Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Kofti kahraman

Ben çocukken, kimse beni tek başıma dünyanın akışını değiştirebileceğime inandırmadı. Ama ben kendim inandım. Etrafımda küçük bir çocuğun anlam veremeyeceği koşuşturmalar yaşanırken, herşeyden soyutlanmış bi gerzeklikle, bir süper kahraman olup dünyanın ya da ne bileyim hayatın akışını değiştirebileceğimi düşünür, büyümeyi beklerdim. Bahsettiğim süper kahramanlık çizgi film kahramanlarından daha gerçekçiydi aslında. Uçamazdı, lazer tabancası yoktu, daha cılız, daha insan, haliyle daha bir gerçekti. Ama tarif edilemez süper bir yanı vardı. Bu beni etrafımdaki herkesten farklı olduğuma inandırdı. Pehh…

Biraz daha büyüyünce, nasıl tarif etsem, ergenliğe ilk adımlarımın arifesindeyken sanırım, bu süper kahramanlık olgusu sağdan soldan törpülendi. Zira artık dünyanın akışı gibi ulvi ve çizgiromansı tasalarla ilgilenmekten çok, içimdeki süper kahramanın kendi yaşamımın çizgisini değiştirebileceğini, sahip olduğum tüm zaafiyetlerin üstesinden gelebileceğini, beni çok güçlü birisi yapabileceğini düşünmeye başladım. Ne tuhaf…

Şimdilerde ise, hayatımı bilenler için tarif ediyorum, üniversite tarafına bakan kale arkasında bir garip keloğlan şeklinde takılırken, nihayet, kendimi bir sike yaramaz, kimseden farklı olmayan, sıradan birisi olarak tarif edebiliyorum. Ne dünyayı, ne hayatı, ne de kendi yaşantımı değiştirebilecek kuvveti kendimde buluyorum. İçimdeki süper kahraman aldığı bıçak darbeleri ile kan kaybından mefta olmuş giderken, o şaşalı kostümün altından çıka çıka görünüşte toplu, ama içerikte pek bi zayıf, pek bir cılız ben çıktım.

Her esen rüzgarla kendime serilecek yeni bir zemin aradım. Ortalamanın üzerinde çıkan her sesten korkar oldum. Mahvoldum.

Hayatın anlamı diye bir kavram var ya, entellerin şarap sekanslarında, biz sıradan insanların rakı masasında, belki tinercilerin bally zirvelerinde bahsettikleri. İşte ben o hayatın anlamını buldum dostlarım. Hayat size herşeyi yapabilmeniz için gerekli gücü sunmuş gibi yapıp, kahpelik kıvamında bi’sik sunmayan bir yanılsama imiş. Yanılsama. Bu kelimenin benim cümlelerimde işi yok oysa ki. Ama hayat işte. Bu kelimeden uzak durmak gerektiğini sanmamı sağlayıp, yazımın en can alıcı cümlesine, tam kalbine saplayıverdi. Yanılsamaymış, Siktir…

Bu yazıya başlarken bitirebileceğimi zannetmem de hayatın kahpeliğine örnek teşkil edebilir pek tabi. Başlarken çok şey anlatabileceğini düşünüyorsun ama yüzlerce kez bastığın tuşlardan çıka çıka bu “hiç” yazısı çıkabiliyor.

Leave a Comment