kultur-sanat

Pis moruğun notları

Aşağıda okuyacağınız önsöz Charles Bukowski tarafından “Pis Moruğun Notları” kitabı için yazıldı. Bilmiyorum kimsiniz, ama eğer FasulyedenKom’da küçük büyük demeden, nokta kadar emeğiniz varsa, benimle aynı hissiyat hasıl olacaktır beyninizde, kalbinizde… Pis moruğa ayrı, onun torunları olan, bu site için kova ile su taşıyan karıncalara ayrı, okuyanlara ayrı selam olsun. Çoşku doluyum ulan! Heyt bea!

Kıskanç

Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın! Sesini duyan olur, sana göz koyan olur. Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın, Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur… Dilerim Tanrı’dan ki, sana açık kucaklar Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun. Kan tükürsün adını candan anan dudaklar, Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!

Alibeyköy Meydanı ve Özçelebioğlu plaza

Bir pazar sabahı (sabah dediysem bildiğin sabah hani, 7 filan) gözleri henüz açamadan dakikalarca yürümüş, açık bir ekmek fırınından iki poğaça kapmış, minibüse binmişim. Buz gibi araca ilk binen benim, hatta henüz şöför bile binmemiş. Hemencecik 3-5 kişi daha gelse de kalksa diyorum ama kime diyorum alo? Beşiktaş’tan başlayan güzergahta Barbaros, Gayrettepe, Levent filan derken Yapı Kredi Plaza’nın oraya geliyorum.

İki dost küsünce, bir dil yokoldu.

Meksika’daki sayısı 350’yi geçen yerli dillerinden biri olan “Zoque” dilini konuşan son iki kişi de birbirine küsünce, dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. İsimleri açıklanmayan 70’li yaşlardaki iki kişinin barışmasını ve dili birilerine öğretmelerini dilediklerini belirten Meksika Yerli Dilleri Enstitüsü Başkanı Fernando Nava, 20 kadar dilin yok olduğunu söyledi.

Kimlere gülüyorum?

Başlık çok mu narsist bir hava kattı yazıya, tam olarak idrak edemedim. Ancak olayım şudur ki, bu topun sahibi kişisi (ki kendisi ortamlarda mütemadiyen “top benim, top benim” şeklinde dolaşmakta, ve kendi denyoluğunun ayırdına varmaksızın, yanlış anlaşılmaktan yakınmaktadır) sabah akşam başıma dikilmekte ve “Hani ulan yazı?” şeklinde çıkışmaktadır. Hatta son günlerde sanal ortamda bizlere attığı tripleri de, yer yer bu konuya bağlasak sanırım pek de…

Tebrikler Orhan Pamuk

Ödülün ne akla hizmet, hangi seçici nitelikler ışığında verildiğine dair pek bir bilgim yok açıkcası. Daha önce kimlere verildi, bu adamlar dünya penceresinde hangi saksıda çiçek açıyorlardı bilmiyorum. Edebiyat dünyasına pek te aşina değilim. Ancak beni rahatsız eden başka bir şey var bu hususta.

Seyircili seyir defteri

Seyir ve Hidrografi ve Oşinografi ve Kazan Dairemizden Bildirilmiştir. Kaptan’ın Sesi: Etenşın pliiz! Atansiyon sivuple! Ahtung bitte! Dikkat dikkat, Korrrrramiraliniz konuşuyor! Gut ivining leydiz en centılmıns, bonsuvar medam, bonsuvar matmazel, gutın abınd mayne damın und damın, dobriveçer gaspodini gaspoja, bona sera sinyorina sinyorita, selamün-Atatürk! İçinden Dalga Geçen Tiyatro’ya hoş geldiniz, Korrrrramiraliniz hepinize iyi ve neşeli yolculuklar diler. Yolculuk süremiz yaklaşık iki saat, yüksekliğimiz su seviyesi,…

SA’nata SA’ygı *

Efendim bu olayın kahramanları TeknoSA ve Akbank. TeknoSA, Taksim’deki mekanından pek fazla hazzetmemiş olacak ki Akbank Kültür ve Sanat Merkezi’nin alt katına konuşlanmayı uygun görmüş. Malum burası daha bi’ ayak üstü, daha bi’ “fast food”. TeknoSA, son iki harfinden de anlaşılacağı üzere sanatın ve sanatçının dostu Sabancı ailesinin bir ferdi. Yalnız bu fert biraz cabbar cevval, çünkü dur durak bilmeden her yerde kendini göstermeye meyilli…