Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

gezi

La Bombonera’dan selam getirdik

Bu bir gezi yazısı değildir. Belki de öyle ama ben gezi yazısı nasıl yazılır, onu bilmem. Sadece kısa kısa aklıma gelenleri anlatmak istiyorum. Lakin hala nasıl başlayacağımı bilmiyorum (Haliyle görünüyordur, bok gibi bi’ giriş oldu). En iyisi geldiğim günden başlamalı. Yaklaşık iki ay önce, Arjantin’e gelebilmek için yola çıktım. Türkiye’den çıkışta bin bir soruyla karşılaşan ben, İspanya ve Arjantin’de tek bir sorun yaşamadım. Ha ama İspanya’dan bahsetmek gerekirse, eşek kadar havaalanı, bir sonraki uçağın kalkmasına iki saat var ve ben o kapıyı bulana kadar bir saat geçirdim. Hayır birine soruyorum, bir yolu gösteriyor, bir başkası diğer yönü gösteriyor. Neyse efendim, kapıyı bulduktan sonra uçaktaki yerimi alıp sağ salim Arjantin sınırlarına ulaştım. Kısa bir beklemeden sonra pasaportuma “90 dias” diye damgayı vurdular. Herhangi bir soru, bakış yok. Pasaportunuzu veriyorsunuz ve geçiyorsunuz. Yalnız bavulu abartısız bir buçuk saat beklediğimi söylemeliyim.

Salak ile Avanak Londra Deplasmanında – IV

Previously On SİALD ; SALAK ; “AVANAK oğlum ben can yeleğini alcam.” AVANAK ; “lan manyak mısın oğlum ne yapcan onu nerene sokacan?” ********************************************************* -Arkadaşını göz altına aldık -……………………….. -Ne dediğimi anlıyorsun değil mi? -Evet -Arkadaşını göz altına aldık -……………………….. -Ne dediğimi anlıyorsun değil mi? -Evet -Şu an karakola götürülüyor. ********************************************************* - Ben SALAK’a danışmak istiyorum bakayım o ne yapacak? - Hayır polisler sormanıza müsade etmiyor. - Peki UK devleti bana bir avukat tutsun o vakit. ******************************************************** - Bir şey içmek ister misin? - Sigara? - Yassah! - Hay *mına koyim. ******************************************************** - Why did you take Life Jacket? - For fun - Is it Funny? - No ******************************************************** Seçenek 1: Suçu rededersin Sonuç: Yargılanırsın Seçenek 2: Sessiz kalma hakkını kullanırsın Sonuç: Yargılanırsın Seçenek 3: Suçu kabul edersin. Sonuç A: Uyarı cezası alıp çıkarsınız. Sonuç B: Yargılanırsın ******************************************************** - Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı? - Pişmanım, bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım, yapana göz yummayacağım. (iç ses der ki; o uçak düşse bile can yeleğini giyeni siksinler)

Buram buram Dolmabahçe Sarayı

Daha önce yazdığım şu yazıda Topkapı Sarayı izlenimlerini paylaşmış, yazının sonunda Dolmabahçe izlenimleri ile devam edeceğim demiştim. Kültür ve tarih yazı dizisi gibi oldu, değişik oldu, güzel oldu bence. Ahan da Dolmabahçe yazısı ile devam ediyorum. Öncelikle Dolmabahçe Sarayı’nın önünden trilyon kere geçmiş, hatta Dolmabahçe tarafındaki kale arkasından Beşiktaş Kapalısı’nın sesini bastırmaya çalışmış birisi olarak birgün olsun “lan girsek mi içeri” tarzı bir yaklaşımda bulunmamış olmaktan dolayı utanç duyduğumu belirterek başlayayım.

Buram buram Topkapı Sarayı

İstanbullu olmayan ama senelerdir İstanbul’da ikamet eden birisi olarak, çokca da boş vaktimin olmasına rağmen, çokca da tabiri caizse orada, burada fink atmama rağmen yıllardır Dolmabahçe Sarayı’nı, Topkapı Sarayı’nı görmemiş olmanın yüzüme vurulmasının ardından şimdi bugün her iki sarayı gezmiş, hatta cüzdanına bir de Müze Kart sıkıştırmış birisi olarak karşınızda bulunuyorum. Tarihi yedim, yuttum diyebilirim. Aslına bakarsanız bir 10 sene daha gezeceğim yoktu. Gizem İstanbul'a gelince ve büyükbabasının telkinleriyle bu ziyaretine kültür turizmi huviyeti vermemiz gerekince yolumuz önce Dolmabahçe'ye, sonra Topkapı'ya düştü. Bu vesileyle de iki sarayı gezip, güzel vakit geçirdik.

Denizleraşırı bir hazine: Surinam

Tek kelimeyle fantastik. Ne diyebilirim ki başka. Siz hiç gece eve dönerken yolda koala gördünüz mü? Ya o daha restorana oturur oturmaz yöresel kıyafet giymiş "Chica"ların size ikram ettiği taze papaya likörüne ne demeli. Chica ne derseniz, Güney Amerika'nın geyşası diyebilirim. İnsana verilen saygı kıskanılıcak düzeyde. Sokakta bir gence yol sormak durumunda kaldım çatpat ispanyolcamla, beni arabasına alıp gideceğim yere bıraktı çatpat türkçesiyle. Çok canayakınlar, hatta bazen o kadar canayakınlar ki ellerini cebinize sokmakta beis görmüyorlar. Evet, kapkaç Surinam'ın da kanayan yarası ne yazık ki. Kişi başına düşen gelir sıralamasında sonuncular ama ironik bir şekilde bundan gurur duyuyorlar. Bunu şehrin ana caddelerinde yarı çıplak "Fisca" satmaya çalışan veletlerin suratındaki gülümsemelerden de anlayabiliyoruz. Çatpat diyorum niye gülmek, çatpat diyor yaradan güleni sevmek. Evet, din onlarda da büyük bir olgu.

Şimdi onlar düşünsün – 2 (Yavaş yavaş oluyor buralar)

Bizim apartman iyice rayına oturdu artık, çığrından çıktı desek daha da olur olabilir gerçi. Kanka olmanın son aşaması olan analı bacılı küfürleşmeyi de hallettik, ne kaldı geriye bilmiyorum. "Herkes burda mı?" diye soruyosun, "anan yok" diyor; "Olm bacın aradı ters ters konuştu bi ara istersen" gibi dialoglar envai çeşit dilde yapılmaya başlandı. Hani hadi saçmalayalım olabildiğince vardır ya, anlamsızca konuşursun saçma sapan onu İngilizce başka milletten insanlarla yapmanın keyfi bambaşkaymış gerçekten. Buzdolabı patlatmacılığı kültürünü de yavaştan oturtmaya başladım, dün Hong Konglu'nun nevalelerini bitirdik gecenin köründe.