şehir

Umurlarında bile değilsiniz!

Nasıl bir yazı olacak bu, inanın fikrim yok. Ana fikri de daha ikinci cümleden vereyim; bu ülkede, devletin sana, bana, bize, sokaktaki insana, hiçbir vatandaşına saygısı yok. Gram saygısı yok! Geçiniz bu halkımız için çalışıyoruz teranelerini. Çok sayın, çok kutlu devlet büyüklerimiz hazretlerimizin sikinde bile değiliz. Her fırsatta “biz halkın içinden geldik” makamını çığıran o halk çocukları şimdi oturdukları koltuklarda kıç büyütüp, devletin imkanları ile,…

Mekan Ankara, ev sahibi Rusya

Ankara Büyükşehir Belediyesi bir yol yapıyor. Ama yanlış hesaplamalar neticesinde yolun bir kısmı Rusya Ticaret Ataşeliği arazisinde kalıyor. Rusya toprağımı vermem diyor, yol 16 aydır açılamıyor. Görüşmeler neticesinde ilgili alanı belediye yılda 80 bin dolara kiralıyor. Yol Ankara’da, ev sahibi Rusya, kiracı Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara. Bu kadar berbat bir belediye başkanı olduğunu biz bile düşünmüyorduk be Melih Abi, pes!a

Harembüs Çılgınlığı

Harembüs Çılgınlığı

Yaklaşık bir kaç ay önce çıkan “Harembüs” tartışmasını az çok hatırlıyorsunuzdur. Hani İETT’nin İmam Hatipli kız öğrenciler için özel olarak tahsis ettiği (ve fakat onu da laf kalabalığıyla kılıfına uydurduğu -tabii yersek-) otobüs seferleri konusu. Kısa sürede ülkemize özgü yaratıcılıkla Harembüs adı takılan bu organizasyon, bilmeyenler için biraz daha açmak gerekirse, İmam Hatip Liseleri’nde okuyan kızlarımız, normal İETT seferlerinde karşı cinsten erkeklerle olur da karşılaşabilir…

Sokağa çıksana! Hayat sokakta!

Coca Cola’nın bir zamanlar çok beğendiğim reklamının mottosu idi: Sokağa çıksana! Hayat sokakta! Dünya kapitalizm listelerinin ilk sıralarında yer alan bir şirketin reklam sloganı olmasaydı eğer, mesela, 1 mayıs’ta ezilenleri sokaklara, meydanlara çekmeye çalışan sol bir örgütlenmenin, bir sendikanın sloganı olabilirdi. Ya da insan ve yaşam merkezli bir anlayışa sahip sivil toplum örgütünün toplumsal projesinin sloganı olabilirdi rahatlıkla. Hatta anarşist bir grubun basılı yayını için…

Şehirlerarası cinnet yolculuğu

Oldum olası nefret ettim otobüs firmalarından, şöförlerinden, hostlarından, servis elemanlarından, bilet satanından, çağrı merkezinden, kekinden, havasından, suyundan… Anlatmakla bitmez bir şehirlerarası yolculuk mazim olduğundan dolayı, anlatmakla bitmez bir şehirler arası otobüs macerası antolojisi oluşturdum kendime. Ama dün, bugün ve yarın, mevcut tüm nefretimi üzerinde toplayabilecek bir firma adı isterseniz, tek saniye düşünmem Metro derim.

Ruh yok, ruh!

Amacımızın hayattan detaylar, kareler aksettirmek olduğu gibi salak bir düşünceye kapılıyorum ara ara. Ama çoğunlukla da “bir amacımız yok” başıboşluğunda huzur buluyorum. Birşeyler çiziyoruz elbette ama bilmiyorum ki buraya nakşedilmeyen detaylar kızıyor mudur bize. İçtiğim bira, yediğim tuzlu fıstık “Lan bu kadar mı değersizim ben gözünde” diye arkamdan küfrediyorsa?

Gırtlak gırtlağa

Bir şeyler yemek hayatımın en önemli özetlerinden birisi olsa da gelişmiş bir yemek kültürüm yoktur. İşbu nedenle bir mekanda yemek yiyorsam beni o masada mutlu etmek çok kolaydır. Ben, alt tarafı, lahmacun, pide, her türlü kebap, pizza, patates kızartması, kuru fasulye-pilav’dan keyif alan ortalama bir mideye sahibim. Lakin öğle yemeği sırasında Le’Passione, Suzy’s gibi abuk sabuk isimlere sahip mekanların abuk sabuk mönüleri arasında sıkışıp kaldığımdan…

Tayyip trafikte…

Halkın iktidarı, halkın başbakanıymış, peh! İstanbullular belirli periyodlarla yaşamak zorunda oldukları işkenceyi dün gece yine yaşadılar. Demokrasi ve demokrat son günlerin klişe lafı olduğu için soruyorum, hangi demokrasi kültürü gelişmiş ülkesinde yaşanır böyle bir rezalet? Hangi “ahlaksız” batı ülkesinde seçilenler kendisini seçenleri ezerek, eziyet ederek kendilesine bu kadar yalıtılmış bir ortam yaratır? Ama demek ki yüzyılın demokratı AKP iktidarı tarafından biz halka reva görülen tavır,…