Kriz, sana kriz, bana kriz…
Malumunuz kapital dünya ve haliyle Türkiye’de ciddi bir ekonomik kriz yaşanmakta. Gerçi krizde en kötünün geride kaldığına dair inanışlar iyice arttı. Ancak yine de ABD finans şirketleri ile başlayan zor günler, reel sektörün, yani bakkalın, çakkalın da içine dahil olmasıyla aldı başını yürüdü. Hepimiz, az ya da çok bu krizin etkilerini hissettik, hissediyoruz. Gerçi Türkiye olarak krizlerle yaşamaya alışkın bir ülke olmamızdan dolayı, bu yaşananlar da nedir, bize koymaz ama en basitinden bu satırların yazarı olarak bendeniz de bu sene kriz bahanesiyle maaşına zam alamamış zavallı bir beyaz gömlekliyimdir -ki çevremizde çok daha kötülerini yaşayan insanları görüyor, yaşadıklarına uzak veya yakın bir şekilde tanık oluyoruz.
Kriz şöyleydi, böyleydi diyecek halim yok. Neticede işin uzmanı sayılmam. Ucundan kenarından takip ettiklerim de kafanızı daha çok karıştıracak veriler ve gözlemler olacaktır eminim. Ancak yaşanan bir rezillik var ki, bunu bilip, görüp, yaşayıp da midenizin bulanması için uzman, muzman değil insan olmanız ziyadesiyle yeterli.
Krizin daha ilk telaffuz edildiği günlerde Türkiye’nin en önemli finansal markalarından birisi olan Akbank 2500 kişinin işine son verdiğini açıklamıştı. Çok iyi hatırlıyorum, liberal bir dünya görüşüne sahip arkadaşımla konuşurken, ben 10 yıldır 7-8 yıldır sıcak paradan milyar dolar kazananların daha krizin ilk aylarında şak diye 2500 çalışanını kapı dışarı koymasını etik bulmamış, bankayı eleştirmiştim. Arkadaşım da bana “kriz yeni başlamış olabilir, ancak banka maliyetini düşürmek, krize önlem almak zorunda. Bu hayatın gerçeği” demişti. Maluma tarif gerekmez, bankalar, sanayi şirketleri, hizmet sektörü devleri beşer, onar işçi çıkardılar bu süreçte.
Uluslararası bir finans devinin Türkiye ayağı olan bir banka da kriz nedeniyle bu sene çalışan maaşlarına zam yapamayacağını, her sene dağıttıkları primleri de aynı sebepten dolayı dağıtamayacaklarını açıkladı. Çalışanların gözünün primde filan olduğunu sanmıyorum, ancak aynı banka çok değil, 3-5 gün sonra geçen seneye göre karlılığını ne kadar çok arttığından, ne kadar güçlü bir finansal yapısı olduğundan ve bunun çalışanların özverisi ve başarısı olduğundan gururla söz eden bir mail atınca, insanın içinden o maili okuduğu bilgisayarın monitörünü plazadan aşağı atmak geçmiyor değildir eminim. 3 kuruşa muhtaç vaziyet değişmeden bu cesur hamleleri yapamıyorsunuz tabii ki. Boyun eğmeye devam mecburen, mecburen, mecburiyetten…
Konu dallanmasın, direkt dalıyorum mevzuya. BDDK, 2009’un ilk çeyreğinde Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların karlarını %33 arttırdığını açıkladı. Diyorsunuz ki “lan hani kriz var, hem de finansal şirketler kaynaklı bir kriz. Bankaların batmasa bile, hadi zarar etmese bile, karlarının düşmesi lazım değil mi?”
Değil anam babam, değil. Çünkü Türkiye’de bankacılık dediğin paranın dolaşımına aracılık etmek filan değil kan emmek üzerine kurulu. O kriz, sana krizdir, bana krizdir de, senin ödemek zorunda olduğun krediyi paşa paşa alan, Merkez Bankası patır patır faiz indirirken, mevduat faizlerini revize eden, ama kredi faizlerini arttıran kam emici bankalara değildir. Olmaz öyle…
Kriz çıktı diye kredi faizini, kredi kartı ekstresini ödemeyen var mı ki? Elbet zorlandık, elbet 3 kuruşu nerden denkleriz dedik. Hatta bazen borcunuzu hala ödemediniz diye telefonlar aldık. Ama ne yaptık? Gittik sike sike ödedik borcumuzu, hem de gecikme faizleriyle birlikte.
BDDK’nın raporuna istinaden yayınlanan bir haberde Akbank Genel Müdür çıkmış demiş ki “Şöyle yaptık, böyle yaptık, karımızı arttırdık, en büyük bankayız, en iyi bankayız.” Peki, merhametsiz, vicdansız herif… Peki o işten çıkardığın 2500 kişi ne yaptı dedin mi? Kirasını, kredisini, faturasını nasıl ödedi dedin mi?
Peki, maaşlara zam yapamayacağını, bunun için çok üzgün olduğunu açıklayan banka yöneticisi, Headquarter diye diye götünü yaladığın uluslararası yönetim kuruluna “bakın Türkiye’de on numara kar ettik” diye rapor sunarken 3 kuruşa mahkum ettiğin, enflasyona karşı bile korumadığın; “verimlilik, üretkenlik, bik bik bik” diye kafasını siktiğin, hayatını zehir ettiğin personelini düşündün mü?
Peki yedi sülalesi kredi borcu altında inim inim inleyesi bankalar, o arttırmakla övündüğünüz karları kaç garibanın işini batırdınız da, kaç kişinin evini haczettiniz de yaptınız? Umrunuzda mı?
Off darlandım…
bankanın mantığı temel olarak, vatandaştan paraları topla, o paraları bir şekilde döndür ve üzerinden kar elde et olduğu için bence şu noktada kaka bankalar demeye ya da en azından darlanmaya gerek yok. onlar da aynı bokun ufak bir parçası neticede.
Legalize edilmiş tefeci tayfasından merhamet beklemek komik mubarek. Tefecilik vardı (halen de var ve sanırım artık bankalardan merhametliler) o işi yasakladırlar yerlerine banka açtılar. bir nevi şubeli tefecilik. hukuk danışmanlı, haciz memuru destekli tuttumu seven, sever iken öldüren yeni legal tefecilerimiz var.
krizin abd’deki kaynağı finansal olsa bile bize etkisi daha çok reel sektör bazında. Bu yüzden bizde bankaların durumu biraz daha rahat. Ayrıca 2001’de yaşananlardan sonra bddk’nın sıkı tedbirleri sayesinde bankacılık sektörünün temeli daha dayanıklı. Bu sebeple krizden en az etkilenen sektör.
****
Akbank’ın işçi çıkarmasına anlam verebilen yok zaten. Biz bir hocaya sormuştuk, bu olay karşısında “Hiçkimsenin bilmediği akbank’ın bildiği
bir şey mi var acaba” diye tepki vermişler. Herhalde çalışanlarına karşı düşman olan tek şirket akbank’tır.
****
Tayyip de aklınca krizin sebebini bankalara yüklemeye çalışıyor. Neymiş niye gerekli finansmanı reel sektöre sağlamıyorlarmış. Yahu serbest ekonomi işte. Adam kârlı bir kredi görürse neden vermesin. Eğer vermiyorsa geri dönmeyeceğine inanıyordur. Ki bu krizde de yarım yamalak bilançolara kredi vermek de aptallık olur. Üçte ikisi kayıt dışı olan bir ekonomide bankaların babasını hayrına para dağıtmasını bekliyor. Hayır sanki vatandaşa bedava para dağıtacak. Kredi muslukları açılsa ne olacak, verilen krediler de reel sektörün kan emicilerine gidecek. Yine patronlar kazanacak.