Bir medya analizi #2
Engin Ardıç hazretleri yaşlandıkça iğrençleşen gazeteci sürüsünün önemli temsilcilerinden. Sabah Gazetesi’nin ve haliyle iktidarın önemli kalemlerinden Ardıç gündemi işgal eden Kemal Kılıçdaroğlu-Dengir Mir Mehmet Fırat tartışmasının neticesinden memnun değil sanırım ki, Kılıçdaroğlu hakkında ipe sapa gelmez, yer yer hakaret ve aşağılama dolu yazılamalar peşine düşmüş.
Burada bir parantez açıp, bunun dinci basının son gündemi olduğunu, Kılıçdaroğlu’na canlı yayında verilemeyen dersin, bu tip yayınlarla verilmeye çalışıldığını, geçmişinin didik edildiğini, hatta kamu görevindeyken Kılıçdaroğlu soyadı taşıyan kaç kişinin SSK’da çalışmaya başladığının bile araştırıldığını hatırlatmakta fayda var. Geçtiğimiz günlerde yine benzer kaygılarla iktidarın bir diğer borazanı Zaman Gazetesi’nin Kılıçdaroğlu için “Dersim isyanıyla meşhur Tunceli’den doğan…” (Bkz. Dersim İsyanı) şeklinde ifade kullanıp Tunceli üzerinden Kılıçdaroğlu’na saldırmıştı. Batı Çalışma Grubu’ndan, icraatlerinden ve fişlemelerinden son derece rahatsız olan Zaman Gazetesi’nin Kılıçdaroğlu’na vurmak için BÇG’nin raporlarının referans almasının nasıl bir omurgasızlık olduğunu ne kadar çabalarsak çabalayalım idrak edemiyoruz. [ref.] Zira yok öyle bir ölçü birimi. Zaman’ın durumu herkesin malumudur diyerek omurgasızlıkta son trend Sabah Gazetesi’nden ve Engin Ardıç’tan devam edelim, buyrun…
Engin Ardıç son yazısında Kılıçdaroğlu’nun karizmatik olmadığını ve hatta emekli Ayşe amca’ya benzediğini yazmış. Pek bir komik, pek bir on numara tespit olmuş, tebrik ederiz kendisini ama, keşke yazının içerisine sıkıştırdığı Anadolu Rock esprisinin Cem Yılmaz’dan araklama olduğunu belirtseydi. Emekli Ayşe Amca nasıl bir benzetmedir, yerinde midir değil midir bilmem ama, Engin Ardıç için Yavşak Engin Teyze benzetmesi yapsam ben mesela, hani ulusal mecra da değil burası, etik olmamış der misiniz?
* * *
Hürriyet Gazetesi yazarlarından Ömür Gedik hanımefendi (ki ilk defa duydum ben ismini) bir iftar çadırının yanından geçerken, köpekler için de bu şekilde bir çadır açılsa ne güzel olur, muhtaç insanları doyurmak gibi, sokak köpeklerini doyurmak da bir ibadet sayılır şeklinde özetlediği bir takım düşüncelere dalmış ve bu düşüncesini gazetedeki köşesinden okurlarıyla paylaşmış. Bugün yayın hayatına mecburi iktidar borazanı olarak devam eden Star Gazetesi ise kendisini “Orucunu iftar çadırında açanları köpeğe benzeten Doğan Medya yazarı” olarak takdim etmiş.
Gerçi bu kısmı vahim değil, Star Gazetesi’nin ne maksatla yayın yapan bir gazete olduğunu biliyoruz elbette. Asıl vahim olan Star Gazetesi’yle birlikte türlü haber sitelerine de aktarılan konunun altında yer alan okuyucu yorumları.
İlkokul-3’e giden bir çocuğun ömrü Türkçe dersi kitabından yazılar, hikayeler okumakla ve bu okuduğu hikayenin ardından “Bilmediğimiz Kelimeler” olsun, “Okuduğumuzu anladık mı” olsun, bir ton can sıkıcı ödev yapmakla geçmekte. Lakin, ya hikayelerde, ya ödevlerde, ya da bu insanlarda bir sıkıntı var. Çözemiyorum.