Youtube'un hayatımıza bu kadar kısa sürede, bu kadar çok sirayet etmesi ile birlikte, bir çok fayda ve faydasızlığın arasında tribün ve tribün grupları için de garip bir mecra oluşturulmuş oldu. Türk tribünleri birkaç kısa süreli ve yetersiz istisna dışında hiçbir zaman basılı bir mecra oluşturamamışken, youtube ile birlikte dijital mecra hadisesine en birinci sıradan giriş yapmış oldu.
"Zapatista Hava Kuvvetleri" Meksika ordusunun bir kışlasını binlerce kağıt uçakla bombardımana tuttu. Kağıt uçaklarda şu not yazıyordu: "Askerler, biliyoruz ki yoksulluktan hayatlarınızı ve ruhlarınızı sattınız. Ben de yoksulum, milyonlarca diğer insan da öyle. Ama siz bizi sömüren Zedillo'yu ve onun kalantör çetesini savunduğunuz için yoksulların yoksulusunuz." (3 Ocak 2000)
Geçtiğimiz günlerde bağımsızlıklarını ilan eden Siyular 150 yıl önce atalarının (Oturan Boğa, çılgın at filan işte) ABD ile imzaladıkları anlaşmayı tek taraflı olarak fesh ettiklerini açıklamışlardı. Şimdi de ABD'den 24.3…
Bu PKK operasyonları sebebiyle sürekli olarak takip ettiğim bir site var. Türk Silahlı Kuvvetlerinin resmi sitesi. Orada hava ihlalleri ile ilgili bir başlık var. Tıkladığımızda gün, saat ve mevki bildirerek süresi ile bildirilmiş yüzlerce hava ihlali ile karşılaşacaksınız. Neredeyse gün aşırı it dalaşı gerçekleşmekte. Her it dalaşı sonrası Dışişleri Bakanlığı gerekli girişimlerde bulunulması maksadıyla bilgilendirilmekte.
Dışişleri bu raporlar geldiğinde ne tür bir girişim gerçekleştiriyor acaba? Aşağıda ki örnekler tamamen hayal ürünüdür gerçek olay ve kişilerle uzaktan yakından alakası yoktur.
Meksika'daki sayısı 350'yi geçen yerli dillerinden biri olan "Zoque" dilini konuşan son iki kişi de birbirine küsünce, dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. İsimleri açıklanmayan 70'li yaşlardaki iki kişinin…
Cuma akşamı cerayan etti ancak sinirim geçer belki diye bekledim. Mamafih, geçmedi. Bebek katili İstanbul'a geldi. Havaalanından kalacağı Çırağan Sarayı'na giderken koskoca E5 trafiğe kapatıldı. Yanlış duymadınız, E5, yani İstanbul…
Bizim apartman iyice rayına oturdu artık, çığrından çıktı desek daha da olur olabilir gerçi. Kanka olmanın son aşaması olan analı bacılı küfürleşmeyi de hallettik, ne kaldı geriye bilmiyorum. "Herkes burda mı?" diye soruyosun, "anan yok" diyor; "Olm bacın aradı ters ters konuştu bi ara istersen" gibi dialoglar envai çeşit dilde yapılmaya başlandı. Hani hadi saçmalayalım olabildiğince vardır ya, anlamsızca konuşursun saçma sapan onu İngilizce başka milletten insanlarla yapmanın keyfi bambaşkaymış gerçekten. Buzdolabı patlatmacılığı kültürünü de yavaştan oturtmaya başladım, dün Hong Konglu'nun nevalelerini bitirdik gecenin köründe.
Sonunda hepimizin iple çektiği o büyük gün geldi ve Ulvi kişisi ülkeyi terk edip erasmusla Frankfurt'a gitti. Bundan sonrasını artık Avrupa düşünsün diyerek gelelim hulkicanın Avrupa macerası sırasında ve sonrasında gerçekleşebilecek olası senaryolara...
(İlk günler...)
•Almanya'nın yüksek triajlı gazetelerinden Bild bu gelişmeyi ana sayfadan manşete taşıdığı bi uyarıyla duyurdu : "Tehlikenin farkında mısınız?"
•Frankfurt yerel gazeteleri vatandaşlara Ulviden korunma yollarını anlatan ücretsiz kitapçıklar dağıttı. Kitapçıkta, sokakta ‘kanka naabuyon?' sorusu soran biriyle karşılaşınca acilen uzaklaşılması, sigara içenlerin mümkün olduğunca paketlerini dışarıdan belli olmayacak bir şekilde taşımaları gerektiği ve bira tüketirken bardaklarına sahip çıkmalarının maddi manevi sağlıkları açısından son derece yararlı olacağı gibi maddeler yer alıyor.
•Almanya'da en çok izlenen youtube vidyosu Ulvinin o korkunç gülüşünün görüntülerini içeriyor.
Olm şaka maka çölleşiyor Türkiye. Yeraltı ve yerüstü zenginlikler masalı Coğrafya dersinde kaldı bile. Bulaşık yıkarken, traş olurken, banyo yaparken, 2 gram dikkat etsek belki camiaya bir faydamız dokunur. Akıllı…