Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Biz tribüncüler

Futbol kimileri için spordan çok daha fazlası, bizim için de öyle. Günümüzün, ömrümüzün çok büyük bir kısmını bir topun peşinden koşan 22 adamın değil o adamlardan 11 tanesinin giydiği formanın, o formadaki renklerin peşinden koşmakla geçiriyoruz. Bu karşılıksız ve çok büyük ölçüde anlamsız sevdanın mantığını sorgulamadan hem de. Bu mantığı sorgulayanlara da çok fena gıcık oluyoruz, en nefret ettiğimiz soruların başında “Bu adamlar mı doyuruyor senin karnını” sorusu geliyor.

Aşık olduğumuz renkleri hayatın anlamı yapıyoruz. Zaman zaman, hatta çoğu zaman bu renklerin kalbimize düşen gölgesini ailemizden, arkadaşlarımızdan, sevgilimizden, gündelik sorumluluklarımızdan öteye taşıyoruz. Ölüyoruz heyecandan, yorulmuyoruz bağırmaktan, bıkmıyoruz pankartlar hazırlamaktan ve üşenmiyoruz ıssız gecelerde kilometrelerce yol gidip deplasmanda olmaktan..

Biz futbola böyle bakıyoruz, böyle bakmayan milyonlara inat, böyle bakmayan milyonlara sinirli, böyle bakmayan milyonları ciddiye almamacasına hatta..

Peki bir fabrikada işçi olarak çalışan 3 çocuk babası Recep Yüce nasıl bakıyordu futbola? Dün gece Sakarya’nın Geyve İlçesi’ne bağlı Şerefiye Köyü’nde öldürülen bu adamın çocukları nasıl bakıyorlardı? Hangi takımın taraftarlarıydı? Kimin gollerinde gözleri doluyordu sevinçten? Ya da bu çocuklar nasıl bakacaklar artık futbola? Televizyonda herhangi bir maçta tribünlerinin yarattığı görsel şovu ya da omuzomuzaları izlerken ne düşünecekler sizce?

Biz, futbola asla sadece futbol olarak bakmayanlar, Fenerbahçe için Saracoğlu’na, Galatasaray için Sami Yen’e, Beşiktaş için İnönü’ye koşanlar, Göztepeliler, Karşıyakalılar, Bursalılar, deplasmanın olmazsa olmazı olarak formayı değil de emaneti görenler, her türlü pisliğe rağmen ‘tayfa’nın içinde olmak için çabalayanlar, reisten çok reisciler, “geçen şurda deplasmandayız, taşladı ibneler, çektik emaneti kovaladık lavukları” hikayecileri, kovalamakla meşguller, kaçanlar, bizler yahu, tribündekiler.

Bizler futboldan aldığımız keyfin ne kadarını hakediyoruz? Ya babasını kaybeden 3 çocuk? Gözü yaşlı anne? Bu acının ne kadarını hakettiler? Recep Kaya? Daha yapacak çok şeyi varken, bir daha heyecanlanamamayı, gülememeyi, ağlayamamayı ne kadar haketti?

Yarın biz Fenerbahçeliler ya da biz Galatasaraylılar şampiyonluğu kazanmanın çoşkusunu ya da şampiyon olamamanın hüznünü yaşarken Sakarya’da, Geyve ilçesinde, Şerefiye Köyü’ndeki o acı, keder umrumuzda olacak mı? Biz, tribüncüler, kendisine tribüncü diyenler, daha birçok maça heyecanla koşarken, daha bir çok deplasmana gidecekken, daha bir çok şampiyonluk yaşayacak ya da kaybedecekken Şerefiye köyünde kaybedenleri hiç getirecek miyiz aklımıza?

Biz, tribüncüler, elindeki bıçağa güvenen sözde delikanlılar, biz bu kirlenmiş futbol dünyasının, kirlenmiş tribünlerinde, kirlenmiş ruhlarımızla ve kirlenmiş vicdanlarımızla ne zaman hesaplaşacağız? Biz tribüncüler bir daha kimin canını, ne şekilde yakacağız? Deplasmana giderken hangi marketi soyacağız? Sokakta gördüğümüz rakip takım taraftarına 1’e kaç kişi gireceğiz? Kimi kahpece bıçaklayacağız? Sonra hangi şampiyonluğu kutlayacağız? Biz tribüncüler, ne zaman ve nasıl adam olacağız?

4 Comments

  • portakal
    Posted 26/04/2008 at 20:20

    Eskişehir taraftarları da Ankara’ya maça giderken Polatlı’da esnaf ile tartışmışlar.. Sanırım esnafın bu olaydan sonra aşırı bir tepkisinden kaynaklanmış olay. Tribünlerin gidişatı ise hiç hayra alamet değil..

  • mrd
    Posted 26/04/2008 at 20:21

    Garip bir kısır döngü..Hem bu taraftarları “tu kaka” olarak görürler,hem onların çıkardığı bestelerden esinlenip şarkı yaparlar , programlarında seyircilere bağırtırlar , reklamlarında kullanıp sonra biz çok yaratıcıyız olurlar..Bu ikiyüzlülük bitsin artık.

  • guest
    Posted 26/04/2008 at 20:23

    Döndükçe kirlenen bu yerküre kapitalizme olan aşkını bir kere daha ilan etmiştir. Bu sermaye düşkünlüğü ve onun borazancıları bir kere daha toplumlara ve manevi değerlere sırtını dönmüştür. Pazar günü oynanan maçın üç kere saatinin, üç kere de hakemlerinin değişmesi, oyuncakçı dükkanına kepenk indirtmiştir. Sırf Efes istiyor diye… Sırf düzen böyle emrediyor diye… Sezon içinde oynanacak yine bir Efes maçında beyzadelerinin Avrupa Ligi’nden dönüşü 48 saati doldurmadığından ve de yönetmelik böyle diyor olduğundan bir ertesi güne kaydırıldı. Oysa geçtiğimiz cuma günü 20.00’de oynanan maçla, pazar günkü 16.00’daki maçın saat farkı 44. Yani yönetmeliğe aykırı. Sırf Efes istiyor diye… Sırf seçimlerde desteklenmedin diye? Bu camia seni unutmayacak sayın Turgay Demirel. Şehr-i İstanbul’un bütün köşelerine otobüs yolladılar senelerce. Kendilerini desteklesinler diye Türk halkından yardım istediler… Renk fark etmeksizin… Ama pazar günü sırf rengi siyah-beyaz diye aynı halkı içeri almadılar. 8 bin biletin parasını ödeyip biletleri çöpe attılar. O 40 milyarı bir hayır kurumuna bağışlasaydınız Beşiktaş taraftarı sizi anlardı. Bira, bu kapağın altında mıymış!? Elalemin camiaları basketbol maçlarına 100 kişiyi yan yana koyamazken, her maçını mubalağasız 4 bin kişiye oynayan Beşiktaş Basketbol Takımı ve yönetimi; taraftarına sadakat plaketi vermelidir. Önümüzdeki sezon bu branşa daha çok zaman ve para ayırmalı. Pozitif baskının kaç ribaunt ve kaç sayı aldığını futbolculara öğretmelidir. Neden lobimiz yok diye sızlanan genç arkadaş ve taraftarlarımız bugünden tezi yok kolları sıvamalı, çok okuyup çok çalışarak yarının gözlemcileri, hakemleri, editörleri, yazarları nasıl olunursa kilitlenmelidir. Ve bilinmelidir ki bundan böyle Beşiktaş taraftarını final ve yarı final kesmeyecektir. İyi ve temiz niyetli mücadeleye gösterilen sabrın altın alkışlarını bence son defa duydunuz. Elindeki geniş kadroya rağmen sadece playoff serisi için Efes neden 640 bin dolara Smith’i getirdi?!

  • refet bele
    Posted 26/04/2008 at 20:23

    Efes kızı geyiği bir ironimiydi bu olanlara karşı onun fizibilite raporunu çıkarıyorum..Bu konuda hassastı dea , birşeyler yazar diye bekledik ama 🙁 Neler oluyor..Geçen gecenin bir yarısında siteye girmek istediğimde bir uyarıyla karşılaştırtım..”serverdan kaynaklanan sorunlar yüzünden site görüntülenemiyor” tarzı birşeydi… Acaba zülfiyaremi dokunuldu bazılarına? vakvaklarmı ürkütüldü? Cevap bekiyoruz

Leave a Comment