Çal Dağı’nda Nikel Katliamı
Manisa’nın Turgutlu ilçesinde Tema Vakfı Turgutlu Temsilciği önderliğinde, bağımsız milletvekili Kamer Genç, MHP Manisa milletvekili Ahmet Orhan ve birçok sivil toplum örgütünün katılımıyla İngiliz Sardes Nikel Madencilik şirketine verilen ve Çal Dağı‘nda tesis kurmalarına olanak sağlayan maden arama iznini protesto etmek için bir miting düzenlendi. Nikel madeni aramak ve işlemek üzere kurulacak olan tesis için 1832 hektarlık alan tahsis edildi. Bu alanın 1290 hektarı verimli, 511 hektarı da bozuk olmak üzere toplam 1801 hektarlık bölümü orman ve verimli tarım alanları üzerinde. Tesisin kurulabilmesi için 280 bin çam ağacının kesileceğinden bahsediliyor. Karşılığı ise milyonlarca dolarlık kar ve 300 kişiye iş imkanı.
Teknik detaylar olduğu ve konu hakkında hiçbir fikrim olmadığı için, birebir miting konuşmalarından çıkardığım noktalar şunlar:
Dünyanın hiçbir yerinde açık alanda sülfürik asit kullanılarak maden temizlemekte kullanılmıyor. Ancak bu şirket yılda 300 bin ton kükürt kullanarak, bunu sülfürik asite çevirecek. Bu sülfürik asit de nikelin kobalttan ayrıştırılmasında kullanılacak. Bu işlem için 1 milyon 200 bin ton sülfürik asit kullanılacağı öngörülüyor. Oysaki Amerika Birleşik Devletleri’nin yıllık sülfürik asit kullanımı sadece 1 milton ton civarında. Ve bu miktar da yasalar gereği sadece kapalı alanlarda kullanılıyor. Dolayısıyla bu denli yüklü miktarda sülfürik asitin, hem de açık alanda, orman içinde kullanımı demek o coğrafyayı öldürmekle eşdeğer. İşlem neticesinde, Turgutlu’da her biri 15 bin ton büyüklükte, kilometrelerce uzunlukta madem kalıntıları kalacağı, bunun da bir doğa katliamı olacağı söylenmekte. Şirketin yatırımının 300 kişiye iş sağlayacağı belirtilse de, bu 300 kişinin yanı sıra 280 bin adet çam ağacını yok edeceği de bir gerçek.
Mitingin organizatörü olan Tema Vakfı Turgutlu Temsilcisi Ayla Yönet şunları söylemiş:
Tarım arazilerinin doğrudan veya dolaylı olarak işletmenin neden olacağı toz ve gaz emisyonları, tarım topraklarının, sulama suları ve havanın kirlenmesi, asit yağmurları gibi olumsuz koşullarda tarım arazisi olma vasfını yitirecek, hem ekonomik hem insan sağlığı ve ekosistem açısından kaybımız büyük olacaktır. Yine İzmir’in içme su kaynaklarından Saruhanlı yeraltı suları da asit ve ağır metal tehdidi altındadır. İşletmede kullanılan su miktarının yüksekliği (135 litre/saniye), yöredeki su kaynaklarının özellikle yer altı su kaynaklarının tempolu bir biçimde azalmasına neden olacaktır. Yine nikel madeni kanserojen bir madde olup kesinlikle açık havada zenginleştirilme yapılmamalıdır. Zeytincilik Yasasına göre zeytinlik sahalarına 3 km mesafede bu tür tesislerin yapılmasına izin verilmemektedir. Bu yasaya rağmen olumlu ÇED raporunun verilmiş olması dikkat çekicidir. ÇED olumlu kararının iptali istemiyle açılan ve Danıştay’da temyiz incelemesi süren dava sonuçlanmadan, yeni işlemler ve bu arada orman tahsis izninin verilmesi devlet geleneği ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz.
Sözlerini de şu şekilde bitirmiş: