Sanal Alemin Aktroller’le İmtihanı
İddia ediyorum, bu adamların bu ülkeyi bu kadar parmağında oynatabilmelerinin en büyük etkenlerinden birisi, ellerindeki medya gücü. Kabulümdür, bu ülkenin insanı çoğunlukla muhafazakârdır, sağcıdır; bu kültürde lider kültü büyük önem taşır. Bunlara eyvallah, ama son zamanların moda deyimiyle, kitlelerini bu kadar “konsolide” şekilde birarada tutmalarındaki en önemli silahları da medya. Tekerleği keşfetmiş bir edayla söylemiyorum, parti tabanlarının büyük çoğunluğu hayatı medyanın sosyal olanından değil ulusal olanından takip ediyor.
Bu sayede istedikleri gibi at koşturuyorlar biraz da. Misal, müşaviri Soma’da Madenci tekmeliyor. Sen, ben bunu sosyal platformlarda fotosuyla, videosuyla görüyoruz. Ama Anadolu’da Hikmet emmi bundan haberdar olmuyor. Olduğunda da, Soma’ya dışarıdan gelen TGB’li eylemci Müşavir’e saldırdı diye öğreniyor. Misal, Cemevi’nde cenazede olan ve olaylarla uzaktan yakından alakası olmayan Uğur Kurt’u öldürüyorlar. Ama kendi tabanlarına eylemciler birbirini vurdu diye anlatıyorlar. 10 yaşındaki çocuğu gözaltına alacak kadar insanlıktan çıkıyorlar, ama bunu da “çocuğu olaylardan korumak için kenara çekiyorlardı” falan diye yutturmak istiyorlar. Bunlar son bir kaç günün aklıma gelenleri, listeyi fasikül fasikül uzatabiliriz.
Medyadan haberleri bambaşka duyan insanlar da ülkede yaşananlara bambaşka bakıyor haliyle. Bu kadar yoğun yalana maruz kalmalarının sonucu olarak; sen “Soma’nın katilleri hesap versin” dediğinde, önce “Abi ölüm siyaseti yapmayın”dan başlanılıyor; zamanla medyanın dili evrildikçe de “Katil Maden sahibi hesap versin tabii”ye evriliyor. Sen “Gezi’de gencecik çocukları öldürdüler” dediğinde “Abi ama otobüsler falan yakıldı”dan dem vuruyorlar. Sen “Çocuk komaya girdiğinde 14 yaşındaydı, öldüğünde 15 yaşındaydı” diye bir şeyler anlatmaya çabalarken “Abi ama mezarına demir bilyeler atmışlar, demek ki masum değil” diye cevap veriyor.
Ne cevap verecek başka? “Katillere emri veren” meydanlarda bu yalanları üfürünce, tasmalı medyası da kağıda ekrana bunları döküyor. Bütün gün bunlara maruz kalınca, neyi savunacak adam başka? Sorgulama yok, araştırma yok, acaba yok; koşulsuz şartsız biat var. Garb’ın ve Şark’ın hakimi, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Ben-i İsrail’in korkulu rüyası yalan söyleyecek değil ya!
Bak, tesadüf ya işte, gene televizyona çıkmış canlı yayında cam kırdılar, polis buna sessiz mi kalacak diye anlatıyor. Cemevinde cenaze bekleyen Uğur Kurt’u vurdu polis demiyor, bunu anlatmıyorlar halka, cam kırdı diye anlatıyorlar. Algı yönetimi önemli. Uğur Kurt’un durduk yere, Cemevinde arkadaşının annesinin cenazesi için olduğunu söylemeyecekler. Cam kırdı demeleri lazım, terör estirdiler demeleri lazım. O polisi de “YEDİRMEYECEKLER” bize, yargıdan önce halkın gözünde “ak”lamaları lazım ki yargı safhası daha kolay olsun o gazla.
Neyse, ne anlatacaktım, gene nerelere geldi konu. Ulusal medyada uzun yıllar sonunda tuğla tuğla ördükleri bu tahakküm gözlerini kamaştırmış olacak ki, sanal platformlara (elbette facebook ama özellikle ve büyük dikkatle twitter’a) göz diktiler son zamanlarda. Son zamanlarda dediğim de gerçi nereden baksan iki sene olmuştur herhalde.
Özellikle twitter’daki çabalarına en başından beri anlam verebilmiş değilim. Neden? Gerçekten, neden? Yani A.k. partisi twitter’da neden bir şeylere kasar ki? Neden binlerce yumurta hesaplar açar? Neden tt kasar? Neden aktroller besler, büyütür? Abi gerçekten neden? Kendi kitleni zaten ulusal medya ile kontrol ediyorsun. Yani onlara sanal ortamda bir yatırım yapmana gerek yok. Hani karşı cenah desen, senin iki skindirik tt mesajınla kafaya alamayacağın insanlar. E o zaman neyin çabası bunlar? Hayır yurtdışına imaj yapmaya çalışıyor diye en uçuk ihtimalleri bile düşünüyorum ama o bile çok uzak ve saçma bir ihtimal.
Gene en makul açıklama, üç beş tane twitter fenosunun söğüşüne kurban gidiyor kerizler. “Abi sana 140.000 yumurta veririm, her gün de en az bir tt benden. Dene, beğenirsen parayı konuşuruz. Beğenmezsen para yok. Kesmece bu botlar” gibi bir söylemle akıllarını aldılar demek ki. Bak düşününce mantıklı aslında ha, esat gibi detroitli gibi bambaşka organik ilişkilerle A.k partisine göbekten bağlı tipleri saymazsak, geri kalan misal aşağıdaki gibileri açıklıyor sanırım:
Bu arada, Detroitli demişken, yazayım da içimde kalmasın. Ülkedeki abartısız en iyi röportaj/söyleşicilerden birisi olan Mesud Ata’nın geçen yeniHarman’da yaptığı detroitli röportajını gördüm de, piii o ne öyle ya? Arkadaş kıyağı geçmiş, soru sormaya köşeye sıkıştırmaya kıyamamış ya la…
o detroitli röportajını ben de bi çırpıda bitirmiştim, trol sohbeti çok deyşik.
Erzincan’dayım. Geçen günü köyde yaşayan yaşlı bir kadın ve yaşlı bir adamla bir yerde laflarken, televizyonda yusuf yerkel’in tekmesi dönüyordu. Adam baya sövdü yerkel’e. “Halk acılı, gitmişsin oraya kulağını tıkayıp geçeceğine bi de halkı dövüyorsun” dedi. Açıkçası tam tersi bir yaklaşım beklerken bu tepkiyi duymak şaşırttı. Bu amca istisna mı yoksa “halk da artık gerçeği görüyor” genellemesi yapayım bilemedim.
Mayıs sayısında mı detroitli röportajı?
Bence asıl amaç hiçbir mecrayı boş bırakmama çabası. Biz her yerde kalabalığız iddiası. Mitinge adam taşımak gibi düşün.
@İgor Erzincan ın hangi köyünde olduğunda önemli.
Koyde degılım, merkezdeyım. Amcalar hangı koydendı bılmıyorum ama aydın koylerı var buranın cok şukur 🙂
Nisan sayısında olabilir emin değilim, akşam eve gidince bakarım…