Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

medya

Kes Sesini Hortumu Kesik CHP Medyası

Türk televizyonlarından ödünç alacağımız bir cümle ile girişi yapalım. Gün geçmiyor ki, Recep Tayyip Erdoğan bir gariplik daha yapıp güne gülümseyen bir yüzle başlamamıza sebep olmasın. Gelin dünkü gelişmeleri kısa bir haber turu eşliğinde takip edelim.

Cefakar Maraton geri dönüyor

Fenerbahçe tribünleri vaktinde güçlü inşa edilemeyen bir omurga ve tribüne savaş açmış yönetim odaklı sorunlarla boğuşurken, Saraçoğlu koltuklarına Beyaz Türk sessizliği, adaletsizlik gerginliği ve zaman zaman cinnet çığlıkları, ve tüm bunlara bağlı olarak tribün bıkkınlığı hakim durumda. 52000 koltuk var Saraçoğlu'nda ve mevcut durumdan rahatsız olan koltukların gittikçe azaldığı da bir gerçek. Rahatsız olanlar ise nicelik olarak azalmanın çarelerini düşünmekten bıktı, usandı; lakin çözüm bulmak gitgide zorlaşıyor. Ama tüm bu bıkkınlıkların, usanmışlıkların gölgesinden korkmadan, vazgeçmeden mücadele sürmekte. Mücadelenin en orta yerinde bulunan tribün çocukları eski bir dosta kucak açıyorlar tekrar. Özlemlerini anlatmanın bir yolu olarak, adını özlemlerinden alan Cefakar Maraton'a hayat verme derdindeler şu sıralar.

Odatv’den Fehmi Abi’ye salvolar…

Sayın Fehmi Koru, Sizden bir yanıt gelmeyince, iş başa düştü ve ben tek tek araştırdım, ilginç rakamlara da ulaştım. Araştırmalarıma göre siz;
  • ATV’den program başına haftalık 8 Bin TL, yani aylık 32 Bin TL;
  • TRT’den program başına haftalık 2 Bin 400 TL, yani aylık 9 Bin 600 TL;
  • Kanal 7’den aylık 11 Bin TL;
  • Kanal 24’ten program başına haftalık 5 Bin 500 TL, yani aylık 22 Bin TL;
  • Yeni Şafak’taki yazılarınızdan ise (Fehmi Koru ve Taha Kıvanç imzalı); eğer zam gelmemiş ise aylık 15 Bin Euro (yaklaşık 31 Bin TL) alıyorsunuz.

Şubat Ayında Nisan Esintisi

Aşağıdaki sözler bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, Çetin Altan'a "2008 Yılı Kültür Sanat Büyük Ödülü" verilirken yapılan konuşmadan bir alıntı:

Kimi ölüler bize ne kadar yakın…

Yaşasaydın, Ergenekoncu diye tutuklanacaktın belki; Öldün, Ergenekon öldürdü, belli... Sen de dedin ki, yiğidim, aslanım; "Ki mi ölüler bize ne kadar yakın; Yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü... " …

Ergenek10 ve TRT2

Ergenekon'un şu meşhur 10. dalgasından, yeraltından çıkan silahlardan, Tuncay Güney isimli maskara ajanın kasetlerinden dolayı pek dillendirilmeyen bir soru var. Malum 10. dalganın sabahında TRT2 isimli haber-kültür kanalımız Yargıtay Onursal başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun gözaltına alındığını duyurdu. Haber üzerine Kanadoğlu'nun evine bir medya ordusu akın etti. Ama ortada bir gariplik vardı, zira herhangi bir gözaltı durumu söz konusu değildi. Ancak birkaç saat geçmeden polis gelerek Kanadoğlu'nun evinde arama yapmaya başladı. Yani TRT2 isimli devlet kanalımız, habercilik çıtasını öylesine yukarıya çekmişti ki, bırakınız atlama haberi, henüz olmamış haberi bile vermeye başladılar, gurur duyduk.

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ…

1960’lı yılların başında, bir Ankara gazetesinin birinci sayfasında “üç sütun” bir başlık vardı: “Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ...” Neden, ne yapmıştı da vatan hainliğine “hâlâ” devam ediyordu? O günlerde gazetelerde bir haber daha vardı: “Amerika, Türkiye’ye 120 milyon lira hibe etti.” Nâzım Hikmet’in bu habere, bu hibeye tepkisi şuydu: “Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz.” İşte Nâzım Hikmet’in “hâlâ” devam eden vatan hainliği buydu...

Vazgeçin…

Site 1 Ocak’dan beri güncellenmiyor. Diğerlerini bilemem ama benim mazaretim var, asabiyim çünkü bu zamanlar. 01 Ocak’ta Ankara’da yaşanan doğalgaz faciası ve ölen 7 Bilkentli genç hepimizin malumu. Haberi ilk duyduğumdan beri birşeyler karalamak istiyorum; lakin bir türlü iki kelimeyi yanyana getiremiyorum, hep bir yerlerde tıkanıyorum. Kalemle olmuyor, klavyeyle olmuyor, işin kolayına kaçayım, buraya bir fotoğraf koyup tek cümleyle meramımı anlatayım diyorum o da olmuyor. Oturuyorum bilgisayar başına, aha diyorum yazacağım, hoopp annem arıyor, “oğlum kombini kontrol ettir, aklıma geldikçe ağlıyorum, gencecik pırıl pırıl çocuklar” diyor, yine kilitleniyorum.

Dön Bak Ayna’ya…

Ortaokulda mıydım ilk albümlerini çıkarttıklarında, emin değilim. “Gurbette yorgun düştün be ceylan” ile baya baya sükse yaptıklarını hatırlıyorum. Böyle rock gibi, metal gibi, ama bildiğin arabesk bir müzik türüydü Ayna’nın ki... Bugünlerde halet-i ruhiye gereği bünyeyi müziğe verince playlist döndü, dolaştı, “Adı konmuş ayrılığın” üstünde durdu. Lan dedim, Ayna vardı ya, melankoli de zirve yaptığın anların eşsiz dostu. Keltoş Cemil ile meçhul şarkıcı Erhan...