Çizgi Film
Bazen çizginin gerisinden izlemek gerekir. Karşındakiler bir film gibi akarken. Siyasi duruşun ne demek olduğunu bile kavrayamayan bir siyasi travmada, şiir okudu diye cezaevinde cezasını çeken bir adama acımakla başlar herşey. Yabancı değildi, Saray ilçesi Pınarhisar’a giden yolda, araç konvoylarını, zenginliği görürken… Ondan birkaç sene öncesi gol kralı Tanju Saray Cezaevi’nden el sallamıştı, Mercedes’in vergisini kaçırdı diye… Eşber Yağmurdereli de aynı zamanlarda oradaydı, ancak Tanju’nun el sallaması daha popülerdi.
Ordu vardı bu filmde, Irak’ın nasıl “Cumhuriyet Muhafızları” tarafından korunamadığını tartıştığın yıllarda, bu ülkenin her karışını emanet ettiğin bir ordun vardı. 1980’lerde komutanların cümle aralarında ısrarla söylediği “Bana benim dağlarımı bombalatmayın, bu ülkenin polisi var, jandarması var, beni eşkiya peşinde koşan ordu yapmayın, yapı buna müsait değil” dediğinde, “görev senin, işte dağlar” diye bugün bile kendi dağlarını bombalatan politikacılar var.
Bu politikacılar şiirler okudular, kışla ile minare arasında kaldığı tasvir edilen yazarların minare tarafından.
Ordu tarafında aslında bugün de sorun yok. Oğlu sağlık problemleri ile askere bile gidememiş bir politikacının çoğulcu demokrasi eşliğinde, taraflı haberlerden dolayı yıpranması dışında.
Bugünlerde bırakılan ordu brifinglerinde Hakkari’deki baskınla ilgili sert bir soru gelmişti. “Şehit sayımız yüksek, bunun hesabını nasıl vereceksiniz?” diye. General (emekli olunca sorgulanma ihtimali yüksek) “Biz bu şehitlerin hesabını veririz de, şehit hesabına girersek Çanakkale’nin hesabını kim verecek” diyerek, son zamanlarda bazı belediyeler tarafından sahiplenilen bu I.Dünya Savaşı savunma cephemiz ile ilgili gerekli yerlere ayarı ince de olsa vermişti.
Yıllarca militarizmden kurtulmuş bir ülkeyi hayal ederken, güvendiğim ordunun beni sınırlarımda korumasını hayal ettim. Çizginin gerisinde izlediğim bu film her geçen gün çizgi film halini alsa da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin silah mühimmatına el koyan Türk Polisi’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde beklediği, ağır silahlanmasına izin veren yasa tasarısından sonra, Ege’de Türk F-16’sını düşürmeyeceğinin garantisini, aynı yasa verir mi acaba?
Bir de gizli tanık gelir, düşürmeseydi şurayı bombalayacaktı der… Ardından bir gece “Saldır!” emrini “Ay” ışığında Allahü Ekber dağlarında tatbikat yapan orduya verecek zannettikleri bir adamdan çekinirler. Tatbikat yapılmasın derler, korkarlar gitmezler… Tatbikat bu, seminer…
arkadaşımızı tebrik ediyorum..