Herkül’ü yenen adam: Tarık bin Ziyad
Neanderthal’ler günümüz modern insanından DNA kodları bakımından sadece %0,12 kadar uzaktaydılar. 250.000 yıl kadar önce neredeyse tüm Avrupa’da hüküm sürüyorlardı. Modern insan’ın Avrupa kıtasına ulaşmasından 5000 yıl kadar sonra yokoldular. Bu iki akraba muhtemelen ilk olarak Doğu Akdeniz’de Levant bölgesinde karşılaştılar. Evrim tıkır tıkır çalışıyordu, daha güçlü olan insanoğlu, çok çok yakın akrabalarını çok çok az daha güçsüzler diye yeryüzünden sildi.
Neanderthal abilerimizin 28000 yıl önce son görüldüğü yaşam alanı da İber yarımadasının güneyinde bulunan Gibraltar’da Gorham mağarasıydı. Muhtemelen ilk kez Doğu Akdeniz’de karşılaştığımız abilerimizi yine muhtemelen tüm Avrupa boyunca kovaladık ve kıtanın en batısında da yokettik. Allah rahmet eylesin!
Neanderthal’lerden sonra Gibraltar’da hüküm sürdüğü bilinen ilk millet bizim Fenikeliler dediğimiz Phoenicia’lılardı.
Yunan mitolojisinde Zeus’un oğlu Herkül’ün 12 görevinden onuncusu, 3 gövdeli dev Geryoneus’un sığırlarını çalmaktır. Bu görev sırasında kimilerine göre karşısına çıkan bir dağı parçalayıp bir “boğaz” ortaya çıkarmış, kimilerine göre de zaten mevcut olan bir boğazı daraltarak canavarların geçmesini engellemiştir. Herkül’ün hikayede bahsedilen Gibraltar Boğazı’nın iki yakasına iki adet sütun diktiğine inanılır. (Hercules yada Grek adıyla Heracles’in 12 görevi bir başka yazının konusu olsun mu? Olsun.) Bu sütunların bir tanesinin Gibraltar dağında (Rock of Gibraltar), diğerinin ise Kuzey Afrika’da bulunan Ceuta şehrindeki Monte Hacho ya da Fas’ta bulunan Adrar Musa’da olduğu düşünülmektedir.
Belki bu kısmı da daha geniş bir yazı olarak yazarım ama, söz konusu bu iki sütun İspanyol kraliyet armasında ve bu armadan ötürü bugün Amerikan Doları olarak bildiğimiz $ işaretinde de kullanıldığını not düşelim. Kuzey Afrika’daki çoğu Fenike tapınağı ya da çiziminde de bol bol bu iki sütuna yer verilmiştir.
Hızlanalım; Fenikelilerin yerleşiminden sonra, önce aynı sülalenin diğer ferdi Kartagalılar, sonra da Romalılar Gibraltar’a yerleşmiş, Roma’nın düşüşünden sonra da Vandal ırklar coğrafyayı kontrol etmişlerdir. (Germen kavimleri de yazı listesine alalım bari.)
Daha sonra, Gibraltar’da 414 yılından 711 yılına, yani yazının ana konusu olan İslam fethi’ne kadar Hispanik Vizigot Krallığı hüküm sürmüştü.
Sürekli Gibraltar dediğime bakmayın, yukarıda anlattığım tüm zaman akışı süresince coğrafyanın bilinen adı Calpe’dir. Peki Gibraltar neyin nesidir? Oraya gelelim.
711 yılında Kuzey Afrika’dan İber yarımadasına geçerek İspanya’nın neredeyse tamamını fetheden İslam ordularının başında Tarık bin Ziyad diye bilinen Berberi bir komutan bulunmaktaydı.
Berberiler, bugünkü Libya, Tunus, Fas ve Cezayir’i içine alan Kuzey Afrika halklarının en köklülerinden birisi. Başka napmışlar bilmiyorum ama en azından Zinadine Zidane ve Kerim Benzama gibi iki büyük futbolcu (ya da şöyle şöyleyelim bir tane çok ama çook büyük, bir tane de eh işte futbolcu) çıkarmışlar.
Tarık bin Ziyad, Mağrip Emiri Musa bin Nusayr’a bağlı bir birliğin başındaydı ve 7000 kişilik bir ordu ile İspanya’ya, Calpe’ye çıktı. Calpe’ye bizim Cebel-i Tarık, (Tarık’ın Dağı) batılıların Gibraltar (Jebel at Tariq) demesi de işte böyle başladı.
Bir dipnot daha, bugün Türkçe’de kullandığımız “gemileri yakmak” deyiminin babasının da Tarık bin Ziyad olduğuna inanılır. Şöyle ki, Tarık gemilerle Avrupa kıtasına ayak basar basmaz, donanmasındaki tüm gemilerinin yakılmasını emrederek, çok net bir şekilde askerlerine geri dönmeyecekleri mesajını vermiştir. “Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman var. Nereye kaçacaksınız? Allah şahittir ki sizin için artık sadece sadakat ve sabır kalmıştır.” der ve tüm İspanya’ya korku salmaya başlar.
Gibraltar’ı fethettikten sonra, bağlı bulunduğu emiri Musa bin Nusayr’dan 5000 kişilik destek ordu isteyen Tarık, Guadalete Savaşı’nda Vizigot Kralı Roderic’i mağlup etti.
Ordu sayılarını veriyorum ama, çok güvenmeyin. Hristiyan kaynakları Tarık’ın 187 bin, Roderic’in 35 bin askeri olduğunu söylerken, Müslüman kaynaklar Tarık’ın 12 bin, Roderic’in100 bin askeri olduğunu yazıyorlar. Dolayısıyla her iki bilginin de gerçek olmadığı kuşkusu ile okumanızda fayda var. Ya da biz en iyisi iki düşmanın birbiri hakkında söylediklerini doğru kabul edip Tarık’ın 187 bin, Roderic’in ise 100 bin askeri olduğunu söyleyelim.
Vizigotların yenilmesinden sonra Tarık, Cordoba, Granada, Toleda, gibi birçok İspanyol şehrini fethetti ve yönetmeye başladı.
Hristiyan Vizigot Krallığı altında zulüm gören İber Yahudileri’nin (biz onlara Sefarad diyoruz) Tarık’a yardım ettikleri biliyoruz. Hatta Tarık’ın yönetimindeki Cordoba, Sevilla gibi kentlerde garnizon kurdukları, Avrupa kıtasındaki altın çağlarını da bu sayede yaşadıkları yazılıyor kaynaklarda.
Tabii Hristiyan dünyası açısından Endülüs’ün Müslümanların eline düşmesi büyük bir facia olarak ele alınıyor. Hristiyan tarihçiler, bu sebeple Vizigotlardan utanç ve lanet karışımı bir şekilde bahsediyorlar ve Tanrı’nın yolundan ayrıldıkları için Tanrı’nın gazabıyla karşılaştıklarını anlatıyorlar.
Bizzat Müslüman kaynaklara göre, Musa bin Musayr, emri altındaki bir komutan olan Tarık’ın kıtadaki bu büyük başarıları karşısında kıskançlık hissi ile ona fetihlerini durdurmasını ve Mağrib’e geri dönmesini emrediyor. Tarık, emirlerini dinlemeyerek fetihlerine devam edince bu kez kendisi 10 bin kişilik ordusu ile Endülüs’e geçip Tarık’ı durdurmaya çalışıyor. (Tarık’ı yakalayıp kendi askerlerinin önünde kırbaçladığı bir hikaye var.)
Musa beyefendi, Şam’a dönerek Tarık’ı Halife 1. Velid’e şikayet ediyor. Şam’daki koltuğunda İspanya ne, İber yarımadası neresi bilmeyen halife de Tarık’a Şam’a dönmesini emrediyor. Netice olarak Tarık 711 yılında başladığı İspanya macerasına 714 yılında nokta koyarak Şam’a dönüyor ve ömrünün sonuna kadar burada kalıyor.
Ama İber yarımadasında, Müslümanların verdiği adla Endülüs olarak bilinen coğrafyada Müslüman varlığı 756 yılına kadar Emevi Halifeliği, 929’a kadar Cordoba Emirliği, son Cordoba emirinin kendisine halife ilan etmesinden sonra 1031’e kadar Cordoba Halifeliği, daha sonrasında ise Anadolu’daki beylikler dönemine benzeyen Taife emirlikler ile 1490’lara kadar 780 yıl kadar sürüyor.
Osmanlı’nın beylik, devlet ve imparatorluk olarak 623 yıl hüküm sürdüğü düşünülürse, 500 yıl kadar neredeyse tüm İspanya’yı, 780 yıl boyunca da İspanyanın güneyindeki Granada bölgesini yönetmiş Müslüman ordular daha da ilginç geliyor kulağa.
1482’den 1492’ye dek 10 yıl süren Granada Savaşı’nın sonucunda Aragon Kralı 2. Ferninand komutasındaki ordu, Granada Emirliğini tarihten silerken, Endülüs’teki Müslüman varlığına son veriyor ve Reconquista denilen 780 yıllık İspanya’yı geri alma mücadelesini de başarıyla tamamlıyor.
Aragonlu 2. Ferdinand’ın tarihte yarattığı bir diğer kırılma da, Müslümanlar’dan kurtulduktan hemen sonra, aynı yıl içinde, yani 1492’de Yeni Dünya Keşfi‘ni başlatarak İspanya’nın global bir süper güç olmasının ilk adımlarını atmasıdır. Zira Christopher Columbus’un Amerika’yı keşfi için finansal desteği veren kral, 2. Ferdinand’ın ta kendisidir.
Granada Savaşı ile kıtanın batısı Müslümanlardan arındırılırken geriye tüm İspanya’yı sosyo-kültürel açıdan tamamen değiştiren, mimari olarak müthiş eserler miras bırakan koskoca bir Endülüs kültürü, bu kültürün belki de en büyük eserlerinden birisi olarak Aristo’yı Aristo yapan, seküler eğitimin kurucusu olduğuna inanılan Batı’nın Avarroes, bizim ise ibn-i Rüşd diye bildiğimiz çok kıymetli bir filozof ve muhakkak dünyanın en enterasan ve jeopolitik olarak en kıymetli boğazlarından birisinin, kendisinden önce Zeus’un oğlu Herkül’ün imzasını atmasına rağmen, tüm dünyaca Herkül’ün değil de “Tarık’ın dağı” olarak anılmasını sağlayan bir komutanın şöhreti kalıyor.
Dünyaya daha nasıl iz bırakabilir ki insan?
hacı bu konu senin doktora tezin olmadığına göre (yani olabilirdi tabii de bunun için önce lisans falan lazım) tüm bu bilgileri nereden arakladın?
aşkolsun, arak yok… derleme diyelim.