Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Hoşgörü, İsyan ve Aykut

103 gollü şampiyonluğu saymazsak bizim kuşak için en belirgin şampiyonluk 1996 Mayıs’ında kazanılandır. 40 gün 40 gece bayram edecekken Oğuz-Aykut’un kadro dışı kalmasıyla boğazımızda bir şeyler düğümlenmiş sevincimiz kursağımızda kalmasa da o noktaya ramak kalmıştır. Kim haklı, kim haksız hala tartışır dururuz ama noktayı koyamayız; bu gidişle de koyacağımız yok zaten.

“Nasıl koydu Aykut Kocaman” tezahüratı şampiyonluk yarışında Trabzon deplasmanından sonra efsane haline geldi biz Fenerbahçeliler için. Senelerdir söyledik; söylemeye de devam edeceğiz. Sadece bir slogan değildi bu; bizim kuşağımızın bir dışavurumu, haykırışıydı adeta. Bir bağımsızlık kazanma nidasıydı. Öylesine içten öylesine vurguluydu ki ne zaman söylense bir anlamı olacaktı hep. Kaybolan sesler mezarlığında hiçbir zaman yerini almayacak olan bir fenomen olmuştu bizim için.

Şimdi o Aykut Kocaman şampiyonluk yolunda futbolcu olarak değil de teknik direktör olarak başka bir efsaneye mi götürüyor bizi, bilemiyoruz. Onun adamlığını sorgulamak hiçbir zaman bize düşmedi düşmez de. Kokuşmuş bir futbol camiası içinde bizim için O bulunmaz bir nimet, bulunmaz bir hint kumaşı. Hepimiz hemfikiriz bu konuda. Hemfikir olmadığımız tek nokta, benim gibi, onun oynattığı ya da oynatmak istediği futbolu benimsemeyenlerin oluşu. Çoğunluk şu an ki futboldan ve sonuçlardan memnun, ben de sonuçlardan elbette ki memnunum ama futbol anlayışı olarak memnuniyetim çok asgari düzeylerde. Umarım bu hemfikir olmadığımız yerleri de aşama aşama geçer ortak paydada buluşuruz.

Şimdi esas konumuza gelelim. Efsane slogana neden olan maçtan sonra Aykut’un kocaman yüreğiyle vermiş olduğu bir röportaj var. Bu röportaj Sabah gazetesinde yayımlanmış ve Nebil Özgentürk tarafından gerçekleştirilmiş. Röportaj için fotoğrafları çeken isim de yabancı değil kulaklara: “Feridun Niğdelioğlu”… Röportajın başlığı yazının başlığı ile de aynı.

Ne demiş bakalım kocaman umutlarımızın sahibi olan adam o kocaman yüreğiyle;
(Röportajın tamamı değil sadece belli bölümleri aşağıda yer almaktadır.)

(Nebil Özgentürk, maç sonrasında trabzonlu taraftarın intihar etmesini kastederek soruyor)

– Keyifsizliğin sürüyor mu Aykut?
– Şimdi bakın bir maç oynanıyor, ben gol atıyorum, bir takımın şampiyonluğu tehlikeye girince o takımın taraftarı intihar ediyor. Buna üzülmemek olur mu? Ne korkunç bir tablo bu. Bir haftadır bu intiharı, futbolun geldiği noktayı ve Rize’deki olayları düşünüyorum. Tuttuğu bir takım için kendini asan bir kişiye anlam veremiyorum. Bunları sorguluyorum kendi kendime ve biliyorum ki takımı için kendini öldürebilecek binlerce taraftar var. Ama neden olsun bunlar? Ne yazık ki bir çok insan, tuttuğu takımın başarısı ya da başarısızlığını, kendi başarısı ya da başarısızlığı haline getiriyor. Kendimi bildim bileli top oynarım, gelebilecek en güzel yere de geldim galiba ama, bugünlerde sevinemiyorum işte. Fanatizm ve futbol dünyasındaki entrikalar soğuttu beni birçok şeyden. Şimdi biz Trabzon’da yenilseydik ne olacaktı? Olacağı şuydu, İstanbul’da bizim için hazırlanan ipler vardı hem de boynumuza geçirilmek üzere hazırlanan ipler. Hem taraftarın, hem yöneticilerin, hem de bir kısım basının bizim için hazırladığı ipler. Peki, noldu Fenerbahçe’nin sezon başından beri başarılarına, diğer arkadaşlarımın bugünkü performansına, benim yıllardır attığım gollere? Bugüne kadar 141 gol attım ama her hafta yeniden kanıtlamam gerekiyor kendimi ya da Fenerbahçe Stadı’nın arkasında bir yenilgi sonrası acaba beni linç ederler mi diye düşünüyorum. Yani bir çok başarı hep boşa gidebilir.

Anlaşılıyor ki hafızası olmayan bir toplumuz. Kimler yapıyor bunları, seyirciyi kim yönlendiriyor, bizi neden bir anda düşman haline getiriyorlar niye böyle bir toplum olduk anlamıyorum? Ama sanırım politikacılarımızın bunda büyük sorumluluğu var; çünkü olay yine gelip gelip gelir dağılımı arasındaki eşitsizliğe dayanıyor. Yani bu insanları fanatikleştiren, bize düşman eden küfürler ettiren temel nedeni sadece takım sevgisiyle açıklayamayız. Geçim sıkıntısı yaşayan genç patlamayı tribünde yapıyor.

[…] Bilmiyorum ama toplumun her kesiminde genel bir yozlaşma yok mu sizce? Kimse kimseye saygı göstermiyor. Başarı için her şey mübah görülüyor. Utanmayı, ayıbı bilmeyen bir toplum olduk. Her şey birbirine o kadar bağlı ki. Mesela spor magazin programlarında arkadaşlarımın haline şaşırıyorum, onları o hale sokanlara da tabi. Sabun köpüğü şöhretin ne anlamı var soruyorum size. Üç dakika boyunca milyonlarca insan bir futbolcunun kuzu taklidini seyrediyor, kime ne kazandırır bu?

Gol sevincini şova dönüştürenlere, gol atınca rakip seyirciye dönüp ana avrat düz gidenlere de şaşırıyorum. Ben kendi korkularımı, psikolojik durumumu daha çok önemsiyorum. Örneğin Trabzon maçının ilk 20 dakikası boyunca dinmeyen kalbimin atışlarını düşünüyorum şimdi… Yaşamım boyunca ilk kez bir maçtan bu kadar korktum. Ama Trabzonlu taraftarların sahaya inip bizi linç etmesinden değil, lanetlenmekten korktum.

* * *

Evet Aykut’un bu röportajının üzerinden 15 sene geçmiş ama geçen sadece zaman, mantalite olarak ileriye değil geriye gitmişiz o kesin. Fazla uzatmaya gerek yok yüreğine sağlık Aykut Kocaman…

6 Comments

  • dellez
    Posted 23/02/2011 at 21:54

    Hayatında kurabildiği en komplike cümleler “Buraya puan ya da puanlar almaya geldik.” ya da “Artık önümüzdeki maçlara bakıyoruz.” tadında cümleler olan futbolcular dünyasında, sırf yukarıdaki cümleleriyle bile Aykut Kocaman’ın yeri ayrılıyor. Söylediklerinde katılmadığım yerler de var, tek tek irdelemeye üşendim, ama böyle cümleler kurabiliyor olması bile takdiri hak ediyor…

  • monsieur
    Posted 23/02/2011 at 22:15

    En garibi de bu cumleleri okurken genc bir futbolcuyu hayal edemememiz. Futbolcu dedigin boyle mi dusunur, boyle mi konusur? Su anda hangimiz kendisini herhangi bir futbolcuyla sohbet edebildigini hayal edebiliyor? Hava, su, kizlar, futbol; belli kelimeler… Bu roportaj moral verdi resmen.

  • Post Author
    lentini
    Posted 23/02/2011 at 22:45

    Bu röportaj yapıldığı sırada Aykut’un okumakta olduğu kitaplar “Bernard Shaw’un Gülen Düşünceleri ve Erdal İnönü’nün Anılar kitabı.

  • dea
    Posted 24/02/2011 at 18:49

    Müthiş…

    Şu cümleleri kağıttan bile okuyamayacak topçular var. Okuma, yazma bilmeyenlerin de olduğu gibi 🙂

  • Altar
    Posted 26/02/2011 at 12:45

    “Lanetlenmekten korkmak”

  • Kürsat
    Posted 27/02/2011 at 15:42

    iste takimin basinda böyle bir adam var. siz daha önce hangi futbolcudan böyle sözler duydunuz. birakinda kocaman adam isini yapsin.

Leave a Comment