Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Gündemini Sevdiğimin Ülkesi

Şu ülkenin ortalama bir gününün gündemi bile insanı umutsuzluğa itmek için yetiyor da artıyor bile. Gün içinde iş yoğunluğundan internete girip neler olmuş diye bakma fırsatım olmadı. Eve gelip televizyonda haberlere göz atarken her haberde ayrı bir sinir harbi yaşadım. Şimdi sakinleştim, yazıyorum.

Öncelikle asgari ücret 600.-TL’den 630 TL’ye yükseltilmiş. İşverenler memnun değilmiş ama sosyal sorumlulukları çerçevesinde kabul etmişler bu artışı. Büyük lütuf. Açlık sınırı 830 TL bu ülkede. Yoksulluk sınırı ise 3.021 TL. Hayır parasının hesabını yapamayan yüzbinlerce insan olduğuna her gün defalarca tanık olmasam sorun etmeyeceğim. Ama birileri bu rakamlara para bile demezken, birileri önce ona muhtaç bırakılıyor; sonra üzerine yapılan 30 TL zamma duacı olmaya mahkum ediliyor. İsyanım buna.

Başbakan hazretlerimiz öğrencilere ulufe dağıtmış. Çiftçiler için de kredi faizlerini %13’ten %10’a çekmiş. Duyan iyi bir iş yapılmış zannedecek. Yahu çiftçiler ürününü satamamaktan muzdarip, ekememekten değil. Kaynak bulamamaktan sıkıntılıymış gibi kredi pazarını genişletiyorsun. Sonucu ne olacak bunun? Krediler geri ödenemeyecek, teminata verilen arsalar, tarlalar, traktörler elden çıkacak. Borç para verip sisteme mahkum etmek ve sonunda yok etmektir bu faiz indiriminin anlamı. Çiftçimi kalkındırıyorum, onlara destek oluyorum değil.

fizy.com’a erişim engellenmiş. İlk önce anlamsız sansürlerden biri sandım. Sonra öğrendim ki Müyap telif hakları yüzünden kapattırmış. Mülkiyet hakkını savunan kim? Bülent Forta. Eski bir sosyalist; hatta hâlâ sosyalist. Birgün yazarı, Ada Müzik’in sahibi, Müyap’ın başkanı. Eski Dev-yol’culardan. Şimdi mülkiyet hakkının öncü savunucularından. Yok, daha fazla tahammül edemem. Bandista dinlemeliyim. “Armağandır. çoğaltınız! dağıtınız” yazıyor sitelerinde. Umut kaynağı.

Dün DİSK’ten bir grup Yıldız Teknik Ünversitesi’nin Davutpaşa kampüsündeki ‘Otağ-ı Hümayun’un 12 Eylül müzesi olması için eylem yaparken devlet karşılarına klasik bir polis müdahelesiyle set çekti. Coplar indi kalktı. Bugün vali çıktı, bu gücün orantılı olduğunu buyurdu. İlkokuldaki basit oran orantı sorularını bile çözemeyecek adamlar vali oluyor başımıza.

İstanbul Üniversitesi ve etrafında mahkeme tarafından polise 1 yıl boyunca öğrencileri arama izni verilmiş. O mahkemeye bu izni kim vermiş peki? Tamam hukukçu değilim ama böyle bir mahkeme kararı neye dayanarak verilebiliyor anlayabilmiş değilim. Böyle bir şey ya cunta rejimlerinde ya da bu topraklara özgü ‘ileri demokrasi’ rejimlerinde olur sanırım. Ünversitelerdeki hareketlilik ’68 sendromu yaratmış bünyelerde belli. Ablukaya alınmış üniversiteler de anca Celal Bayar’ın rektörü gibi profesörler yetiştirir. O adamı profesör ünvanıyla andım, biraz utandım, özür.

Bugünkü yetti valla. Tanrı bizi ülkenin yarınki gündeminden korusun. Bir bira çakıp kendime gelmeliyim. Evde bira bitmiş, bakkala sipariş vereyim. Ne? Yoksa o da mı yasaklanıyor?

2 Comments

  • dellez
    Posted 02/01/2011 at 01:26

    Kendi fikirlerini paylaşmayan her eyleme saldırıyorlar. Ortada herhangi bir sebep olmasına da gerek yok. Saldırıyorlar, üniformalarıyla, kasklarıyla, coplarıyla, biber gazlarıyla saldırıyorlar.

    Benim benimsemediğim fikir için eylem yapmayın. Anlamı bu…

  • Nevzat Dağlı
    Posted 06/01/2011 at 16:27

    Devlete hayranlık destanı

    Canileri başıboş bırakmışsın devletim,
    Adaletine kurban, izanına hayranım.

Leave a Comment