Nazlı Ilıcak Demokratlığı
Günün darbe karşıtı demokratı Nazlı Ilıcak’ın Tercüman Gazetesi arşivinden çıkan bazı cümleleri:
“13 ilde sıkıyönetim yürürlüğü girdi. Huzura susamış milletimiz yürekten sesleniyor: Merhaba Asker”. (Nazlı Ilıcak, 17 Aralık 1978, Tercüman)
“Kızıl ahtapotların kolları ülkemizi yavaş yavaş sarıyor. Ve hala at gözlüğü takanlar, faşizmin tırmanışından söz ediyor. Faik Türün’ü faşistlikle mi suçluyorsun, MİT’e kontrgerilla damgasını mı vuruyorsun, devlet teröründen mi bahsediyorsun, işkence iddiaları ile yeri göğü inletiyor musun, faşizm geliyor diye yaygarayı mı basıyorsun… Geç kardeşim uzatma o eli bana, çünkü o el kızıl ahtapotu boğmak yerine onu besliyor. Ben o kirli eli sıkmam”. (Nazlı Ilıcak, 27 Temmuz 1980)
“Türkiye’de demokrasi, demogoji ve anarşiye dönüşmüştür. Otorite ve hürriyet arasındaki denge birincisi aleyhine bozulmuş, bir otorite boşluğu doğmuştu. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu boşluğu doldurdu.(…) Hürriyet halk için değil, aydınlar için lüzumludur, belki kulağa hoş gelmeyen ama gerçeği aksettiren bir sözdür. Parlamentonun feshi ve demokrasinin bir süre askıya alınması, mutlaka geniş halk kitlelerini fazla etkilememiştir.” (Nazlı Ilıcak, 14 Eylül 1980, Tercüman)
“Birkaç gündür 12 Eylül harekâtı ile 27 Mayıs’ın mukayesesi yapılıyor ve hemen herkes, birincisinin üstünlüğünü ortaya koyuyor. Biz bu konuda tarafsız olamayız. Çünkü 27 Mayıs, mensubu bulunduğumuz Demokrat Parti camiasına karşıydı. Halbuki 12 Eylül’de açıklanan hedeflerle yıllardır bizim yazdıklarımız arasında, geniş bir mutabakat mevcuttur. Ümidimiz memleketimizin birlik ve beraberliğimizin son şansı olan Türk Silahlı Kuvvetleri harekâtının başarı ile neticelenmesidir”. (Nazlı Ilıcak, 16 Eylül 1980, Tercüman)
“12 Eylül bir darbe değildir diyen Orgeneral Kenan Evren’e tamamıyla katılıyoruz. 12 Eylül ne bir darbedir, ne de bir ihtilal. Zira ‘darbe’ de, beğenilmeyen yönetim devrildikten sonra, şahsen iktidara geçip hükümet etme hırsı galiptir ve kalıcı olma vasfı ağır basmaktadır. Halbuki 12 Eylül’de geriye dönük bir tasvib mevcuttur”. (Nazlı Ilıcak, 18 Eylül 1980)
“1974 affıyla anarşistleri sokağa salıvermiş, 12 Mart’ın Türün Paşasına, Elverdi Paşasına faşist damgası vurulmuş, kontrgerilla iddiaları ile etraf bulandırılmış, (…) İşte 12 Eylül, Türk milletinin meşru müdafaaya geçtiği gündür. İdamlar bu meşru müdafaanın bir neticesidir. (…) 1972’de Deniz Gezmiş’e, Yusuf Aslan’a, Hüseyin İnan’a Meclis’te oylarıyla sahip çıkanların Kızıldere’de Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürülmesini ‘devlet terörü’ olarak vasıflandıranların artık sesi soluğu kesilmiştir.” (Nazlı Ilıcak, 10 Ekim 1980, Tercüman.)
“12 Eylül’ün gerekçesi haklıdır; 12 Eylül terörden bezen halkın meşru müdafaaya geçtiği gündür”. (Nazlı Ilıcak, 17 Ekim 1980, Tercüman)
Dur dur, bu da bonus olsun; Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretleri 12 Eylül Darbesi hakkında ne düşünüyordu acaba?:
“Karakol, sükunet’in, huzur’un ve emniyetin remzidir. Orada düzen, orada huzur ve onda gözlerin uyanık oluşu, umumi emniyet ve muvazenenin en büyük teminatıdır. Orada kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felakettir. (…) Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz”. (Sızıntı, Ekim 1980, yazının başlığı “Son Karakol” sayı:21)
Ya bir siktirin gidin allaseniz 🙂
AKP pragmatizminin semsiyesine giren diger pragmasitlerle beraber bu tavri surdurup kendine bir de demokrat demesi sasirtici degil tabii. Ozellikle son 1 senede iyice ortaya cikan politik durum AKP pragmatizminin nasil bir projeye evrildigini gosterdi. Ne zamandir yazi yazmadim, hafta sonu bu konuya egilelim, esen kalin.
Rasim Ozan Kütahyalı mıydı o döşü kıllı abimiz, hah ona sormuşlardı darbe olursa ne yaparsınız diye… Beyzadem tankların önüne atarım kendimi demişti.
Darbeci değilim elbet de, sırf bu herifler Ilıcaklar, Aközler, Altan brothers filan ne yapacak, nasıl tavır alacak görmek için darbe olsa mı acaba diyorum 🙂 Yalan yok…
La birak, darbe olsa bayrakla tura cikarsin. Tosun zaten kendini icisleri bakani ilan eder. Olan bana olur.
Bizim padişahlar demokrasinin böyle uçkur keyfine göre yorumlanabilen bişi olduğunu bilseler imparatorluğu demokratik temeller üzerine inşa eder keyfini sürerlerdi. garibanlar ne bilsin deokrasi kavuk kimdeyse onun demokrasisi. Boş yere adamlar monarşik damgası yediler.
Darbe olursa aramızda en kral Tosun olur, diyorsun yani 🙂
Liboşlara günaydın!
Günaydın liboşlar, şafak söküyor,
Takiyyeye kananlara günaydın.
Rengarenk özlemler dibe çöküyor,
Siyahı ak sananlara günaydın.
Dinciler yıllardır kullandı sizi,
Sizinle kandırdı oğulu, kızı,
Şimdi görürsünüz yokuşu düzü,
Arap ata binenlere günaydın.
Yağları çektiniz hep ince ince,
Özgürüm sandınız şarap içince,
Atı alan Üsküdar’ı geçince,
Ak-saraydan dönenlere günaydın.
Utanmadan öptüğünüz etekle,
Çok köşe döndünüz nakitle, çekle.
Soros’tan aldığı elektrikle,
Yanıp yanıp sönenlere günaydın.
Sizi birleştiren bir tuhaf kindi,
Askere düşmanlık ortak zemindi.
Sanki gözünüze bir perde indi,
Karanlığa sinenlere günaydın.
Ulusala küfrü solculuk bilen,
Ülkeyi ırklara, mezhebe bölen,
‘Kemalizm demode’ diyerek gülen,
Geçmişine yananlara günaydın.
Soyut demokrasi aşkına sarıp,
Çok nane yediniz güllerle karıp.
Malum tramvayda tehlike görüp,
Apar topar inenlere günaydın.
Nevzat sizi taşla kaç kez uyardı,
Zararı önlemek amacı vardı.
Artık bundan sonra umut karardı,
Öğütleri ananlara günaydın.
Halk Ozanı Karamanlı Nevzat
Lafa libos diye baslayan adamin fikrini sikime surmem, isterse 35 misra siir yazsin.
Fikir, tuhaf merhem; alerji yapar,
Yatay sürmelisin, dikine değil.
Yanlış kullanırsan altın nem kapar,
Başa sürmelisin, s . . . . . değil.
Halk Ozanı Karamanlı Nevzat
Vay anam; bir halk ozanı ile bir akademisyen yazdığım bir yazıdan ötürü gerilmesin yahu… Üzülürüm, yapmayın 🙂
Faik Türün faşist değil miymiş lan? Günahını mı almışız? Vay anasını!