Düyunu Umumiye-i Türkiye
Üst üste gelen özelleştirmeler, buradan gelen milyarlarca dolarla ödenen dış borçlar ve ekonomideki sanal gelişmeler, cari açığın hızla büyümesi, sıcak para tehlikesi derken çoğumuzun aklına gelen “Peki Tüpraş’ı, Petkim’i satıyoruz da, ya sonra?” sorusu. Geçenlerde gözlerden kaçmadıysa hepimizin okuduğu akarsuların özelleştirilmesi ve “Ne yani boşa mı aksın bu sular?” açıklamaları.
Türkiye’nin ekonomik açıdan dışa bağımlılığı herkesin malumudur. Ve aklı başında herkes dış politikada zaman zaman, aslında her zaman, bu dışa bağımlılığın çıkarlardan feragat etme, aklını başına devşirme ve boynunu büküp “peki ağabeycim” şeklinde sineye çekme ile sonuçlandığı gerçeğini kavrayabilir.
Ve yine dikkatli gözler Kuzey Amerika orijinli altın şirketlerinin yurdum toprağına göz diktiğini bilirler. Kaz Dağı’nda yaşananlar da buna örnektir mesela. Bugünlerde haber sitelerinin çoğunda yer alan, ama ne yazık ki günün en çok okunan haberleri arasına dahi giremeyen bir haberi de FasulyedenKom var oluş amaçları gereği sizlere sunalım.
Hadise şu şekilde: Kanadalı Eldorado Gold şirketi de Türkiye’nin doğal kaynaklarına göz diken şirketlerden bir tanesi. Türkiye uzantısı da Tüprag Madencilik. Bu küresel dev şirket altın aramak için Menderes’e bağlı Efemçukuru köyünü seçer. Köylülere arazilerini satmaları için teklif yapan şirket toprağını satmak istemeyen köylülerden ‘hayır’ cevabı alır. Buraya kadar her şey normal tabii ki. Birisi senin toprağını almak istiyor ama sen satmıyorsun. Hadise kapanıyor. Yani kapanmalı. Ama öyle olmuyor.
Köylülerin satmadığı araziler için Bakanlar Kurulumuz toplanıyor ve 35 parseli kamulaştırıyor. Kamulaştırma gerekçesi olarak da “yurt savunması için acil durumda” gibi komik bir gerekçe gösteriliyor ve karar Resmi Gazete’de yayınlanıyor. İşin hukuki boyutunu bilmiyorum tabi, hukukçu olanlarımız yorumlarlar. Ama sanıyorum ki bir otoyol durumu gibi istimlâk hadisesi vardır ve istimlâk bedeli olarak “devletin belirlediği” bir miktar toprak sahiplerine ödenerek parseller hazine malı yapılır.
Şimdi bahsi geçen topraklarda siyah üzüm yetiştiriliyor ve köylülerin yegâne geçim kaynağı da bu. Ayrıca İzmir’in su ihtiyacını karşılayan Çamlı Barajı’nı besleyen zengin su havzalarında bulunuyor. Altın aramanın çevreye etkilerini anlatmaya lüzum yok sanıyorum ki. Siyanür başta olmak üzere türlü madensel atık gerek su havzalarını gerekse de üzüm üretimine uygun verimli toprakları ortadan kaldırabilecek.
Köylüler Danıştay’a başvurmuşlar kamulaştırma kararının iptali için. Yurt savunması gibi bir durum söz konusu değil neticede, kimden koruyorsun sen bu toprakları, açıklama yapabileceklerse amenna.
Çoğunluğun dikkatinden kaçan bir haber aklıma hemen meşhur Düyunu Umumiye-i Osmaniye’yi getirdi. Dış borçları büyük bir hızla artan ve geri ödemede sorunlar yaşayan Osmanlı’nın gerektiğinde doğal yer altı ve yerüstü kaynaklarını kullanım hakkını alacaklılardan oluşan 7 devlete vermek zorunda kalmıştı Osmanlı. Hatta komediye bakın ki, 7 devletten birisi olan İtalya Osmanlı’yla savaştığı Trablus cephesini Düyunu Umumiye’den aldığı paylarla finanse etmişti.
İçinde bulunduğumuz ekonomik acizlik durumunda, stratejik kurumlarımızı satışa çıkardıktan sonra, “akarsular boşa mı aksın, altın var orda satalım yahu, borçları kaparız biraz” anlayışı ile sonumuz Osmanlı’ya benzemez umarım. Ve umarım ikinci bir Mustafa Kemal’e ihtiyaç duymayız. Çünkü herkesin idrak etmesi gereken şudur ki, Mustafa Kemal gibi bir başkomutanı hak etmiyoruz biz, ihtiyaç duyduğumuzda gelmeyeceğinden emin olmalıyız.
Yazarın notu: Her yazının altında arkadaşına gönder linki var biliyorsunuz. Çok aktif olarak kullanmıyoruz elbette ve zaten çok da kullanılmasını istemedik hiçbir zaman. Ama bu yazı için kullanın bu aparatı. Durumdan mümkün olduğunca çok kişinin haberdar olması adına.
duyun u umumiyede tütün e reji idaresi ile başlar
tütün ü toplama adına binlerce insanımızın öldürüldüğü hiç bir zaman anlatılmaz ama
neden mi söledin tekel de özelleştiriliyor bilginize …
cumhuriyetle kurulan tütün fabrikaları tütün eken çiftçilerimiz için ü kere
sağol sağol sağol…
iyi bilirdik rahmetlileri özelleştirmeden önce…
Danıştay’dan güzel haber:
Danıştay 8. Dairesi, Kaz dağlarının kazılamayacağına karar verdi. Danıştay, Balıkesir’in Havran ilçesi Küçükdere köyü sınırları içerisinde bulunan bölgede siyanürlü altın aranmasına izin veren Bursa 3. İdare Mahkemesi’nin kararının bozulmasına hükmetti. Danıştay, İdare Mahkemesi’nin kararının eksik incelemeye dayandığını belirtti.