Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Süperlige Hoşgeldin Refetspor (Fasulyeden İletişim Hiz.Tic.A.Ş)

“Geldi bahar ayları, gevşer gönül yayları” temalı bir yazı vardı aklımda ama yoğun futbol gündemi nedeniyle gözler cadı kazanlarına çevrildi. Aslında bir bakıma aynı şeyler. Gönlümüzün içindekilerden biri de Futbol. Gerçekten futbol mu tabi o da tartışılır, onun etrafında dolaştığı hikayeler belki. Balıkesir’in maçını izlerken ve akabinde şehre asılan büyük bayrakları gördükten sonra aklıma geldi. Balıkesirli pek esnaf yok. Eskiden peynirciler Manyas’lı olurdu. Yoğurt satarlardı. Zeytinyağı falan. Bandırma’lı bir esnaf var, ona da Balıkesir muhabbeti yapılmaz, limonilik satıyor o da.

Mahallenin esnaflarıdır bunlar. Gerçi kasap, manav, nalbur falan kalmadı ya pek. O zaman ismini koyalım:

Cep Telefoncular, fırınlar, büfeler…

İsimleri genelde aynıdır:

Kardeşler, Üçler, xxxoğlu, xxxoğulları, xxxtürk…
Nereli ise o köyün veya ilçenin ismi…

Mayıs aylarının sonlarına doğru nedense memleketlerinin takımlarını sahiplenir bunlar. Süper Lig’e çıktılarsa, hemen eşşek kadar bayrak yaptırırlar. 2-3 hafta önce garantiledilerse:

XXXoğlu Fırını XXXspor’umuza Süper Lig yolunda başarılar diler. Süperlige hoşgeldin!

Eşşek kadar bayrak, rüzgardan parçalanmasın diye delinir. İşlek bir cadde ise halk otobüsleri, sarı inşaat kamyonları, beton arabaları falan yıpratır gene.

Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül-Ekim-Kasım durur.

O eski heyecan gitmiştir. Takımın 2.lig’ten gelen tüm oyuncuları dağıtılmış, hocası kovulmuştur çünkü. Yerine kaşar topçular, kaşar hocalar gelmiştir. İlk haftadan adı sanı bilinmeyen, alakasız ülkeden bir hoca getirirler. 5. hafta kovulur, yerine bilindik 6-7 isimden biri gelir.

Eylül ayları güzeldir. 3 büyükler tatil rehavetinden çıkamamıştır, takım yeni olduğu için kapalı kutudur. 3’te 3 yaparak falan başlanır lige. Telegole bağlanır başkan. Hafif böyle sol imgelere sahip bir şehirse Anadolu’nun Liverpool’u damgası vurur Radikal Gazetesi. Faik Çetiner göklere çıkartır: “Evet, ben bu 3 büyükleri anlamıyorum, bakın mütevazı xxxspora, çatır çatır oynuyor” der.

Takım İstanbul’a gelmişse Olimpiyat Stadı’na gidilir. İl/ilçe/köy dernekleri Facebook’tan etkinlikler açar. “Sevgili Hemşerilerimiz, İstanbul’da 5.000.000 X’li var, Olimpiyat Stadı’nı doldurmak boynumuzun borcu” diye gazlar verilir. Ama kiminin kuzeninin nişani vardır, kimi yurtdışındadır, kiminin finali vardır, gidemez.

Cicim ayları biter, isimler geçmez artık futbol programlarında, gece 2:30 gibi Şansal Büyüka değinir:

“Hocam yeri gelmişken söyleyim, geçen gün X başkanla beraberdim” diye söze girer, o ilin nesi meşhursa sözü oraya getirir:

“Aşkolsun X’liler, hadi biraz galibiyet alında, x’inizi yemeye gelelim.”

(gerçi Erman olmadığı için yapamıyor artık)

Hakan hemen tribünlere oynar: “Geçen hafta X’teydik, belediye başkanları olsun, vali olsun kenetlenmişler, çok güzel kutu gibi bir stadları var, Suat Bakanımla ordaydık, şehir kenetlenmiş, X şehri futbolu bilir, benim üzüldüğüm tribünler bomboş”

Tümer: “Ben kaptana katılıyorum”

Konuyu dağıttık. Bu Telekomcunun bayrağı. Yağmurdan, kömür isinden falan leş gibi olmuştur, kenarları yırtılmıştır rüzgardan. Hele takımda beyaz renk varsa Bursaspor’un renkleri olur sana Sakaryaspor.

(Ulan onlar düşman mıydı , dost muydu ya şimdi başımıza bela almayalım)

Hele takımda beyaz renk varsa, hava kirliliğinden Celtic’in renkleri olur sana Sporting Lisbon.

Gelir bahar ayları, gevşer gönül yayları. Takım rezil durumda. Artık kimse ilgilenmez. Çünkü asıl ilgilenilen normalde tutulan takımdır.

Son haftalar gelir çatar. Sezon başındaki sinerji yakalanır. “Abi bu sene bi kümede kalalım da, şu yönetim bir gitsin başka bişey istemiyorum, yediler bitirdiler takımı ya” serzenişleri başlar.

Memleket takımına küsülür. Bu sefer daha daha alt ligteki mahalle ya da köy takımına dilenilir. Gerçi bunu minibüs ve dolmuşçular yapar, minik üçgen bayraklarını asarak.

Kendi tuttuğu takım şampiyon olur. Ve yeni bayrak hazırdır:

X’imize Şampiyonlar Ligi’nde başarılar dileriz. Hilal Telekom

Tabi sol üst köşede Türk Bayrağı, yazılarda memleketinin takımının renklerinde olacak.

Kendilerince işte PR çalışması yaparlar, 2-3 müşteri kazansalar kar. Şu bayrak için dünya para veren adamlar, eve gittiklerinde kendi evladına, eşine, anasına, babasına “para yok , görmüyormusun, bugün siftah etmeden kepenk kapadık, ne kitabı, geçen aldık ya” falan diye tripler atar. Sonra kafası bozulur, kahveye gider

Dilenecek bir şeyi kalmamıştır bu sefer.

Bu seferde başka takımda oynayan ama kendi hemşerisi olan, sırtında kendi ilinin plaka numarası olan adama dilenir :

-Abi ne pas attı be…
-Eeeee olum ne de olsa X’li , gadasını aldığım (buraya yöresel bir sevgi sözcüğü)

Sonra bu adamla ilgili anısını anlatır:

“Bizim derneğin gecesine geldi bu, bi X oynuyo görsen, bunların 3 numarası var, bi sol ayak var çocukta, şimdi Xspor’un altyapısında oynuyo, babasını görsen alkolik şerefsizin teki…”

5 Comments

  • dea
    Posted 04/05/2014 at 22:15

    ne hakan şükür ne de suat bakanım kaldı be refet 🙂

  • Refet (@refetbele)
    Posted 04/05/2014 at 22:19

    Yazmaya başladım , ulan dedim ben böyle bişey yazmıştım sanki , Eylül’de yazmışız. Yılmaz Özdil eski yazılarını yazınca bişey yok , biz yazınca auuvuvvv.. Baş taraf güncel.. Dergi’nin derinliklerinden çıkardık 🙂

  • huss1907
    Posted 08/05/2014 at 12:49

    Ellerine sağlık güzel yazı olmuş, Tavşanlı Linyitsporun bu sene yaşadıkları yazında kaleme dökülmüş resmen…

  • dellez
    Posted 08/05/2014 at 14:25

    Tavşanlı’yı geçen hafta gördüm, stad inşaatı var. O bitince roket hızıyla Süper Lig’e çıkacak. (2017’den gelen not: ÇIKAMADI)

  • huss1907
    Posted 08/05/2014 at 19:51

    İmkanı yok futbol topu görse bomba sanıp karakola görürecek yöneticilerle bu kadar anca

Leave a Comment