Arabesk dinliyorum gözlerim yaşlı
Uzun zamandır bazı özlediğim sesleri duyamıyorum. Aslına bakılırsa duyduğum zaman bir daha duymamak için dua ettiğim sesler olsa da mevcudiyetinin anlamını yeni idrak ettim…
O ki yıllardır modern genç tarafından tekme tokat kovuldu; o ki entelektüel sohbetlerde hep horlandı, itildi; o ki kalbindeki acıyla modern dünyanın duvarına, gökdelen camlarına çarpıp ölen güvercin misali, çarpıp çarpıp parçalanan bir kesimin sesiydi; o ki varoşlara tanrının bir hikmetiydi: Arabesk..
Aslında tam bir tanım olarak karşılığını bulamasa da (bir çok tanım gibi) önemli bir gündemdi Türkiye’de. Bir sürü ‘baba’ vardı kitleleri peşinden sürükleyen; Müslüm, Ferdi, Orhan, İboşov… Daha bir sürü insan.
Çok bozuk bir şekilde gerçekleşen kentleşme vakası Türkiye’ye çok pahalıya mal oldu, oluyor. Her sanayi toplumunda yaşanan köyden kente göç, Türkiye’de farklı algılanan bir liberalleşme sayesinde ilginç bir nüfusu ortaya çıkardı (tampon kuramı M.KIRAY). Bu nüfus ne şehirliydi ne köylü. Kimse kabullenmiyordu bu insanları. İşte bu insanlar alternatif yaşam koşulları ürettiler; gecekondu, işporta, hastanede açıkgöz hastabakıcısı, otopark bekçiliği, gece tenhada karşılaşmak istemeyeceğin insanlar… her ne kadar bu insanları kimse kabullenmese de bu insanlar şehirlerde hem genel hem yerel seçimler için önemli bir kitleydi. Ve bu kitleyi bir şekilde idare etmek gerekiyordu. Arabesk bir kültür çıkıverdi. Bu cümleler kadar kolay olmasa da.
Binlerce genç kendini jiletlemekten, sevdiğini iddia ettiği kişi için sarhoş olmaktan, yollara duvarlara yazı yazmaktan başını alamadı. Meyhanelerde repertuar çok sağlamdı Ferdi, Orhan, İboşov, iyice açılmıştı, filmlerin ardi arkasi gelmiyordu..
Gel gelelim son birkaç yıldır ben mi duyamıyorum ne.. Bu insanlar silindi gitti piyasadan. Bir ‘hatasız kul olmaz’, ‘bir kulunu çok sevdim’ gibi şarkılar yok.
Bu şarkılardan, insanların beyinlerini yıkıyor diye nefret ederdim. Ancak gel gör ki artık kimse iplemiyordu arabeski, yani görevini icra edemiyor artik. Şimdi ‘çeksene elini’ ‘şappur şupur’ ‘yasla başını’ kıvamında şarkılar devraldı görevi.
Yıllar önce arabesk müziğe kim verdiyse bu görevi şimdide bunları görevi veren yine aynı kişi. Amerika, Yahudiler, uzaylılar, tanrı falan değil; doymayan bencilliğimiz.