmek için takım elbisesinden, ayakkabısına türlü şey almak ve bunların parasını ödeyebilmek için de çalışmak zorunda olduğunuzu kimse söylememiştir. Daha çok çalışmak, daha çok kazanmak koşuşturmacasının en güzel ve en saf durağı yatak heralde. Ötesi iflah olmaz çirkinlikte nitekim. Sabahın 6’sında, hele kış aylarında sıcacık yatağından çıkıp nasıl atarsın kendini buz gibi sokağa? Hangi vicdanla? Cevap belli tabii de, bu sabah otobüs durağında sigara içip servis beklerken şunu düşündüm. Sen çalışırken başkasının paza kazanması kadar sinir bozucu bir durum yok arkadaş. Bu bir tersane işçisi için de geçerli, mağaza tezgahtarı için de, sigortacı için de... Şimdi uluslararası bir firmada, sabah 8, akşam 6; 3 kuruş kazanacağım diye yırtıyorum ya bir yerlerimi, kendi işim olsa, hiçbir allahın kulu sabahın 8’inde açtıramaz bana o dükkanı. Haliyle hiçbir kuvvet kaldıramaz beni o sıcacık, o yumuşacık, o omuriliğime göre şekil alan, ortopedik yataktan.