Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

muzik

God save the Queen

Majestelerinin ülkemizi ziyaret ettiği şu günlerde böyle bir yazı yazmak farz oldu. Aslında Kraliçelik fazlaca sembolik bir görev olduğundan ülkemize yaptığı ziyaret de politik değil magazinsel boyutuyla (politik magazin diyelim, en bayağı tabloid gazetesi bile kraliçenin çıplak fotoğrafları için tıklayınız gazeteciliği yapamaz heralde, yemez!) ilgi çekmekte. Ziyaretle ilgili satırları süsleyen haberler Cumhurbaşkanının giyeceği kıyafetin rengi, kraliçenin elinin nasıl sıkılacağı gibi ilgi çekici konulara odaklanmış durumdaydı. Böyle kavramlara çok da alışık olmadığımız bu yazının garip başlığından ve giriş kelimelerinden belli. God Save the Queen'i tercüme edince "Tanrı Kraliçeyi Korusun", "Her Majesty"i tercüme edince "Majesteleri" gibi güdük çeviriler yapıyoruz çünkü hakikaten anlamıyoruz bunları.

Vaann tuuu tiriiii forrrroooo!

İbrahim Tatlıses bambaşka bir adam, bir fenomen. Çok da güzel şarkıları var. Hatta "Dertler Derya Olmuş"u rahatlıkla favori şarkılarımda zirvelere koyabilirim. Ama şarkı ne kadar güzel olursa olsun benim bu adamdan tiksinmemi engelleyemiyor. Tiksinmek duygusal bir his tabi. Ama hadisesinin mantık yönü de eksik sayılmaz. Bu adamın bu kadar rezalet işler ortaya koyduğu bu son demlerinde bile bu kadar gündemde olmasına, bu kadar çok para kazanmasına anlam veremiyorum, almıyor mantığım. Aynı şeyleri Hülya Avşar için de söyleyebiliriz rahatlıkla, hatta onun güzel şarkısı bile yok.

Melamet Hırkası

Ben melamet hırkasını kendim giydim eynime, Ar-u namus şişesini taşa çaldım kime ne? Gah çıkarım gökyüzüne, seyrederim alemi, Gah inerim yeryüzüne, seyreder alem beni...

Baytar

Bu dilden firar eden her söz Yaydan çıkmış ok gibi Sözler bazen bir hazine Bazen dermansız bir dert tipi

Kıskanç

Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın! Sesini duyan olur, sana göz koyan olur. Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın, Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur... Dilerim Tanrı'dan ki, sana açık kucaklar Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun. Kan tükürsün adını candan anan dudaklar, Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!

Dünden aklımda kalanlar

Milletin eğlenmeye gittiği bir yerde kendini kahretmek. Ne eğlenebilmek, ne ağlayabilmek. Yüzünde ısrarla o salak maskeyle dolaşmak. Herkese mutlu olduğunu göstermeye çalışmak. Aslında mutlu olamamak. Zaten hiç mutlu olamamak. Hep kendini mutlu sanmak. Kendini mutluyum diyerek kandırmak. Ama kendini kandıramamak. Belki diğer insanları da kandıramamak. Bunun da farkında olamamak

Sokak ve Müzik

Yıllardır farklı din, dil ve ırktan milyonlarca insanın geçip giderken bıraktığı izleri taşıdığından mıdır nedir, İstanbul'un hep bir gizemi, çekiciliği vardır ya hani... Bu gizemi yaratan; senin benim gibi normallerle zengini, fakiri, genci, yaşlısını; travestisi, ibnesi, türbanlısını; ayyaşı ve tinercisini; hırlısı, hırsızı ve kapıp kaçanını kaldırım taşlarının üstünde birleştiren bir ruh var bu sokaklarda.

Gün ağarırken

Gün ağarırken kaç sefer, kaç sefer gelir içime oy bilekler kan içinde, gözlerim dalıyor yaralarım tuz içinde, basmışım acıyor dahası var desem ne çıkar? yüreğim yanıyor gidem toz duman içinde, vuram kahpeler devire söz vermişim bir kere ölmeye, sen sarıl gün ağarmaz deme... giden gitmiyor boş yere, söz vermişiz bir kere söz...