Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

tribun

Bu Semtin Çocukları

Bu hikâyede geçen kişiler belki gerçektir, belki hayalidir belki de yazarın işine geldiği gibidir. Nasıl isterseniz öyle olsun bizim için fark etmez. Her şey cuma akşamı başladı. Saat sekiz buçuğa doğru Deniz Birahanesi'nde toplanmaya başlayan bu semtin çocukları yarı final maçının heyecanına çoktan girmişlerdi. Çerezin dışarıdan alınıp getirildiği bu küçük ama sıcak mekânda başlama vuruşu beklenilmeye koyuldu. Zaten az sonra başlayacak maçtan çok pazar günü oynanacaj maçı düşünüyorlardı. Nasıl olsa İzmir takımlarına karşı bir sempatisi vardı semtin. Tayyip Baba'nın kesemediği cezayı futbol takımı kesiyordu. O yüzden de Altay’ı geçerek finalde Karşıyaka’nın rakibi olacaklardı. Neyse maç başladı ve beklenen sonla noktalandı. Sonrasında mahalle kahvesinde içilen keyif kahveleri ile beraber pazar gününün planları yapılmaya başlandı. Öncelikle pankart yapılmasına referanduma gidilmeden karar verildi. Pankart yapımı için bezi Mustafa halletti, boyalar için Amigo Emre devreye girdi, ne yazılacağını da okumuş çocuk Eyüp halletti. Tabii ki pankartı da sanatkâr kardeşimiz Faruk yaptı. Ta uzak yollardan geldi, bizleri kırmadı, 10 numara da iş çıkardı. En şaşılacak şeylerden birisi de, Okan (igor) pankart için hiç muhalefet yapmadı, hatta geldi çalışmalara katıldı.

Hastasıyım!

Boca Fans

Fenerbahçe'den umduğunu bulamayan bünye, aradığı coşkuyu Güney Amerika sırtlarında, Arjantin dolaylarında arar. Napsın başka? Gerçi Boca da insan üzmesini iyi bilir. Burda insan üzme var. Boca Juniors: 1 River Plate: 1

Kara Sevda

O kadar tribün peşinde koşturuyoruz, bağırıyoruz, çağırıyoruz. Peki bunları kimin için yapıyoruz? Tamam arma, forma, şan, şeref, renkler için tabii ki, ama saha içinde de etki alanımızda bulunan sporcular var. Somut olarak verdiğimiz desteğin hedefi en nihayetinde onlar. Deplasman yasağının olmadığı her maçta sahadaki her adamın destekçisi var tribünde. Ya kimin yok? Gariban hakemlerin. Bu noktadan sonra olay kopucak, ütopik noktalara kayacak hatırlatayım.

Cefakar Maraton geri dönüyor

Fenerbahçe tribünleri vaktinde güçlü inşa edilemeyen bir omurga ve tribüne savaş açmış yönetim odaklı sorunlarla boğuşurken, Saraçoğlu koltuklarına Beyaz Türk sessizliği, adaletsizlik gerginliği ve zaman zaman cinnet çığlıkları, ve tüm bunlara bağlı olarak tribün bıkkınlığı hakim durumda. 52000 koltuk var Saraçoğlu'nda ve mevcut durumdan rahatsız olan koltukların gittikçe azaldığı da bir gerçek. Rahatsız olanlar ise nicelik olarak azalmanın çarelerini düşünmekten bıktı, usandı; lakin çözüm bulmak gitgide zorlaşıyor. Ama tüm bu bıkkınlıkların, usanmışlıkların gölgesinden korkmadan, vazgeçmeden mücadele sürmekte. Mücadelenin en orta yerinde bulunan tribün çocukları eski bir dosta kucak açıyorlar tekrar. Özlemlerini anlatmanın bir yolu olarak, adını özlemlerinden alan Cefakar Maraton'a hayat verme derdindeler şu sıralar.

Salak ile Avanak Londra Deplasmanında – IV

Previously On SİALD ; SALAK ; “AVANAK oğlum ben can yeleğini alcam.” AVANAK ; “lan manyak mısın oğlum ne yapcan onu nerene sokacan?” ********************************************************* -Arkadaşını göz altına aldık -……………………….. -Ne dediğimi anlıyorsun değil mi? -Evet -Arkadaşını göz altına aldık -……………………….. -Ne dediğimi anlıyorsun değil mi? -Evet -Şu an karakola götürülüyor. ********************************************************* - Ben SALAK’a danışmak istiyorum bakayım o ne yapacak? - Hayır polisler sormanıza müsade etmiyor. - Peki UK devleti bana bir avukat tutsun o vakit. ******************************************************** - Bir şey içmek ister misin? - Sigara? - Yassah! - Hay *mına koyim. ******************************************************** - Why did you take Life Jacket? - For fun - Is it Funny? - No ******************************************************** Seçenek 1: Suçu rededersin Sonuç: Yargılanırsın Seçenek 2: Sessiz kalma hakkını kullanırsın Sonuç: Yargılanırsın Seçenek 3: Suçu kabul edersin. Sonuç A: Uyarı cezası alıp çıkarsınız. Sonuç B: Yargılanırsın ******************************************************** - Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı? - Pişmanım, bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım, yapana göz yummayacağım. (iç ses der ki; o uçak düşse bile can yeleğini giyeni siksinler)

A.C.A.B.

Polisten nefret etmek için sebep çok aslında ama ruha biraz tribüncülük sosu çalınması da yeterli zaten. Buna biraz da muhalif, isyankar bir kimlik koydun muydu Atina sokaklarında araç yakarken bulabilirsin…

Salak ile Avanak Londra Deplasmanında – III

Salak ifadesini vermiştir. Daha önce anlaştıkları gibi olayı olduğu gibi anlatmıştır. Aslına bakarsanız Avanak zaten dürüsttü ama derdini anlatamadı garibim. Bu arada Salak'ın ifadesinden ufak bir anektod; - Why did you take? - For fun - Is it Funny? - No İfade odasında kısa bir sessizlik... - Why did you take Life Jacket? - For fun - Is it Funny? - No Bu arada figüranlarımız konsolosluğu aramış bekçi ile sonuç alamayacaklarını anladıklarından muhabbeti kısa kesmişlerdir. Polisten hala bilgi almaya çalışmaktadırlar. Polis sorar "alkollü müydü arkadaşlar?" Figüranlar hayır diye cevaplar. Bugüne kadar bu suçtan 3. kez birilerini gözaltına alıyoruz. İlk ikisi aşırı alkollüydü. Böyle bir idiotluğu ayık kafayla kim yapar ki?

Salak ile Avanak Londra Deplasmanında – II

Kahramanlarımız –ki neresi kahramanlık tartışılır– havaalanı polisi tarafından bir süre tutulduktan sonra Luton Karakolu polisleri tarafından ayrı ayrı teslim alınır. Hiçbir suçu olmayan AVANAK karakola ilk gelen zanlıdır. Bindiği ilk sağdan direksiyonlu araba polis aracıdır malesef. Birden İstanbul'da oynana Chelsea maçı sonrasını hatırlar. “Sallasana sallasana mendilini, Abramoviç kurtarsana piçlerini”... Tekrar görebilecek miyim acaba İstanbul'u, başıma ne gelecek soruları ile kafa patlatır. Ellerde kelepçe ufak bir odaya alınır. Kelepçeler çıkar. “So little” seviyesinde ingilizcesi ile polis amcalarıyla ve amcalardan daha geniş vücuda sahip olan teyzeleriyle anlaşmaya çalışır. Montu, laptopu, cüzdanı, kemeri ve ceplerindeki herşey büyük bir poşete konur. Polis amcalardan biri yırtılma ve açılma ihtimali olmadığını göstermek için "bak ulan güneşin batmadığı ülkede biz torbanın bile kralını yaparız" diye ufak bir şov yapar.

Salak ile Avanak Londra Deplasmanında – I

Hikayede anlatılan olayların ve kahramanların gerçek olaylar, kurumlar ve kişilerle kesinlikle ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Hikayemiz, bir grup arkadaşın yurtdışında maça gitme istekleri ile başlar. Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final Kuraları çekilir çekilmez ucuz yollu alınan uçak biletleri, ucu ucuna denkleştrilen paralar, vize işlemleri, hostel masrafları, iş-güç ayarlaması derken 08.04.2008 Pazartesi yani maçtan bir gün önce Londra'ya gidilecek uçağın içerisinde kendisini bulur 2 kafadar (aslında 4 kişidirler ama diğerleri bu hikayede figüran görevi görmektedir).