Karikatür Komedya
Çocukluğumu düşünüp gözlerimi buğulandırmak yalnızlığımın verdiği en acı tecrübelerden birisidir. Yıllar öncesinde kalan ve yeniden yaşanması için toprağa koyduklarımızın geri gelmesinin gerekli olduğu o güzel günlerin bugünüme bu kadar etki edeceğini o günlerde kestirememem çok normal aslında.. Ama can sıkıcı olan o silgi ve toprak kokan günleri hasretle anmaktan asla vazgeçemeyecek olmamdır..
Geçmişe, çocukluk yıllarımıza bakma girdabına tutulduğum anların neredeyse hepsinde, soğuk biradan alınan bir yudumun ardından benzer cümleler çıkar ağızdan: “Anaparamıza en çok faizi verdiğini bildik matematik formüllerine dayandırıp iddia eden bir bankanın kolayca alınabilen kredisi idi o yıllar, şimdilerde faizi katlana katlana büyürken biz altında eziliyoruz.”
Farelerin istilası arasında savrulup durduğumuz için; bugün, bu anı yaşarken bile yarını, ondan sonrasını ve daha sonrasını, hep en sonunu düşünmekten alıkoyamadığımız için daha az seviyoruz yaşamayı.. Kibritin bir kıvılcımı ile sıkıntılarımızı nefrete, nefretlerimizi cinnete, cinnetlerimizi cenazelere çeviriyoruz.. Geride hep boynu bükük başka huzursuz, biçare insanlar bırakarak hem de.. Bundan da vazgeçmek niyetinde görünmüyoruz..
Doğrunun, iyinin, sevginin arkasında duramıyoruz elbette.. Acılarla sevişmenin verdiği yalan yanlış orgazmlar ve kulaklarımıza çalınan sahte senfonilerin verdiği sahte dualar ile git gide daha da uzaklaşıyoruz önünde eğilmemiz gerekenlerden.. Yanlış kişilere, nesnelere, araçlara, amaçlara yanlış anlamlar yükleme gafleti.. İşte çürümenin gözyaşları..
Başka bir dünya mümkün yalanları ile çevreliyoruz şimdi günlerimizi.. Ama bu dünyadan başka bir dünya olmadığı gerçeği aslında farkına varıp da bir türlü dile getiremediğimiz bir tokattır.. Başka bir dünya olarak gördüğümüz şey bir hayalden, yanılgıdan başka birşey değil.. Çünkü biz o özlediğimiz o başka dünyaları “Bakkal amca, bana bi gazoz bi de çokoprens” dedikten sonra “deftere yaz, babam öder” derken harcadık..
“deftere yaz,babam öder”
insanın bu lafı söyleyecek bir sığınağı olması bile hoştur o günlerde. bir de o yaşlarda babası olmayanları düşünseniz…