Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: karalama

Maviliğim

- İnsan olmayı nereden öğrendin sen? - Bilmem,bunu öğrenebileceğim birinin kaldığından şüpheliyim. İçimden geliyor sanırım. Kedinin iplik yumağıyla oynaması gibi bir şey bu işte. Yani sanırım öyle. - Sanmaktan bıkmadın mı sen hala? - Ne önemi var ki emin olmanın? Emanet sözcüğü eminden geliyorsa bu hıyanet neden sence? - Düşünde bile saçmalayabiliyorsun. Yazık… Sen hala insan olmalısın.

Bu yazının başlığı yok!

Nasıl olduğumu soranlara nasıl bir ruh halinde olduğumu çok uzun zamandan beri söylemiyorum.. "Nasıl olalım işte" gibi ucuz laflarla konuyu acı bir tebessümle değiştiriyorum.. Hayat hergün yapmaları için bunu emrediyor milyonlarca insana.. Bizden hayal ettiklerimiz ile gerçekleştiremediklerimizin bir dökümünü istiyor ısrarla ve bu döküme bakarak veriyor notumuzu.. "Sınıfta kaldın bokun saklama kabı, otur biraz daha hayal et ve biraz daha hüsran yaşa"

Mevsimlik saplantı

Zamanın en kaotik anlarında ve olası tüm sevdalara gebe bilinmez hatta bilinemez mekanların kuytulaştırılmış yerlerinde iki insan olma çabalı varlık tüm yazayazdığım. Zamanın kaotizmi aslında alabildiğince huysuz elimin altında duruşundan. Çünkü hangi kipi kullansam da başına buyruk aslında zaman. Üstelik yalnız sevdaların karşı konulmaz yakıcılığı en alışılageleni yazılmak adına. İnsan olma çabalarını takdirle karşılasa da denizde boğulan babasını bile anafora dönüştürmüş zaman. Bitmek bilmeyen tükenişlerin ardından gülümsemesi ancak yeni doğan bebelere eğlenceli geliyor üstelik.

Sözcükleri fırça gibi kullanmak

Sözcükler sözcükleri kovalıyor her gece. Her gece başka hayatlar, her gece başka anılar..Ertelenen gelecekler, vazgeçilen geçmişler. Neyi erteliyoruz? Erteleme hakkımız var mı? Çok sevdiğimiz, asla hayır diyemediklerimizi hep erteliyoruz. Önemli işim var deyip, sonra ararım diyoruz. Yarın alırım, gelecek çarşamba giderim, randevum 1 ay sonra!

Tentürdiyot acısı

Ne de güzeldir çocukluk günleri, dertsiz tasasız, ekmek elden, su gölden, dayak anneden.. Tek derdin dizin kanayınca üstüne sürülen tentürdiyotun acısı ya da bisikletle biraz ilerilere kaçınca eve dönüşte anneden yiyeceğini düşündüğün dayaktır. Onun dışında oyuncakların halı üzerinde sürülmesi, televizyonun henüz yaygınlaşmamasından dolayı akrabalara yapılan ziyaretlerdir akşamlarını dolduran.

Birdenbire

Her şey birdenbire oldu. Birdenbire vurdu gün ışığı yere; Gökyüzü birdenbiler oldu; Mavi birdenbire. Her şey birdenbire oldu; Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan; Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire. Yemiş birdenbire oldu.

Palavralar – 2

"Kabullenirim - kabulleneceksin - kabullenecekler, kabullenirim - kabullenir - kabullenirler, kabullendim - kabullendi - kabullendiler... Kaçış yok!!" demiştim bir gün.. Tüm bu çekimlere konu olan şey hayattı.. Hayat ve onun sürprizleri kadar "kabullenmek" zorunda olduğumuz başka bir şey yok sanırım.. Öylesine şartsız-şurtsuz kendinizi onun akışına bırakıp, gidiyorsunuz işte. Ne kadarına müdahale etme şansınız var, ne kadarına yok bilemiyorsunuz. Belki de her şey tesadüfi, belki de müdahale ettiğimizi sandığımız anlar bile bir yanılsama.. Bilemiyoruz...

Karikatür Komedya

Çocukluğumu düşünüp gözlerimi buğulandırmak yalnızlığımın verdiği en acı tecrübelerden birisidir. Yıllar öncesinde kalan ve yeniden yaşanması için toprağa koyduklarımızın geri gelmesinin gerekli olduğu o güzel günlerin bugünüme bu kadar etki edeceğini o günlerde kestirememem çok normal aslında.. Ama can sıkıcı olan o silgi ve toprak kokan günleri hasretle anmaktan asla vazgeçemeyecek olmamdır..

Palavralar – 1

Hayat, fazla ciddiye alınacak bir şey değil.. Hayatı neye benzetirseniz benzetin neticede karşı tarafın tüm tezlerini allak bullak eden bir örnek bulabilirsiniz.. Hayatı ciddiye almamak lazım derken de, onu bazı kurallarla sınırlamaya çalışmanın yanlış olduğunu, bağımsız, kendiliğinden, sürprizlerle dolu olmasını anlatmaya çalışıyorum.