Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Toplumsal cinnet ve medya

3. Sayfa cinayetleri gazetelerin olmazsa olmazlarından durumda uzun yıllardır. Artık bu durumu iki güzel giyimli, güzel konuşan sosyologun çıkıp yaşamsal sıkıntılar arasında boğuşan toplumun cinnetin eşiğine geldiği martavalları ile bile açıklama gereği duymuyoruz. Çünkü 3. sayfaları hepimiz çok yakında yaşıyoruz ve bu durumlarda entellektüel zırvalar ile daha da çekilmez kılmak istemiyoruz.

Cinnetin, şiddetin, kanlı bıcağın, ateş alan av tüfeğine bu kadar alıştık alışmasına da medyamızın (medyamız mı? nasıl yani medyamız?) kendi yarattığı bu 3. sayfalar arasında ne denli kirlendiğinin farkındamıyız?

Artık sıradanlaşan şiddetin toplumsal düzeyde vuku bulmasının gazetelerde kutucuklardan manşetlere çıkması için çirkin bir sınıfsal ayrım yapılıyor basın tarafından. Öyle çirkin bir ayrım ki bu kocası tarafından dövülen kadın kutucuğu aşamıyor mesela. Kapkaç çetesine çantasını vermemek için direnen kadının yediği bıçak da pek ilgi çekmez oldu. Medyamız artık kanlardan kan beğenir durumda içmek için.

İşte bu yüzden cep telefonunu almak için bir üniversitesi öğrencisinin trenden aşağı atılması manşetlere ve TV ekranlarına taşınıyor. Kan sömürüsünün örnekleri sergileniyor ve sanki bu güzel yurdumda ki ilk kapkaç vahşeti gibi çığırtkanlıklar yapılıyor. Oysa sokakta yaşayan adam için o kadar sıradan bir olay ki kapkaç ve bunun neticesinde akan kan.. Elbette hayatını kaybeden genç için üzülmeli yurdum insanı. Hatta benim çocukluğumun en güzel anlarında ki gibi Trt’den aldığı yurdun bir köşesinde ölen kişi haberine babaannemin döktüğü göz yaşları gerekiyor toplumsal ayakta kalmayı başarmak için..

Ama medya bu toplumsal ayakta kalma ve toplumsal temizlenme kaygılarının tam olarak neresinde? Üniversite öğrencisinin hayatını kaybetmesi çok mu değerli kağıt parçaları satmakla geçinen kesim için?

Aynı olay Beşiktaş-Ç.Rizespor maçında da ayyuka çıkmıştır iyice. Stadta işlenen cinayete duyarlılık şart elbette. Ancak o stadta her maç bıçaklanma yaşanırken neredeydi aynı tribün teröründen yaka silken, duyarlı spor medyası? Bu bıçaklanmaların yaralanma ile sonuçlanması çok da ilgilerini çekmiyormuydu acaba? Her maç yaşanan ve tribünü birazcık takip eden insanların bildiği bu bıçaklanmalara karşı aynı felaket tellallığının çeyreği yapılsaydı, güvenlik önlemleri “gerektiği zaman, gerektiği gibi” alınabilseydi o cansız beden çıkarmıydı tribün koltuklarından? Şu an sayfalarca yazdıkları “Her hafta yaşanan bıçaklanma olaylarından belliydi bu felaketin geleceği” söylemlerine biz ne kadar saygı duyabiliriz ki artık? Elbette belliydi bu felaketin geleceği ve siz bunun farkındaydınız ey ulusal basın.. Ama beklediniz.. Oradan toprağa gidecek cansız bir beden ve hapse gönderilecek bir genç çıkmasını beklediniz. Çünkü bacağına bıçak sokulan gencin haberinin hiçte sattırmayacağının farkındaydınız..

Toplumsal bir kirlenmenin tam orta yerinde duruyoruz. Her gün sokaklarda bir cinayet, bir kapkaç, bir vahşete tanık olma ihtimalimiz artıyor. Her yerde trafikte, kuyrukta, lokantada, kahvede kavgalara tanık oluyoruz. Bu kavgaların bir kısmı da elbette bıçakla yaralama, tabancayla öldürmeye kadar varabiliyor. Bu canavarı elbette birileri yarattı. Ne dersin ulusal medya? Kim yarattı?

Leave a Comment