Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

politika

Coşkulu Karşılama

Dünya Yerel Yönetimler Birliği Başkanı sıfatıyla New York’ ta bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Brooklyn Belediye Başkanı Marty Markowitz tarafından muhteşem bir organizasyonla karşılandı.
Kadir Topbaş'ın New York ziyareti 8 Şubat tarihli gazetelerde bu cümlelerle duyrulduğunda (1, 2, 3, 4) "Allah allah, Başbakan, Cumhurbaşkanı gittiğinde kılını kıpırdatmayan adamlar, alt tarafı bir belediye başkanı için niye böyle coşku dolu davranmışlar?" diye düşünmeden edememiştim. Kadir Topbaş'ı küçümsediğimden ya da böyle bir coşkuya mazhar olamayacağını düşündüğümden de değil ha, kralına layıktır benim belediye reisim ama, dediğim gibi Beyaz Saray'a çük kadar arka kapılardan, sokulmaya çalışan anlı şanlı Başbakanlar gördü bu gözler. Başbakan nere, onun memuru sayılabilecek belediye başkanı nere?

Batı’nın Ahlaksızlığını Aldık…

Yazmayalı epey bir zaman olmuş. Zaten çok fazla bir yazımız da yok orası ayrı bir mevzu, tartışılır. Fakat içinde bulunduğumuz dönem, yapılan tartışmalar ve ülkenin içine girdiği yörünge beni bazı şeyleri yazma ihtiyacı duymaya sevketti. Ukalalık yapmak değil niyetim. Sadece belirli düşüncelere parmak basmak, onları yeniden gün ışığına çıkartmak. Bir toplumun yol göstericileri her zaman o toplumun aydınları olarak adlandırılır. Aydınlar yarattıkları fikirler, içine girdikleri tartışmalar ile toplumu aydınlatırlar. Düşünsel bazda özgürlüğün gelişmesine katkı verirler. Düşünen bir toplum üreten bir toplumdur. Bunların temel dinamiği de aydınlardır. Ne yazık ki ülkemiz içinde bulunduğu dönemde tam bir kavram karmaşası yaşadığı gibi tam bir aydın açmazı içine düşmüş durumda. Kendilerine aydın adını verenler aydınlık getireceği yerde karanlık vadederlerken, toplumu işin içinden çıkılamaz bir kaosa sürüklemektedirler. Bu duruma tepki gösteren insanların sesi ise kalabalığın arasında yitip gitmekte, duyulamamaktadır. Bazen de inatla bastırılmaktadır.

Tutarsızlık

Defalarca söyledim, ülke gündemini takip etmemeye çalışıyorum. Artık sinirlerim kaldırmıyor. Ama gel gör ki, Cengiz Üstün'ün gündemden kaçamayan kişi karakteri gibi, gündem gelip gelip beni buluyor, üstüme üstüme geliyor. Son alkol yasakları, gene çileden çıkardı bünyemi. Mesele sadece bu yasakların kendisi değil aslında. Mesele tutarsızlık, mesele ısrarla ve inatla bu adamların dedikleri ve yaptıklarının birbirini tutmaması. Alkol yasaklarını koyuyorlar önüne, diyorlar ki sana gençlerimizin sağlığı için çıkarttık bu yasakları. Alkışlıyorsun. Samimi olsalar ben de alkışlayacağım. Ama değiller. Gündemleri başka. İnsanların sağlığını düşünen adam, GDO'lu besinleri serbest bırakır mı? Serbest bırakmayı geçtim, adamlar yiyecek piyasasını GDO'lu gıdalara teslim ettiler. Filmlerde şehrin altın anahtarının teslim edilmesi gibi hem de. Yahu adamlar, çıkarttıkları kanunda GDO'suz besinlere GDO'suzdur etiketinin vurulmasını engellediler ki sen gidip GDO'suz olanı seçme, illa ki GDO'lu olanı tüket. Yahu bu mu halkın, gençlerin sağlığını düşünmek?

Gündemini Sevdiğimin Ülkesi

Şu ülkenin ortalama bir gününün gündemi bile insanı umutsuzluğa itmek için yetiyor da artıyor bile. Gün içinde iş yoğunluğundan internete girip neler olmuş diye bakma fırsatım olmadı. Eve gelip televizyonda haberlere göz atarken her haberde ayrı bir sinir harbi yaşadım. Şimdi sakinleştim, yazıyorum. Öncelikle asgari ücret 600.-TL’den 630 TL’ye yükseltilmiş. İşverenler memnun değilmiş ama sosyal sorumlulukları çerçevesinde kabul etmişler bu artışı. Büyük lütuf. Açlık sınırı 830 TL bu ülkede. Yoksulluk sınırı ise 3.021 TL. Hayır parasının hesabını yapamayan yüzbinlerce insan olduğuna her gün defalarca tanık olmasam sorun etmeyeceğim. Ama birileri bu rakamlara para bile demezken, birileri önce ona muhtaç bırakılıyor; sonra üzerine yapılan 30 TL zamma duacı olmaya mahkum ediliyor. İsyanım buna.

Yetmez ama Allah Belanızı Versin

Bazen bu ülkede yaşayan insanlara şaşırıyorum. Bunca yıldır bu ülkenin insanları nasıl başardılar da bu kadar saf, bu kadar temiz kalmayı başarabildiler inanamıyorum. Ben kendimi bildim bileli bu ülkede öğrenciler dövülüyor. Bu olay ilk kez olan bir şey mi de bu kadar şaşırdınız? Ben küçüktüm, televizyonlarda haberler gösterilerde dayak yiyen öğrenci haberleriyle doluydu. Ben büyüdüm, haberler hâlâ gösterilerde dayak yiyen öğrenci haberleriyle dolu. Bu ülkede, bir iki ufak yol kazasını saymazsanız, 60 senedir sağcı hükümetler iktidarda. O yüzden bu ülkede, 60 senedir sağ görüşlü olmayanların söz hakkı yok. Öğrenciler, işçiler, memurlar, öğretmenler, kadın hakları savunucuları ne zaman sokağa çıksalar hep aynı görüntüler. En hafifinden biber gazı, cop, kask, tekme yerler. O da şanslılarsa tabii. Yoksa standart muameledir yerlerde sürüklemeler, linç misali dövülmeler. Ya da emir gelir bir yerlerden, otellerden ateş edilir üstlerine, panzerlerle ezilirler canlı canlı. Demiştim size, gündemi takip etmemeye çabalıyorum bir süredir. Bünyem kaldırmıyor artık. Bu ülkeye, ya da daha doğrusu bu ülkenin insanlarına olan inancım zaten her geçen gün ölüyordu. 12 Eylül'de de bir daha geri gelmemek üzere bu kez tamamen yok oldu. İnanmıyorum artık insanlara. İnanamıyorum çünkü.

Türbanlı İmamlara Evet!

Türban konusunda özgürlükçü ve insani olan tavrın, serbestlikten yana olması gerektiğini bildiğim -hem de çok iyi bildiğim- halde, türbanın varlık sebebinin insani ve özgürlükçü olmaması münasebetiyle çoğunun/çoğunuzun anti-demokratik ve hatta faşizan bulduğu cenahta yer aldığımı az çok bilirsiniz; bir kere daha not düşeyim. Yazdık bunları kitaplarımızda. Faşizan mı? Evet. İnsani mi? Hayır. Toplumsal barışa katkısı olur mu bu tavrın? Kesinlikle olmaz. Kimse didaktik cümleler kurup da, telkinlerle özgürlük, demokratlık, bilmemnecilikten bahsetmesin. Zira dediğim gibi hissiyatımın, fikriyatımın ve bu konudaki -bireysel- ideolojimin ne olduğunu kimseden dinlemeye ihtiyacım yok.

“3 günde çıkarırız”

17 Mayıs 2010'da Zonguldak'ta "sigara" yüzünden olduğu açıklanan, devletin %30, işletici firmanın %70 kusurlu olduğu ama kasıt olmadığı vurgulanan Grizu patlaması nedeniyle göçen madende 30 madencimizi kaybettik. 2 madencimizin cesetlerine ulaşılamadı. Devlet, 2 madencinin cenazesini aradan geçen 5 ayda o göçükten çıkaramadı; üstüne üstlük utanmadan, arlanmadan çıkıp Tv karşısında "Güzel öldüler" dedi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı.

Gömleğim Beyaz, Yakası Kolalı

CHP’de yaşanan Deniz Baykal skandalının ardından büyük bir coşkuyla göreve başlayan Kemal Kılıçdaroğlu, mazbatasını almasının 3. günü olan bugüne kadar o denli eleştirildi ki, insan “lan süpermene ihtiyacınız vardı da,…

Hakkımızda hayırlısı…

Nasıl oluyorsa oluyor, son birkaç aydır site için bir şeyler karalama amacıyla word dosyası açtığımda ikinci, üçüncü cümleden sonrası gelmiyor. Nasıl darlandım, nasıl canımı sıkıyor bu durum anlatmam mümkün değil.…