FasulyedenKom’un ateşle imtihanı
Tüm acımasız yanlarıyla saldırırken hayat, içimizde hep varolan bir istek, bir arzu yığını gibi duruyordu bir fanzin olarak “dile gelme” sevdamız. Gündelik sarsıntılar arasında her ne kadar varlığını unuttursa da hiç ummadığımız bir anda aklımıza takılıverirdi bir daha çıkmaksızın. Bazen adını koyma, şeklini çizme telaşlarıyla özünden uzaklaştırdık ve don biçtik doğmadık çocuğumuza. Birşeyler yapmalı, birşeyler söylemeli anateması içki dolu gecelerimizde ne kadar azarsa azsın sabah kalktığımızda bizi bekleyen ödenmesi gereken bir elektrik faturası, olunması gereken bir sakal traşı, gidilmesi gereken bir maç, girilmesi gereken ders, verilmesi gereken bir sınav, yavşanılması gereken bir kız giriverirdi fikriyatımızla icraatımız arasına.. Gündelik koşullanmalar, psikolojik baskılar sürüp gitse de adını koyduğumuz borcumuzun ödenme vakti gelmiştir artık.. Kalemi kılıç gören bir eda ile muzaffer bir komutan gibi saldırıyoruz kağıda. Gün kusma günüdür. İçimizi saran, bizi sarmalayan ve hayata karşı bir nebze güçsüz kılan herşeyi terketme vaktidir. Derdini kimseye anlatamama, anlattığın anda yüzlerde seni ciddiye almama mimiklerine karşı öç alma günüdür. Gün ateşle imtihan günüdür…
herkese seslenilmiş bir yazı, alaaa.
ilk karın ağrılarının yeri her defasında bir başka olur vesselam, kendi içinde tepinip dururken asla ve kata başkasına zarar vemez lakin imbikten damıtılmış zemzem gibi iyi gelir her ruh haline. üç beş aşağı, üç beş yukarı, neden diyip duruveririz. bir türlü, olmaz ne de oldurulmaz. ziyan olacağı düşünülmez, düşünülsede ilk ateşin harında bunlar yanarrr giderrrr…
velhasılı, kendi içinde kendinden ırakmış gibi görünsede aslında ızdırabın adı her seferinde birdir; yazmak.
ızdırabın daimisinde insan ırkından olan ahbaplar duysun ya da duymazın istek aynıdır; okunmak.
zaman geçer, sindirella arap atıyla uzun yoldan gelen prensinin kirli sakalına aldanıp yüzünü ekşitsede, yılların sindirella da oluşturmuş olduğu deformasyon hasebiyle yüz çeviremez. e malum prenste de sindirellanınkine benzer duygular muhakka vardır, karşısında hayalini kurduğu çıtır hatun nerde sindirella nerde… lakin artık geri dönülmez, yol uzun yolculukta sıkmıştır abimizi. neyse masalın katli uzar gider…
başlangıçlar ve süreçler, bizi heyecanlandırır, hayata bağlar. her aşamsında cümbüş renklerinin daim olması dileğiyle.
saygılar…
2004 ha yazık. Bu zamana kadar nasıl da fark etmemişim. E tabii insan kendini eleştireni dikkate almak istemez. Görmek, duymak istemez. İnternet gerçekten mübarek bir şeysin 🙂
Haydi selametle…