“Refarandum” yaz 3250’ye gönder

“Referandum varmış 21 Ekim’de.” Önce bir duraksıyorum. Referandum ne acaba? Sonra sözlüğe bakıyorum, halk oylaması diyor. Tekrar bir duraksama… Popstar gibi bir şey mi acaba, esemes mi yollayacağız? Ülen ben Bayhan’a bile yollamadım ki, kralı gelse yollamam. Sonra öğreniyorum ki kral değilse de cumhurbaşkanı imiş mevzu bahis. İyi de bu soruyu niye bize sormuşlar? Bugüne kadar neyi bize sormuşlar? Eh madem böyle bir hadise var, biz de konunun üzerine eğilelim ve oyumuzu bilinçli bir şekilde kullanalım diyerek şöyle bir gözden geçirme yapayım diyorum:

İlk etapta ne güzel Abdullah Gül seçilecekti meclis tarafından. Sonra bi kavga, bi kıyamet derken 367 kişi bulamadılar koca mecliste. Bir de baktık ki sandık başındayız.

Bizi sandık başına yollarken bir de “Anayasa değişikliği yapalım, Cumhurbaşkanını da siz seçin” dediler. “Çifte sandık” diye de eklediler. E kardeşim madem biz seçecektik onca kıyamet niye koptu? Olurdu olmazdı derken, o zamanki Cumhurbaşkanına imzalasın diye gönderiverdiler. Ahmet Necdet Sezer ise ” al da çöpe at” dercesine geri gönderdi değişiklik paketini. Paket deyip geçmemek lazım, mübarek bumerang gibi geri geldi. E Cumhurbaşkanının da gücü bir yere kadar tabi, elinde veto hakkı kalmayınca bu sefer bize başka bir sandık yolu göründü. Referandum!

Neyse, seçimler oldu bitti. Sonuçlar hepimizin malumu. Seçim bitti derken bir de baktık Cumhurbaşkanlığı seçimi! E hani anayasa değişikliği, E hani referandum, E hani biz seçecektik? Şöyle böyle derken bir de baktık Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı olmuş. Neyse dedik, hayırlı olsun. Kavga gürültü de bittiğine göre işimize gücümüze bakalım.

Sonra aniden yeniden hatırladık yerimizden sıçrayarak: Referandum! Bu kadar çalkantı bir gün bizi kalpten götürecek galiba. Ama napalım bari şu işi de aradan çıkaralım da bitsin. Neyi oylayacaktık biz: 11. Cumhurbaşkanını kim seçsin? Valla bence meclis seçse daha iyi gibi ama cumhur da kendi başkanını seçebilmeli tabii. Şimdi olayın bir de şu boyutu… Yahu dur bir dakika, 11. Cumhurbaşkanı seçildi ya kardeşim!

Referanduma yaklaştıkça hukuki tartışmalar artmaya başladı. Şimdi biz 11. Cumhurbaşkanını seçmeye kalkarsak Abdullah Gül ne olacak? Kendisi 11. değil mi yani şimdi? E 10. hiç değil zaten. Acaba yasaya madde koyup 10,5. diye bir sıfat mı versek kendisine? Hem forvet, hem de forvet arkası oynar o zaman belki? Neyse, işte bu tartışmaların sonunda şimdi de diyorlar ki biz o Anayasa değişikliği paketinden 1-2 maddeyi çıkartmak istiyoruz! Gayet yüzeysel yaklaşarak, “E kardeşim madem çıkartacaksın, niye koyuyorsun pakete?” demezler mi adama! Anayasa mı yapıyorsun yoksa lego mu? Ya sabır çekelim, anlayışla karşılayalım diyoruz. Hadi değiştirin bakalım paketi diyecek oluyoruz ama referandum aslında çoktan başlamış bile. Gümrüklerde binlerce oy kullanılmış!

Bir de not ilave etmek lazım ki, yeni bir Anayasa taslağı hazırlanıyor şu aralar. Yani 21 Ekim’de ne çıkar bilinmez ama bir de bakmışız trilyonlar harcayarak oylanacak olan maddeler, yeni Anayasa taslağında yer almamış. Olmaz öyle şey demeyin lütfen. Yukarıdaki satırları bir daha okuyun. Ben uydurmadım, happened! Şimdi olan biteni kabaca gözden geçirdim. Olaylar böyle gelişti. Tabii diyeceksiniz ki her şeyi anlatmışsın da Anayasa değişikliği neyle ilgili, neleri içeriyor hiç değinmemişsin. Aslında onu da anlatacaktım ama göze alamadım. Ben bu yazıyı yazana kadar o değişiklik paketinde ne değişiklikler oluyordur kim bilir? Ve referandum gününe kadar daha neler olacak? Belki oy kullanmak için kabine girdiğimizde bir değişiklik daha olacak. Hatta belki referandum bile olmayacak. Ama bence en iyisi “Referandum olsun mu olmasın mı?” referandumu yapılsın. Yanına bir de “Türkiye Malezya olur mu?” diye bir bonus soru koyduk mu çok demokratik oluruz.