Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Kara Zalım Mangaratiba

” Mangaratiba, Kızılderililer Sokağı’ndaki geçitte Portekizli’nin arabasına çarpmış. Bunun için geç kaldım. Tren, otomobili paramparça etmiş. Orası insandan geçilmiyor. Realengo itfaiyecilerini bile çağırmışlar.
Soğuk terler dökmeye başlamıştım; gözlerim buğulanmıştı. Jeronimo yanındakinin sorularına karşılık vermeye devam ediyordu:
Ölüp ölmediğini bilmiyorum. Çocukların yaklaşmasına izin vermiyorlardı.
Farkına varmadan ayağa kalktım. Bir kusma isteği içimi buruyordu, bedenim soğuk bir terle kaplıydı. Sıramdan çıktım, kapıya doğru yürüdüm. Herhalde bembeyaz kesilen suratımdan ürküp yanıma yaklaşan Bayan Cecilia Paim’in yüzünü bile farketmedim.
Ne var, Zeze? “

Haydaaa, n’oluyor yahu? ( Gözler sulanmaya başlar) Lens, evet lens battı… sanırım. Lens de değil gözüm acımıyor. Yok artık! Hala mı? (Pıt diye düşeyazmaktadır.) Laaayn a.k! Rezil rüsva olacağız. (İşaret ve başparmakla göz diplerine tampon müdahalesi yapılırken bir yandan da acilen okunan sayfa kapatılır).

“Çoktandır kitap okumayı da bıraktık, kalas geldik, bu gidişle tomruk gideceğiz yeminle, o kadar para verdik. Şu Mediaplayer’ın e-kitap zamazingosunu kullanalım, son kuruşuna kadar tüm özelliklerini sömürelim bari” odaklı kişisel aydınlanmamın ardından, zaman kaybetmeden baya bi e-kitabı depo ediverdim.

Çorlu’ da özünde kıytırık, kitapta Ağır Cezalık bir davanın başlama vuruşunu beklerken – ki bu bekleme artık 3 ncü saatine yaklaşmaktaydı – bir yandan da Baro odasında, “Obaaaa! Şekerportakalı’nı da indirmişim.” nidasıyla okumaya başladığım kitabın da sonuna gelmiştim. Koca koca üstadların yanında “Lan BÖHÜÜÜEEE, ne talihsiz garibanmış lan, ne bitmez çilesi varmış, isyanım var ulaaaaan! BÖHÜEEEEE” diye haykırdığım bir anım olmasın diye, az önce bahsettiğim şekilde kapatıverdim aleti.

Bahse konu Şekerportakalı, bundan seneler önce, yaş ibresinin 13-14ü gösterdiği yıllarda bi çırıpıda yalayıp yuttuğum, küt ve keskin yara izleri bırakan bir çocuk(!) kitabıdır. Özetle (okumayanlar için belki biraz götlük olacak ama zaten sitenin yaş ortalaması belli.) Jose Mauro De Vasconcelos abimiz tarafından yazılmıştır. Zeze adındaki kahramını 5-6 yaşlarında süper ötesi bir piçtir. Süperdir, çünkü inanılmaz yaramazdır. Mahalleliye illallah dedirtir iken, şeytanlara ise maşşallaaaaaah çektirmektedir. Hasset filan değildir, yaramaz bir o kadar da sevimlidir. Muhteşem karışım yani. Nokta atışı sözleri ve tavırları ile kalbinizde taht kurar bir anda. Fakir fukara bir ailenin en küçükten bir öncesidir. Annesi, babası, ablalaları, abisi, kardeşi, dayısı, ninesi, tosunu tombalağı zaten yeterince kalabalık olan ekip, Zeze’ nin, hayal gücü tavan olduğundan, fidanı, kurdu, kuşu, yarasası, börtü, böceği de dahil etmesiyle pazar yerine dönmüştür. Fakat hepsini benimsersiniz, en ufak bir kargaşa olmaz. Tasvirler inanılmaz başarılı olduğu için Edmundo dayıyı filan belleğe alırsınız da ruhunuz bile duymaz.

Zeze kardeşimiz küçüktür, fırlamadır ve elbette ki fakirdir. Anne fabrikada geceli gündüzlü çalışmakta, baba desen tazminatsız filan işten çıkarılmış, aylardır iş bulamamakta, evde oturmaktan bir yerden sonra Zeze’ yer sarmakta, abi var kendi s.kinin derdinde, ablanın teki biraz yolluca aynı zamanda gaddar, bi işte ziyan olmayan küçük abla var Gloria o da nereye kadar. Ne ilgi ne alaka anlayacağınız. Bizim elemanın yaşına rağmen kimi zaman yaşadığı bu sefalete, ilgisizliğe isyanları var ki Atilla İLHAN’ ın “Kirli Yüzlü Melekler” tadında.

Neyse sizin de dahil olduğunuz bu yaşam bir yerde, janti araba sahibi, iyi yürekli Portuga’ nın katılmasıyla bambaşka bir seyir alıyor. Zeze’yi benimsemişsiniz hani okumuyor da, sanki tepeden bir yerden izliyorsunuz ya veleti, o mutlu oldukça siz de mutlu oluyorsunuz. İşte Portuga lakaplı bu ehtiyar sayesinde arşa değiyor çocuğun başı. “Aradığım Babayı buldum lan ben, amca size baba diyebilir miyim?” diyor .Hah işte yukarıda bahsettiğim küt ve keskin yaralar tam da bu nokta da oluşuyor. Bu Portuga bir gün hatalı sollama mı yapıyor, hemzeminde istop mu ettiriyor bilinmez, Mangaratiba isimli trenin altına sokuyor arabasını. Ee tabi emr-i hak vaki oluyor oracıkta. Zeze’ nin hadiseyi haber almasıyla birlikte, o bir bunalımdan başka bir bunalıma girip, yemeden içmeden kesilirken, siz de boncuk boncuk dökmeye başlıyorsunuz göz yaşlarını. İlk okuduğumda çok net hatırlıyorum, cennet Ege’nin cehennem köşesinde zaten sıkılmış ve de darlanmışım , kendimi kitaba vermişim, tren arabaya değil sanki bana çarptı. Ağladığımı bu dellez filan görmesin diye koşturarak gitmiştim banyoya. Toparlayıp geliyorum kendimi, tekrar açıyorum sayfaları kaldığım yerden, ama Vasconcelos Baba, o kadar gerçekçi anlatıyor -ki gözümde Brezilya’ nın Alex’ den sonra yetiştirdiği en değerli şahsiyettir.- bu sefer kafayı pikelere filan sarıp sarmalıyorum. Baktım olmayacak en sonunda aldım kitabı salya sümük banyoda tamamladım sonunu. Günlerce sürmüştü etkisi. Zeze’ nin yerine “ah ulan kara zalım Mangaratiba” diye yas tutmuştum resmen. O gün bu gündür ruhumda kodlama hatası olarak kaldı bu piçin anıları.
mangaratiba2
Ve ben O nu düşünüyordum. Kahkahalarını, konuşmalarını. Dışardaki cırcırböcekleri bile sakalının çıkardığı hırt hırt sesini taklit ediyorlardı. Onu düşünmekten kendimi
alamıyordum: Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.

6 Comments

  • alfredo
    Posted 24/08/2009 at 10:53

    Bu kitabı ilk okulda mı ne okumuştum unutmuşum vallahi. Adını söylemesen ne güzel konusu varmış lan diyecektim. Tekrardan gözden geçirilmeli gerçekten buna değen bir kitap.

  • psyche
    Posted 24/08/2009 at 17:45

    kardeşiiim, gene nemlendirdin gözleri..
    biz böyle körlen sağır ağırlayacaz artık birbirimizi..

  • silgi
    Posted 24/08/2009 at 17:59

    ah, portuga.

    devamı da yazıldı tabii. güneşi uyandıralım (bunda zezé’nin kalbini bir kurbağa yiyor) ve delifişek (zezé ergen olmuş bildiğin)

  • canoglan
    Posted 24/08/2009 at 18:01

    -zaza enden demek istiyorum tam bir alakaya maydonoz serbest çağrışım encümeni olarak.-

  • psyche
    Posted 24/08/2009 at 18:14

    he ya o zaza enden’e de babası mı ne, evlenmesi karşılığında milyon dolarlar mı bırakmış neymiş, tam bir türk filmi edasıyla..karılar kızlar kapısında yatıyomuş diyolla..ben bilmen..

  • adı lazım değil
    Posted 26/01/2012 at 15:38


    Ya o diğilde bence kitap böyle bitmemeliydi :(

Leave a Comment