Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Haydi çizgi film izleyelim

Türkiye sanırım çizgi filmle bizim kuşakta tanıştı. Yani genel anlamda, kitlelere yayılması bizim kuşakta oldu.

Televizyonun tek kanal olduğu dönemleri hayal meyal hatırlıyorum. Sadece TRT-1 vardı. Bir de Voltran izlediğimizi hatırlıyorum. Hayatımızda görmediğimiz bir hayal dünyasının içinde bulmuştuk kendimizi. Düşünsenize, hayatında ilk kez çizgi film gören kaç çocuk, aklına çizgi romanları getirip “Şerefsizim aklima gelmişti benim!” dememiştir ki!

Çok ilginç bir dünyaydi ilk taniştigimizda. Kocaman robotlari süren biz yaşlarda çocuklar. Ve onlara özenilip evde sandalyeleri ters çeviren kafamiza evden buldugumuz ve o uzay kasklarina benzeyen ne bulduysa geçiren, bu sayede voltrancilik oynayan bizler. Kaç çocuk arkadaşlarina kavga dövüş “Voltran’ın başı ben olucam lan!” diyerek çocuk yaşta liderligini ispatlamadi! Kaç evden o zaman “Voltran, voltran, voltran!” nidaları yükselmedi ki…
Sonraları Voltran sesleri yerini “Gölgelerin gücü adına!” haykırışlarına bıraktı. Yanılmıyorsam o aralar, TRT-2 geldi hayatımıza. Yeni çizgi filmler gelmişti. Görmediğimiz dünyaları yaşıyorduk.

Çok geçmedi, özel kanallar devri açıldı. Devlet televizyonları zamanına oranla çok daha fantastik, çok daha sürükleyici çizgi filmler de girdi çocuk dimağlarımıza. Her telden çeşit çeşit çizgi karakterlerle özdeşleşebiliyorduk artık. Ve artık diğer çocukları, büyüyünce olmak istedikleri çizgi film kahramanlarına bakarak daha iyi anlayabiliyorduk.

Özel kanallarla çizgi filme doyar gibi olduk. Ve hatta bazı özel kanallar çizgi filmlerin çocukların dünyasındaki etkilerini anlamış olacaklar ki, çizgi filmler amaçlar doğrultusunda değiştirilmeye bile başladı. Bu ülke cumaya giden Şirin Babalar da gördü, ormanda dolaşırken tekbir getiren cüceler de…
Hep düşündük durduk, bizden niye güzel çizgi filmler çıkmadı diye? Yani bir kısım örnekler vardı tabii. Tonton ailesi vardı (bu da Türk yapımı mıydı tam hatırlamıyorum bile), Keloğlan vardı… Bir de gene Türk tarihinden kahramanlık hikayeleri sunan çizgi filmler vardı. Ama hiç biri bizim üzerimizde bir transformers etkisi yapamadı…

Sonra biz büyüdük. Arkadaşlarımız da büyüdü. Biz çizgi film izledik onlar ayıpladı. Artık kocaman adamlar olmuştuk, bu yaştan sonra çizgi film izlenir miydi? Hiç anlamadım bu soruyu? Büyüdük diye illa porno film mi izlememiz lazım? Tamam, gönlünüz hoş olsun, onu da yeri gelince izledik ama, dünyada çok az şeyden çizgi filmlerden aldığımız hazzı aldık. Yıllarca, sonunda hep yenileceğini bile, “ah ulan şu çakal roadrunner’ı bir yese!” diyerek az mı izledik bütün bölümlerini. Ya da G.I.JOE’lar her bölüm Cobra’nın askerlerini maymun ederken, az mı içimiz gitmedi gördüğümüz silahlara, savaş araçlarına. Hatta, az mı heyecanlanmadık, Clementine bir gün yakalanacak diye?

Çizgi filmler bir kültürdür. Her ne kadar günümüzde yerini artık yer yer Manga kültürüne bırakmakta olsa da, Pazar sabahı kalkınca, açtığınız ilk kanalda Thomas’ın Jerry’i kovalarken düştügü maymun durumlar kadar kafa rahatlatan ve güldüren çok az program vardir.

Evet, hala büyümedik, ve hala çizgi film izliyoruz. Belki de büyümek istemedigimizden. Ama inanin, bu halimizle çok mutluyuz. Çünkü biz eglenmeyi biliyoruz….

Leave a Comment