Kaza süsü
Düşündüklerimizi,
Ağzımızdan çıkan her bir kelimeyi,
Topyekun fikirlerimizi,
İnandık saydım.
Bu inandıklarımız hiçbir şey değil,
Bir de inanmadıklarımızı görseniz…
Ve bunlarla her dolduğumda
Biraz kendimden koyarak,
Biraz senden,
Biraz ondan,
Biraz da bundan çalarak;
Yazdım.
Öyle bir devirdim ki bunları,
Süslü bir devrim çıktı,
Bunlardan.
Korktum.
Bir de üstüne kaza süsü verdim.
Benden bilmesinler…
Hal
Belki de nereden geldiğimizi gerçekten hiç bilemeyecektik.
Sadece nereye gideceğimiz hakkında,
Envai düşünce arasında bir tane seçerek,
Ona da gidememe korkusu yaşayacaktık.
Ya hayallerimiz yüreğimize sığmayacaktı,
Ya da çalınacaktı bizden.
Zaten gidebileceğimiz çok yer de yoktu,
Yüzlerce ülke ve binlerce şehir dışında,
Pek fazla yer sayamam.
Hangi nehir bizi ayaklarında sallayabilir,
Hangi dağ bizi koynuna alır,
Diye düşünüp saysak,
Ve oralara
Gitmek istesek bile izin bekleyecektik.
Hadi gitmesek bile
Şimdi biz,
Başka bir yerden,
Mesela Zaire’den,
Ya da Meksika’dan,
Başka bir beşeri coğrafyadan,
Bir insan istesek aynı türküyü söylediğimiz,
Kendi kapılarımızı açıp beklesek şart koşmadan,
Gene de izinsiz almayacaklardı.
Halbuki gitmeden yapamazdık.
Ki hal bu…