Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

toplum

Son Osmanlı Padişahı: Tayyip

İstanbul'da Avrupa ve Asya yakalarını birbirine bağlayan yeni metrobüs hattının açılışı bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapıldı. Kadıköy'de düzenlenen törende açılan pankartlar dikkat çekti. Törende Başbakan Erdoğan için "Kadıköy'e…

Toplumsal rönesans ve muhalefet

Bir yaşam biçimi olarak muhalif olmanın pek tabii ki içinde bulunduğumuz toplumun direnci açısında ciddi bir önemi var. Lakin bu muhalefet duygusunun sadece toplumu yönlendiren, şekillendiren, biçimlendiren erklere karşı yürütülmesinin de bir kusuru var. Yukarıdakilere, tepedekilere dikkat kesilen, sorgulayan, araştıran birileri iseniz toplumun bizzat kendisini, en alt kademesini –ya da en üst kademeyi şekillendiren tüm olguları- gözden kaçırabiliyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin asıl ihtiyacı olan hatt-ı muhalefet değil, sath-ı muhalefet. Bu bu satıh, toplumun her kademesi, her hareketi, her duruşu… Daha azı ile mücadele kolaycılıktan başka bir şey değil.

Yemek-teyiz.

Hangi kanalı açsam; pavyon kaçkını insanların birbirlerine çemkirdikleri, hergün yeni Tülinler, Canerler yaratılan tek tip fabrika çıkışı programlar. Arz-talep meselesi bir yerde lakin; bu yemek işinin keyiften ibaret olması gerekmiyor…

Baba naber?

"Baba naber?", "Naptın Baba", "Babuş akalım mı ortamlara" diyen insanlar var. Hitap terminolojisinin geldiği son nokta. Okulda, işyerinde, sokakta, otobüste, lokantada, maçta, her yerde bu adamlar... Baba, baba, baba... Baba…

Burası Türkiye Ulan!

İngilizce kursunda Amerikalı bir öğretmenimiz bulunmakta. Kendisi aynı zamanda ingiliz dili ve edebiyatı hocası olarak bir üniversitede çalışıyor. Onun anlattığı bir hikayeyi paylaşayım izninizle: -"Ya ben bu ülkeye bir türlü akıl sır erdiremiyorum. Türkler çok zeki insanlanlar ama bazen hakikaten anlayamıyorum. Sınav yaptım. 90 kişilik sınıfta 17 kişi sınavda kaldı. Bunlardan içinde bir kız var. 38 saat devamsızlık yapmış. Dolayısıyla hiçbir şey yapamamış sınavda. Şimdi rektör beni arıyor bu kızın babası şu ülkede büyükelçi büyük adam bu kız sınavdan geçmeli. Peki dedim, diğer 16 kişi ne olacak. Çünkü insanlar konuşacak. Bak ona puan vermiş geçmiş biz geçemedik. Bu doğru olur mu? Rektörün cevabı o zaman sen yeniden sınav yaparsın soruları da kolay sorarsın herkes mutlu mesut olur. Ya bu kız bomboş kafayla mezun olacak. Diplomayı alsa ne olacak ki? 6-7 Ülkede hocalık yaptım. Ben dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görmedim."

Vali nerede?

"Bu ülkenin en büyük sorunu x'dir" mevzusu her “ne olacak bu memleketin hali” anatemalı sohbete meze yapılır. Hani böyle sohbetin en koyu yerinde, altın vuruş “Eğitim şart abi, hep eğitimsizlikten bunlar” cümlesi ile yapılır ya... Genelde eğitimsizlik çıkar, sıkça yolsuzluk, bazen rüşvet, bazen neşe, bazen keder.. Ben listeye eklenmesi gerekenlerin içinde bürokrasinin de yer alması taraftarıyım. Çok canlar yakmış, nice ödenekler yutmuştur bu canavar. Hatta Çetin Altan’ımsı bir cümle ile devam edelim “Cami kokulu siyaset ile kışla kokulu siyaset arasında sıkışırken, geçtim zanaati, herhangi bir nitelik sahibi olmayan kaç etki sahibi olmadan yetki sahibi olan bürokratı zengin etti bu cumhuriyet?”

Tribünün öğrettikleri

"Ülke olarak çok zor günler geçiriyoruz" minvalinde "Fener tribünleri olarak çok zor günler geçiriyoruz" diye girmek istiyorum söze. Gfb ile başkan arasındaki savaş iyice ayyuka çıktı, kılıçlar çekildi, kartlar açık açık oynanmaya başlandı. Gfb bir yandan başkanın kirli çamaşırlarını ortaya dökerken, başkan da kendi bildiği hatta en iyi bildiği şekilde, yani adam kullanarak karşı taarruzunu artırdı. Yaşananlar ortada, burayı takip eden ortalama bir okuyucu nelerin döndüğünü biliyor. Benim niyetimse bu sürecin bize, yani kendini gruplu veya münferit tribüncü addedenlere neler kattığını irdelemek.

Haysiyetsiz Müslümanlar!

Can sıkıcı bir başlık oldu biliyorum. Yazı da can sıkıcı olacak. Her ne kadar nüfus cüzdanımda yazsa da, her ne kadar Allah'ın varlığına inansam da ve her ne kadar Müslüman birisi olarak yetiştirilmiş olsam da, namaz kılmadığım, oruç tutmadığım, Kuran'daki yasaklara uymadığım için kendimi Müslüman sayma cüretinde bulunmayacağım. Müslüman sayanlarla da, yukarıda saydığım farzları yapanlarla da problemim yok. Olamaz da zaten. Herkes inandığını yaşar, ben de inandığımı söylerim. Şimdi asıl derdim şu, malum olduğu üzere mübarek Ramazan ayını yaşamaktayız. Ve Müslümanlık vazifesi sayanlar oruçlarını tutuyor. Nefsen ve bedenen kendilerini imtihan ediyorlar. Allah kabul etsin. İnşallah bu terbiyelerinin ödülünü alacaklardır.

Yazılı olmayan toplumsal sözleşmeler

Toplumsal mutabakat dediğimiz hadisenin en temelinde toplumu oluşturan öğelerin birbirleri ile imzaladıklarını düşünüp, bağlı kaldıkları anlaşmalar var aslında. Halbuki ne yazılı bir madde var, ne de imza. Ama uyuyorsunuz kendiğilinizden. Yoksa tartışma programlarında sözü edilen mutabakat ütopyadan başka birşey değil. Çankaya konusunda toplumsal mutabakat ne ola ki? Ya da yeni anayasa konusunda mümkün mü böyle birşey? İşveç mi burası ki insanlar otursun, incelesin, evet aklıma yattı desin. Değil. Asıl toplumsal senet otobüste yaşlıya yer vermektir. Oruçlu birisinin yanında birşey yemeye, içmeye çekinmektir. Ya da fiş almayınca indirim yapılmasıdır.