Fethullah Gülen ve Futbol
Hocaefendiye(!) kahvaltıya giden Galatasaray futbol takımı, kabeyi Ertuğrul başarılı olsun diye tavaf eden Fenerbahçeli, Fetto Galatasaray’a sempati duyuyor diye bir gecede Galatasaraylı olan cemaat, ya da öyle olduğunu sanan cemaat önderi… Bonus olarak da aynı cemaat önderinin UEFA kupasının dua ile alındığını sanması… Hastayım ülkemin din modeline de, futbol modeline de, işadamı modeline de… Alayınız ruh hastasısınız olum!
Fethullah Gülen ile tanışana kadar nerede akşam orada sabah durumunuz varmış.Ama sigara ve alkol kullanmıyormuşsunuz.
Hiç kullanmam. Ben o masalarda hep bulundum bütün arkadaşlarım beni içiyor biliyorlardı. Şöyle içiyor biliyorlardı bu bir sahtekarlık şeklinde değil onlara uyum sağlamak için. Ama içemiyordum. Ben onun günahını falan hesaba katarak değil onu ağzıma aldığımda bir gün çok gençken bir kız arkadaşım bana dediki, ya İhsan öyle fena oluyorsun ki, ağzını burnunu buruşturuyorsun. Bunu içmeyiverirsin olur biter dedi. Çünkü ben ağzıma getirdiğim anda suratım, Allah dedim ‘İçmeden olacak mı?’ dedim acaba. Çünkü bana eziyet gibi geliyordu. Sonra o muhabbet gecelerinde genelde garsonlar bilirdi. Benim oturacağım yere bir kova koyarlardı, müsait bir yere.
Ne kovası?
Kova gibi bir şey koyarladı ayağımın dibine. Ben kadehimi tokuştururdum, sonra onu oraya dökerdim.
Şaka mı ediyorsunuz? Ne komik bir durum.
Ağzıma da götürüyordum kadehi. Arkadaşlara uyum sağlamak için.
Peki arkadaşlarınız görmüyor muydu o kovayı?
Arkadaşların kimisi görür beni idare ederdi. Kimisi efendime söyliyeyim muhabbete ayak uydurmak için tabi. Ama şimdi öyle masalarda içmiyorum ve bana saygı duyuyorlar ve hiç de bir sıkıntı vermiyor. Ama bu Ruslar ve Azerilerin masalarında çok şey mesela sizinle kadeh tokuşturmuyorlar ben su koyuyorum tokuşturmak istemiyorlar uğursuzluk getirir diyorlar.
Peki Gülen’in sağ kolu olarak anılmak, hayatınızda manevi olarak çok şey değiştirdi bunu biliyoruz zaten ama mesela işlerinizde ne anlamda etkiledi?
Valla ben şöyle söyleyeyim. Sağ kolu gibi bir laf benim için çok büyük bir teveccüh, bunu söylüyorlar arkadaşlar ama yakıştırdıkları için çok teşekkür ediyorum herkese. Ben onun sağ gözünün bir kirpiği olmak şerefine bile nail olmuşsam sevinirm.
Nasıl bir ilişki bu aranızdaki? Şeyh mürit ilişkisi gibi bir ilişki mi?
Öyle düşünürseniz çok yanlış başlarız. Yani bir abi kardeş ilişkisi oldu. Mesela biz eğitimi çok seven bir aileyiz ve şöyle eğitimi seven eğitime hizmet vermeyi mesela Türkiye’deki ilk devlete hediye edilen okul İbrahim Kalkavan İlkokuludur 1933’te. Şimdi ondan sonra da biz aile söylemesi ayıp eğitim kurumları yapmıştır devlete vermiştir. Ben hoca efendi ile tanıştığımız vakitlerde ise biz Mersin’de anadolu lisesi yaptıryorduk. Babamın adına yaptırırken gayet büyükçe de bir lise daha inşaat halindeyken ben hoca efendiye o zaman yeni tanıdığımda, efendim dedim siz de eğitime çok şey veriyorsunuz. İsterseniz bu okulu hizmete bırakalım dedim. Dedi ki bana, esas gönlümü fetheden bölümüydü. “Sen onu milli eğitim niyetiyle yapıyorsun Allah niyetini bozmasın daha gençsin bizim hizmette de çok hizmetlerin olur” dedi. Bence o çok büyük bir fedakarlıktı.
Asya Finans, ortaklıklar, vakıflar. Gülen ile ortak mısınız?
Onunla hiç alakası yok mesela biz Hoca Efendiyi seven bir grup arkadaşlar Asya Finans’ı kurduk ama içinde Hoca Efendiyi hiç görmemiş tanımamış insanlar da vardı.
Açılışa geldi ve siz ona bir hesap hediye ettiniz.
Açılışa geldi. Ben bir numaralı hesaba hocamızı koymuştum. Iki numaralı hesabı da kendime açmıştım. Hatta oraya birşey koymak istedim dedim ki hocam buraya birşey yatırmayacak mısınız? Birgün birikimim olursa veririm dedi. Fakat o hesap hiç işlemedi öyle kaldı. Işık Sigorta’yı kurduk yine aynı arkadaşlar, biraz değişik olan arkadaşlar ile kurduk. Oraya da geldi sağ olsun gelerek bizi onare etti. Onun şöyle söyleyeyim çok dar alanda olan şeyler olduğu için rahatlıkla söylüyorum. Mesela onun 250’ye yakın kitabı dünyanın heryerinde yayınlanan bir sürü şeyleri var. Kasetlar şunlar bunlar burdaki bütün gelirlerini vakfa bağışladı oysa iki tane kitaptan gelen gelirle saraylarda da yaşayabilir bunu rahatlıkla söylüyorum.
Sizin bir cümlenizi hatırlıyorum ‘İdamım Gülen için olacaksa bugün hazırım’ Nasıl bir ilişki bu?
Bin kere hazırım. Doğru.Ama bunu neden söylüyorum çünkü onun hayatta, onunla hayatta ancak dünyada şerefle anılırsınız. Onun idamı darken o suç işliyor da ben onun suçuna razıyım gibi birşey değil yani. Ama millet onu suç işliyor gibi görüyorsa ben diyorum ki siz suç işliyor Kabul ediyorsanız, bizim yaptığımız bu kadar eğitim kurumları 1200 yerde belki 100 küsür ülkede bayrak dalgalandırmak ve oradaki okullarda türkçe öğretmek eğer bu idamlık birşey ise bin kere idam olurum.
Fethullah Gülen ile yakın olduğunuz için işiniz de etkilenmiş.
Evet bedeli oldu tabii. Yani bunu bedeli şu. Benim mesela tankerlerim var. Türkiye’nin petrolünü çekebilecek o dönemde de sadece bizim gemiler buna müsaitti. Yani Türkiye’de çok tankeri olan insan yoktu şu son zamanlarda çıktı. Bir çok yerde ihalelere giremiyorduk.
Mesela askeri ihalelere girememişsiniz.
Bir çok ihalelere hatta devleti taşıma ihalelerine bile giremiyorduk.
Hatta Kıvrıkoğlu sizin yüzünüze ‘Senin beynin yıkanmış’ demiş.
Evet dedi. Şadan abi falanla olduğumuz bir yemekte ben birşeyler anlatayım dedim bari.
Fethullah Gülen ile mi ilgili mi?
Evet. Yani hizmetle ile ilgili, yani ben şunu söylemek istedim o Masada dar alanda, biz askeriye ile ilgili bir bağış için gitmiştik. GATA için. O zamana kadar askerlerle aram iyiydi. Hoca Efendi tercihimden sonra oralardan tecrit edilme gibi birşeyler oldu, protokol listelerinden çıkartılmak falan. Bunlar çok önemli şeyler de değil aslında beklentilerim de değil.
Siz de hazır asker masasına oturmuşken kendinizi mi anlatmak istediniz?
Evet asker masası bulma imkanım biraz zor olur diye bir kaç komutanımızın da olduğu masada onlar ile birlikte biraz bir şeylerden bahsedeyim dedim. Hatta şöyle dedim o zaman, Sayın Ecevit Başbakandı dedim ki, “Başbakanın bile teveccüh gösterdiği bir konuya siz niye böyle yaklaşıyorsunuz?”
Kıvrıkoğlu ne cevap verdi?
“Bütün Türkiye’yi eğittiniz de şimdi dünyayı mı eğitmeye çalışıyorsunuz” dedi.Tabii ben hiç birşey falan yemeyince Şadan Abiye biz bunu Beşiktaş fanatiği bilirdik bunun beyni yıkanmış dedi. Daha sonra Şadan Abi sahip çıktı hocamı ben de tanıyorum ve biz de çok seviyoruz Gündüz Abi de çok destek verdi.
Yakın çevrenize ‘Beşiktaş’a Başkan olmanızı engelleyen Gülen yakınlığım’ diyormuşsunuz.
Evet tamamen öyledir. Ben tabii o zamanlar Hoca Efendi’den ötürü gazetelerin ön tarafı, benden ötürü de arka tarafı Hoca Efendi çıkmaya başladı. Hatta Hoca Efendi dedi ki ‘İhsan kardeşim bir cephe yetmiyormuş gibi bana bir cephe daha açtın’ dedi bu beni çok üzdü oysa gazetelerde Hoca Efendi Türk futbolunu ele geçirmeye çalışıyor diye böyle yaygara ediyorlar idi.
Siz başkan olunca takım tarikata teslim edilecek korkusu varmış. Haklı bir korku mu?
Böyle konuşuluyordu. Oysa bundan ötürü o da çok üzüldü. ben de tabi çok hevesli olduğum için Beşiktaş başkanlığına o dönemde adeta onun icazetine mecbur bırakıcak şekilde ondan müsade istedim. Yani hocam benim almam lazım falan deyince o zaten beni kıramadı öyle oldu. O artık beni kıramadı öyle yol verdi. Fakat çok ciddi bir kampanya. O gün bütün komutanlar resmi elbiseler ile geldi. Delege olanlar geldiler, en ön sıraya oturdular 10. yıl marşı ile falan açıldı. Sanki ben bir an “Vatan haini miyim?” dedim kendi kendime, ben Beşiktaş’ın başında 3 sezonda 3 şampiyonluk görmüş bir futbolun başındaki bir insandım, camianın bana düşkünlüğü çok fazla idi. Benim de camiaya düşkünlüğüm vardı. Ben konuşma yaparken marşlar çalındı, hoparlörler bozuldu, sesim sadece cazırtı şeklinde çıktı. Ben de bir şekil 28 şubat mağduru oldum.
Sonra siz bir yemin ettiniz ben bir daha aday olmayacağım diye. Niye?
Ondan sonra çok rahat gelebileceğim dönemler geldi. Ama ben orada Süleyman Seba’ya karşı yarışmıştım. Sayın Başkanıma da saygım sevgim sonsuz. Ben orada Sayın Başkanımıza siz bizim başımızda olun bizde bu kulübü yönetelim şeklinde idi. Ama o bunu 1 dönem daha kendisine verilmesini talep etti. Talep edince ben de tabi öyle girişler oldu ki ben de tabi aday olduğuma bir noktadan sonra pişman bile oldum. Ama seçim kazanamayınca da o anın verdiği üzüntü ile kazanamadım derken yine ciddi bir teveccüh gördüm. Bütün bu organisazyonlara rağmen 2400 küsür oya karşılık 1670 oy aldım. O gün öyle bir şey oldu ki seçimi kaybedince bütün kameraların önünde dedim ki “Benim artık benim yönetim mücadelem, başkanlık mücadelem burada kapanmıştır.”
Neden?
O anda dedim pişmanım, keşke demeseydim. Bu bir kartal sözü ise Beşiktaş’ı yönetecek olan biri ağzından çıkan lafı bilmeli. Eğer ağzından çıkan laf öyleyse,o artık oraya gelmemeli.
Mübariz Mansimov ‘sen Başkan ol maddi manevi arkandayım’ diyormuş
Bunu bütün samimiyeti ile itiraf etmiştir .Ne olursa olsun ben BJK’nin başına geçemem. Ha diyeceksin ki hazır adam para veriyor,bari onu al Beşiktaş’a ver öylede düşünemem. Zaten ben eğer bir gün Beşiktaş’ın başına geçersem zaten kendi imkanlarım buna müsait yani ha diyeceksiniz ki,madem çok büyük Beşiktaşlısın o zaman maddi olarak destekle fakat aktif olarak yani bir yerin başında olmadıktan sonra bu işlerde bakın para kuyuya gidiyor. 140 milyon dolar 150 milyon dolarlardan bahsediliyor,borçlar alacaklar şunlar bunlar,bugün artık bu paralar çok rahat verilemiyor. Parayı yönetmek lazım.işin başında olmak lazım. Vermekle bitmiyor.
Yıldırım Demirören konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yıldırım benim genç Beşiktaşlılar Derneği’nin başkanı iken Yıldırım kardeşim de benim yardımcımdı.Yıldırım iyi bir Beşiktaşlı gönülden bir Beşiktaşlı ve ciddi fedakarlıklarda yapan bir çocuk. Bir kardeşimiz ama hakikaten şu ya da bu nedenle talihi de yaver gitmedi. Zaten yönetimdeki arkadaşlar, bu bir takım olayıdır benim biraz da arzu etmemin sebebi ben allem-i cihan olsam bizim Sn.Seba’nın karşısına çıktığımız dönemde ekipte kimler vardı, mesela Turgay Ciner, Zafer Yıldırım,daha kimler vardı.
Kuvvetli kadro.
O gün,Türkiye’nin ekonomisini yöneten bugün bile avucunun içerisinde tutan ekiptik biz yani. O bize cesaret verdi. Yoksa İhsan Kalkavan tek başına hadi çekilin bakayım ben geldim, şimdi ben yöneteceğim demekle olmaz.
Peki Demirören’in kadrosu o kadar kuvvetli değil mi sizce?
Onlar da arkadaşım ama hakikaten bu bir ekip işi,takım olayı.
Hep konuşulur kulislerde Demirören babasının etkisinin altında ve babası çok işine karışıyor diye, hakikaten böyle midir bu iş?
Ben en azından şu kadarını biliyorum Yıldırım o kadar artık stres altında ki, inanıyorum yani baba müsaade etsin çekilir yani kalmaz orada.İnanıyorum yani.
En son bir küfür olayı yaşandı biliyorsunuz Merkez Hakem Kurulu Başkanı’na yani hiç Demirören’den beklenmeyecek bir hareket gerçekten.
Ama artık tahammül gücü de kalmadı,sinir sistemini de bozdu. Yani ben Yıldırım’ı görüyorum ve bir Beşiktaşlı kardeşim olaraktan çok da üzülüyorum. İnanıyorum onu da ne kadar bunaltıyorlardır. Elinde imkan olsa zaten maddi manevi her şeyi koyuyor. Ama demek ki olmuyor, bir noktadan sonra da belki diyorum sağlığına da bir şey olmasından üzülürüm yani.
Yani bir an evvel çekilmeli mi?
Bence tabiî ki… Yani bir an önce karar verilmeli bir an evvel bir şeyler oluşmalı gibi düşünüyorum,içinde Yıldırım’ında olduğu kardeşimizin başkanın da olacağı bir şey mi oluşmalı acaba diyorum.
Ertuğrul Sağlam’ın gönderilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Mesela Ertuğrul Sağlam karısının türbanlı olması ve Fethullah Gülen ile yakınlığı ile eleştirildi.
Ertuğrul’un zamanında Ertuğrul takımdayken bir sürü insan kadını erkeği biz Galatasaraylıyız ama Fenerliyiz ama sırf Ertuğrul için ellerimizi açtık Allah’a dua ediyoruz diyorlardı.Bir adamı gördüm Kabe de tavaf ederken ki yalan konuşmaması lazım,umre zamanıydı,tavaf ediyordu beni gördü şaşırdı,bana sarıldı dedi ki “Neye tavaf ediyorum biliyor musun Fenerbahçeliyim ama dedi sırf Ertuğrul’u başarısı için dua dua ediyorum” İşi Beytullaha’a kadar taşımış yazık. Futbolu buralara getirdin dedim ya, başımıza husumet gelecek dedim.
Şaka gibi bu anlattığınız.
Bir Fenerbahçeli’nin yapması,bir Beşiktaşlı belki bunu yapabilir çok şey ama,onun başarılı olabilmesi için bir çok el havaya kalkmıştı.Ertuğrul sürpriz başarı alınca telefon açıyordum diyordum “Bak sakın kerameti kendinden bilme ha, Biliyorum ağbi diye cevap veriyordu. Bütün milletin elleri havada sabaha kadar millet sakalından kendini asıyor Ertuğrul başarılı olsun diye,herkes dua ediyor.
Dini tercihlerin futbolun bu kadar içinde olması doğru mu?
Bir örnek vereyim. Galatasaraylı futbolcular çok kötü gittiği dönemde Fetullah Hoca ile görüşmek istediler. Ben onları Hoca/nın yanına götürdüm. Bir kahvaltıda buluştuk.
Kaç kişi?
Neredeyse bütün takım. Sonra Fetullahçı takunyalı yazdılar ama namazında niyazında futbolcular UEFA şampiyonluğunu sağladı.
Gülen’in etkisi mi oldu diyorsunuz yani?
Evet kesinlikle. İş çok kötüye gidince bir gün bunları topladık sabah kahvaltısına abilerinin yanına Hoca Efendilerinin yanına getirdik. Hocam dedik, böyle bir sıkıntı var hakikaten de başarısızlar. Ya sekizinci sırada falanlar ,ve Hoca Efendi onlara bir şey dedi, onun futbolla alakası yok bir kere maça gitmiş, o da tesadüfen ..
Galatasaraylı değil mi?
İlk maçı Galatasaray maçıymış arkadaşı götürürken kalede de Turgay varmış o zamanlar. Hatta Turgay Abiyi ben Hoca Efendiyi ziyaret ettiğimizde onu anlatmıştı. Galatasaray’a öyle bir sempatim var dedi, Türkiye’nin yarısı Galatasaraylı oldu ondan sonra.
Bırakan olmamış mıdır peki?
Hayır. Bizim çünkü futbolla hiç alakası olmayan bir kesim birdenbire bir baktık fanatik tutmaya başladı hepsi Galatasaraylı oldular.
Peki Galatasaraylı futbolcuları götürdünüz…
Hoca orada enteresan bir şey söyledi,ben bu kadar yöneticilik yaptım,motivasyon özelliğim vardır,hiç benim duyamayacağım bir şey söyledi hakikaten Galatasaraylıların içerisinde bir çekişme vardı,yabancılarla yerli bilmem ne,beş altı tane yedi tane böyle dindar bir ekip var.
Gülen mi motive etti yani?
Evet. O ara dedi ki maça giderken dedi,kendinize dua etmeyin dedi,arkadaşınıza dua edin,arkadaşlarınıza edin,o zaman onlar da size ettiği için dualar katlanır dedi,halbuki şunu söylemesinde ki gaye şuydu: Bu işlik yapmayın topu kendinize değil, topu takım için oynayın. Bir takım ruhu getirecek bir mesaj vardı orada. Ben bir futbol yöneticisi olarak o mesajdan bunu aldım. Şu kadarını söylüyorum yemin ederek söylüyorum o sıra Avrupa Şampiyonluğu da geldi ve bütün artık bütün başarıların birbirine kenetlenip o efsane kadro, taa olayları buraya ve öyle bir kökten kardeşlik havası kuruldu ki orada bunların içerisinden hiç alakası olmayan onların aralarında yani şu veya bu şekilde din ile ilgisi olmayanlarda öyle güzel kaynaştılar ki. Hala bu kaynaşma, Galatasaray en güzel bu örneği veren takım. Sonra da UEFA’da Avrupa’da bilmem nerede büyük başarılar elde ettiler bir de tabi orada o başarılar öyle devam etti gitti.
Yani GS’nin UEFA kupasını almasında Fethullah Gülen’nin etkisi var diyorsunuz?
Evet.Şimdi ben tabii o sihirli cümle gibi geldi bana ve ondan sonra maç kaybettiklerini görmedim. Çok istisna bir şekilde birlik ve beraberlikleri sağlandı. Adeta mihenk noktası ben orası gibi düşünüyorum. Zaten sadece ben değil bütün futbolcular da böyle düşünüyordu.
Peki Beşiktaş’ta nasıldır durum? Futbolcuları Gülen ile tanıştırdınız mı?
Beşiktaş’ta böyle dini bir şeyler yok.
Ertuğrul Sağlam’ın döneminde?
Ertuğrul, Hoca’ya münferit olarak öyle bir gönül vermiş birisiydi çok sever sayar.