Seçmek ya da seçememek
Seçimlere sadece birkaç gün kaldı. Caddeler, sokaklar, mahalle araları inanılmaz bir renk cümbüşü içinde. Partilere ait flamalar her tarafı bayram yerine çevirmiş vaziyette. En azından olumlu bakmak istediğim için böyle görüyorum. “İstersen donatalım dört yanı bayraklarla” diye bağırmanın hakkını veriyorlar vesselam. Bir de şu var, ekonomik kriz falan diyoruz ama bu seçim ekonomisi inkâr edilemez bir canlılık verdi tüm ülkeye. Esnaf bir nebze olsun nefes aldı belki de. Seçim havasının en olumsuz tarafı bangır bangır mahalle aralarından sesleri son ses geçen seçim arabaları. Hayır, söylediklerini anlayabilsek bi derece ferahlayacağız, fakat söylenilenlerin ya ortasından ya sonundan ya da başından bir şeyler yakalayabiliyoruz. O da anlam kirliliğini en derinden yaşattırıyor.
Tabi ki yurdumdan seçim manzaraları minvalinde bir yazı olmayacak, yazarken daldık gittik işte. Bu seçimler güzel yurdumdaki her seçim gibi çok büyük önem taşımakta çünkü politikacı amcalarımız hep öyle diyor. Demokrasi var ya memlekette! O sebepten olsa gerek. 4–5 yılda bir sandık başına gidiyoruz oy kullanıyoruz ve bizi yönetecek kişileri belirliyoruz! Hadi canım sende, milletvekilleri belirlenirken söz aldın mı sayın vatandaş? Belediye başkan adayları için hiç fikir belirttin mi peki? İl genel meclisi ne işe yarar, nasıl aday olunur fikrin var mı? Hepsini geçtim muhtarını tanıyor musun ey vatandaş?
Neyse, ben demokrasi üzerine de bir yazı yazmayacaktım, ki yine daldık. Gelelim esaslı meselemize. Bu seçimlerde Büyükşehir Belediyelerini hangi partiler ya da adaylar kazanır? Geçmişten günümüze ufaktan bir çözümleme yapmaya çalışalım. 2896 kişiye soramadım o yüzden oy dağılımını veremeyeceğim. Analiz, tez, sentez peşindeyim. İstanbul, Ankara, İzmir ne olur onu tartışacağım. Bu seçimler bir kırılma yaratabilir mi? İktidar daha da güçlenerek mi çıkar; yoksa kendi içinde çatlak sesler yükselmeye mi başlar? Halk iktidardan memnunsuzluğunu sandığa yansıtırsa olası bir erken seçim gündeme gelebilir mi? Ya da iktidar oy oranını arttırıp “kral da benim, padişah da benim” der mi? Bu soruların cevaplarını hep beraber seçim öncesi incelemeye çalışalım. Seçim bittiği zaman “nasıl olsa herkes ben demiştim zaten” diyecektir.
Öncelikli ilimiz İstanbul. İstanbul’da seçim iki aday arasında geçecek gibi. Ya Topbaş devam edecek ya da Kılıçdaroğlu Türk siyasetine yeni bir soluk getirecek ve yeni bir sayfa açacak. Öncelikle Aralık 2008 öncesine dönersek yoldaki 10 vatandaşın 9’u Topbaş bu seçimi kazanır derdi. Ve de emin olarak söylerdi. Mart 2009 da ise yine büyük çoğunluk Topbaş kazanır demekte ama arkasından da “acaba” sorusunu sormakta. Türk siyasetinde son dönemlerde pek göremediğimiz, belki de hiç göremediğimiz bir rol-model AKP iktidarının karşısında belirmiş durumda. Tam olarak söylemek gerekirse hem AKP, hem de BAYKAL kliğine karşı ciddi bir muhalefet söz konusu. Ama Baykal akıllı adam, hemen ipini çekti KILIÇDAROĞLU’nun. Kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa İstanbul’un sorunlarıyla boğuşacak; eğer seçimi kaybederse de karizması çizilecek, artık meclis koridorlarında pek sükse yapamayacak. Her iki durumdan da karlı çıkacak tek isim tabi ki BAYKAL olacak.
Neyse yine seçimlere dönersek, bu seçimlerde İstanbul’u kazananı benim tahminimce seçimlere katılım oranı belirleyecektir. 2004 yılı seçimlerine baktığımızda katılım %68’lerde. Bu da şu demek oluyor. AKP’nin aldığı toplam oy: 2.090.636 iken, oy vermeyenlerin toplam sayısı: 2.428.346. Yani oy vermeyenlerin partisi seçimin mutlak galibi. Bu seçimlerde sandık başına gitme oranı artarsa seçimin yönü değişebilir. KILIÇDARĞLU’na seçimi bu nokta kazandırabilir. Yine KILIÇDAROĞLU’nun kazanma şansını yaratabilecek bir diğer nokta; mevcut AKP yönetimine karşı “merkez sağ”ın güçlü bir alternatif yaratatıp, oyları bölebilmesiydi, fakat bu gerçekleşmedi. Bu KILIÇDAROĞLU’nun seçilme şansını oldukça düşürmekte. Geçmiş seçimleri incelediğimizde ne demek istediğimi daha net anlatabilirim.
1989 seçimlerini Nurettin Sözen’li SHP kazanırken oyların %35,6’sını almıştı. DSP ise %13,5 alarak solun oylarını ikiye bölmüştü. Bu da toplamda %49’luk bir oran yapar. Merkez sağda ise ANAP+DYP= %38 ‘lik bir oran yakalamışlar. Refah Partisi ise %10,75’lik bir oran yakalamış. Tabi bunun yanı sıra 1989 yılında Anavatan iktidarının ne durumda olduğu da seçimi etkileyen önemli bir unsurdur. Fakat bizim incelediğimiz nokta merkez sağdaki iki partinin oylarının toplamının SHP’den fazla oluşudur. Seçimlere katılım ise %68.73.
Gelelim 1994 seçimlerine. Bu seçimlerin sonucu bize Türk seçmenin oylarının ne kadar yanardöner olduğunu kanıtlamaktadır. Seçimin galibi aldığı %25,3’lük oy oranı ile Refah Partisi. Recep Tayyip ERDOĞAN siyaset sahnesine adımını atmakta. İkinci olan ANAP ise %23,3 oy oranına sahip. (Arada 84.000 oy fark var) DYP %13,5 orana sahip. Merkez Sol ise iyice gerilemiş durumda. SHP %16,9 oy oranına sahipken, DSP %14,4 oy oranını yakalamış. Bir önceki seçimlerde toplam %49’u bulan Merkez sol bu seçimlerde %30’lara gerilemiş. Ancak oylar bölünmese seçimin galibi olacaklar. (Bu arada bu seçimlere katılan CHP’nin oy oranı %2’lerde.) Seçimlere katılım %87.89.
1999 seçimlerinin galibi kapatılan RP’nin devamı olan FP. Yakaladığı oy oranı %24.48. Ama asıl sorun şurada. DSP’nin yakaladığı oy oranı %24.14. Ve arada sadece 17.000’lik bir oy farkı var. Peki, CHP’nin aldığı oy miktarı ne derseniz o da 597.858. Yani 20.000 CHP seçmeni DSP’yi tercih etse seçimin galibi Merkez Sol olacak. Merkez sağ ise ANAP+DYP %23 ‘te kalmış. Seçimlere katılım ise %82.63.
2004 seçimlerinin mutlak galibi ise %42 oy oranı ile AKP. Merkez Sağ bu noktada erimiş vaziyette. Merkez sol CHP’de birleşmiş gibi gözükse de bu durum seçimi kazanabilmek için pek yeterli olmamış. Şu nokta önemli 1989–1994–1999 da Merkez Sol’un oy oranı devamlı olarak %30’un üzerinde olmuş 2004 yılında ise %25,7 olarak dağılmış. Bu seçime katılım oranı ise %68,94.
Sonuç olarak İstanbul için benim tahminim, TOPBAŞ karşısında merkez sağ’dan bir alternatif olmadığı için KILIÇDAROĞLU’nun seçimi kazanma olasılığı oldukça zayıftır. Ama bu TOPBAŞ’IN garanti seçileceği anlamına da gelmez. Oy verme oranı yükselirse KILIÇDAROĞLU’NUN oy oranı da yükselir, fakat bu seçilmesine yeterli olabilir mi onu da pazar akşamı öğreneceğiz. Kalbimizden geçeni bir tarafa bırakırsak TOPBAŞ yüksek ihtimalle %4–7 oy oranı farkıyla yeniden seçilecektir.
Ankara için yazacaklarım vardı yoruldum. Zaten başkent için bir şey yazmaya gerek yok. Seçimin galibi burun farkıyla finişe girecek. GÖKÇEK, YAVAŞ, KARAYALÇIN arasındaki yarışı çok az oy farkı sonucuyla göreceğiz. Kimin kazanacağını kestirmek güç. Ama şu kesin kim seçilirse seçilsin sürpriz olmayacak.
İzmir’de sonuç belli aslında KOCABAŞ açık ara ipi göğüsleyecektir.
Olasılıkları yeniden değerlendirelim. AKP eğer Ankara ve İstanbul’da ipi yeniden göğüslerse seçimlerden istediğini almış olarak çıkacaktır. Genel toplamda da oy oranı CHP’nin %15-20 üzerinde olursa değmeyin AKP’nin keyfine.
Eğer CHP hem İzmir, hem Ankara, hem de İstanbul’u kazanırsa “yok artık Ali Sami” deme zamanı gelir. Aragones’li Fenerin şampiyon, Baykallı CHP’nin iktidar olması güzel yurdumda görülecek türden hareketler olduğu için seçim sonunda en çok “havasına, suyuna taşına toprağına …” şarkısını bolca dinleyeceğim. Bu bir rüya olmalı diyerekten hayata devam edebiliriz. Bu durum AKP için tehlike çanlarının çalması ve karizmatik-otoriter lider modelinin sorgulanması anlamına gelir. Bu da sonun başlangıcı olacaktır.
AKP İstanbul, CHP İzmir, MHP de Ankara’yı alırsa alın size kardeş payı nasıl olurmuş sorusunun cevabı. Ama bu kardeş payı gibi gözükse de benim tahminim Türkiye Cumhuriyeti için sonun başlangıcı demektir. Hiç de iyi sonuçlar getirmeyecektir. Neyse bakalım izleyelim ve görelim.
Ankarada Gökçek – Karayalçın savaşının MHP’ye yaradığını düşünüyorum. Ve nedense orada gönlüm Yavaştan yana.
İstanbul’da katılımın yine düşük olacağını sağ partinin sağlam bir adayının olmamasının da Akp’yi daha da yükseltip Chp’ye %15-20 lerde bir fark yapacağını bekliyorum. Umarım yanlırım ve Kılıçdaroğlu’nu başkan olarak görürüz.
İzmir’de AKP’ye tepki oylarının daha da büyüyeceğini düşünerek CHP’nin rekor bir farka ulaşacağını söylemek içinse siyaset profesörü olmaya gerek yok.
Ozan neden 3 farklı partinin büyük şehirleri kapmasının sonun başlangıcı olarak görüyosun?
Siyaset konuşmadan, doğrudan aday ve seçim sonucu konuşacağımız bir başlık olmuş burası. Bence gerekliydi, teşekkürler abi.
İSTANBUL
İstanbul’da Ozan’ın da söylediği gibi, Kılıçdaroğlu’nun seçilme şansı Topbaş’ın karşısında sağ alternatif çıkmamasından dolayı oldukça düşük. %10’a yakın bir farkla Topbaş alır diyorum. Desteklediğim aday: Tabii ki Kılıçdaroğlu.
İZMİR
Konuşmaya bile gerek yok. Gavur İzmir‘in sahibi bellidir.
ANKARA
Bence en heyecanlı ve sonucu belirsiz seçimler burası. Dikkatle izliyor olacağım. AKP’nin Ankara adayını bir türlü açıklamaması, Turgut Altınok olayı flian, Melih Gökçek için oldukça sıkıntılı başladı seçim süreci. Ben burada Karayalçın’ın oldukça sükse yapacağını düşünüyordum, ama açık konuşmak gerekirse İstanbul’da kaybetmesi yüksek ihtimal olan Kılıçdaroğlu’nun yarısı kadar bile parlayamadı bu süreçte. Bir de Melih Gökçek tayfasının ev ev dağıttığı Karayalçın CD’leri eklenince, Ankaralı tam anlamıyla kendini bulamadı onda.
Bu noktada merkez sağda alternatif olarak Mansur Yavaş çıktı ki, hem kendi tabanı, hem memnuniyetsiz AKP’liler, hem de bizzat Gökçek’in ülkücü tabanından oy toplama potansiyeli ile potaya soktu kendisini. Ki ilçe belediyesinde yaptığı hizmetleri sıkça duydum Ankaralılardan.
Gökçek ise makyavelist bir isim olarak seçimi AKP-CHP-MHP üçgeninden çıkartıp, Sağ-Sol eksenine çekmeye çalışıyor. “Gökçek gidecek/Sol gelecek” afişleri ve hemen karşısına asılan “Melih GÖkçek/Sağda birliğin adresi” pankartları da bu çabanın ürünü.
Gökçek de, Karayalçın da, Yavaş da kazanabilir. Hatta ankatlere riayet
edecek olursak, her ankette birisi önde çıkıyor diye mavi ekran vermemiz mümkün.
3 büyük şehre bakalım dersek, seçim Ankara’da olacak. Diğerlerinin galibi belli zaten.
Seçim sonuçları konusunda dea ile aynı düşünüyorum. Kazansa bile Ankara Akp nin kendini sorgulamaya başladığı yer olacaktır. Ayrıca İstanbul un süpriz yapma ihtimali mevcut. Toplamda 1. çıksa bile Akp oy kaybedecektir.
@alfredo
3 ilin farklı partilerin eline geçmesi halinde oluşacak senaryo bana çok iç açıcı gelmemekte. 3 farklı il,3 farklı parti,3 farklı belediyecilik anlayışı,3 farklı ideolojik altyapı,3 farklı denemenin yaratacağı kaos. (Neo-Liberal Belediyecilik Düzleminde)
Bence bu çoğulculuktan öte bir şey. Demokrasinin vazgeçilmez dayanağı çoğunluğun iktidara sahip olması değildir. Temel hak ve özgürlüklerin vazgeçilmez olmasıdır. Böylesine güçlerin dağıldığı bir siyasi düzleme girersek gelecek ne olur ben pek kestiremiyorum. Çatışma ve kaos kaçınılmaz olur gibi geliyor. Bu durum daha önceki süreçlere benzemiyor bence. Neticede bununla ilgili görüşlerimi farklı bir yazıda daha ayrıntılı olarak anlatmak isterim.
Bu arada Antalya,Mersin,Kocaeli,Diyarbakır,Edirne,Gaziantep,Trabzon gibi illerde de değişik bir seçim izleyeceğiz gibi.
Yazını bekliyorum Ozan.
Bu arada dün akşam saat 11’i 5 geçerken programı başlatıp 12’de seçim yasakları başlıyor diyerek programı kapatan show tv’yi ve akşam gazetesini kınıyorum. Aynı zamanda akşam gazetesinin ve yazarlarınında beş para etmez olduğunu düşünüyorum.
Programa muhalefet liderini alıyorsun 45 dakikada bir bok soramıyorsun zaten bunun 15-20 dakikası helikopter kazasına gitti. Tam düzgün bir yerden konuyu girildiğinde “sayın baykal seçim yasakları giriyor lütfen konuyu kapatalım.” deniyor.
Arkadaş böyle yapacaksan hiç çağırma yada “yemekteyiz” programını yayınlama. Bir gün önce de Başbakanın çıktığı bu iki programda elle tutulur gözle görülür bir sorunun çıkmamasıda ayrı bir konu. Bence sayın baykal evde yemekleri kim yapar? kimin sözü geçer gibi sorular sorulsaydı ?
Akp nin düşüş oranı beklediğimden çok daha az oldu. Halbuki bu iyi bir fırsattı. 🙂 Birçaok ili kazansa da kaybettikleri iller ve oy durumu nmevcut.
Fasulyeden olarak vediğimiz tahmin doğru çıktı. Bizi izleyenleri yanıltmadık. % 4 ila 7 arası fark olur dedik, oranı tutturduk.
Asıl önemli olan ise “galiptir bu yolda mağlup” diyebilmemiz. Ve tv karşısında ulan oluyor mu bu sefer diyerek heyecan içine girmemiz. Bu daha başlangıç. Halkın tercihi belli. Bu adamı önce başkan sonra da başbakan görmek. Belediye Başkanı olarak değil.
Kılıçdaroğlu İstanbul’u alsaydı yazacağım zafer yazısının başlığı “İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşu” olacaktı. Kısmet değilmiş, ama ben şahsen çok gurur duydum aldığı oy oranıyla. Umarım CHP içi demokrasiye kurban gitmez, bu yenilgiden alınacak zafer donelerini alır ve yoluna tüm hızıyla devam eder.
Başlık yalan oldu dediğim gibi, lakin aynı başlığı Antalya için büyük bir sevinç ve gururla atabiliyorum.
29/03/2009: Antalya’nın düşman işgalinden kurtuluşu
Plase başlığım da: Antalya rektörünü atadı.
* * * * * * * *
Özel not: Seçim tartışmalarını kusma aparatında değil de burada yapalım arkadaşlar, malum orada kaybolup gidiyor. Burada tarihe not düşelim 🙂 (Abart, iyicene abart)
Bence CHP için başarılı bir seçim oldu. Ankara ve İstanbul’da son ana kadar savaştılar. Antalya’da büyük bir başarı elde edildi. Memleketimde çok öndeler ( Tekirdağ,Edirne,Kırklareli ). İstanbul’da en önemli yerleri aldı.( Beyoğlu’nda ki seçim durumuna sürekli F5 yapıyorum hala inanamadım) Kadıköy, Bakırköy,Ataşehir, Avcılar güzel cevaplar verdi hükümet partisine.
Biraz ağır olabilecek bir düşüncem var. Maddiden ziyade beyin olarak varoş olan insanların yoğun olduğu yerlerde AKP’nin kazandığını düşünüyorum. Bu oy atanların çoğunun da bir beklenti içerisinde olduklarından dolayı AK Parti’ye oy attıklarını rahatlıkla söyleyebilirim.
Dikkat edin haritanın nerdeyse tamamı sarı gibi gözüksede Başbakan hiç memnun değildi durumlardan. Çünkü önemli ve hedef gösterilen şehirlerde başarısızlık vardı( Trabzon harici). Kale dediği İstanbul ve Ankara’da bile zor anlar yaşadılar. Hatta iddia ediyorum. CHP’nin yanlış adam tercihi sayesinde Gökçek’in kazandığını düşünüyoruym. Burada da Mansur Yavaş’ın bir marka olmaya başladığını ve MHP’nin başkanlık koltuğuna bile gelebilecek bir alçakgönüllükte ve dürüslükte olduğunu da altını çizmek istiyorum.
Çok düşündüm yeter…
Bu secimler CHP’nin Baykal’dan kurtulmasi gerektigini bir kez daha “kafamiza vurdu”. Ankara CHP icin guzel bir ornek olmali. Melih Gokcek son secime gore % 20 civari oy kaybetmis, MHP bu civarda arttirmis, CHP % 15 arttirmis. Gokcek’ten giden oylar MHP adayina gitti buyuk ihtimalla, peki bu CHP oylari nereden geldi? Gecen secimde % 20 oy alip bu secimde % 1 oy almis DTP bize ne anlatmaya calisiyor?
CHP Dogu ve Guneydogu’ya bu yaklasimi sergiledigi surece % 20 civarinda gezip duracak. Haritanin sag tarafinda % 10 bile oylari yok ve bunu arttirmaya da gayretleri yok. Tayyip Erdogan gecen secimden once alt-ust kimlik muhabbeti yapti, bolgeye 5 gram faydasi olmamasina ragmen oylari patlatti, sadece lafla, sifir icraatla yapti bunu. DTP genel oy oraninda % 5-6 civarini gecemiyor senelerdir. CHP’nin hedeflemesi gereken kitle bellidir, bu ulkede sosyal ve kulturel baski altindaki Kurtler ve Aleviler ile emegi somurulen, cocugunun karnini doyuramayan emekciler. CHP ancak bu sayede 70’lerin oncesi gunlerine doner. ’80 oncesi CHP laiklik diyerek 500.000 kisiyi meydanlara toplamiyordu. Baykal’la ve bu zihniyetle yarin AKP 15’e bolunse oradan dogan bir parti en az % 25 oy alir, CHP yine % 20’de kalir, arada bir kurulan koalisyon hukumetlerinin yancisi olur, baska da bir sey olmaz.
Demre yazısına ekledim şimdi ama buraya da not düşelim:
Demre seçimlerini de DP adayı Süleyman Topçu %51 civarında oy ile kazandı. AKP seçime birkaç gün kala Ertuğrul Günay tarafından çantalarla getirilen 300.000 TL parayı dağıtmasına rağmen babayı aldı. Demre’de yazlığı olan Günay “Demremiz yerel seçimlerde hep şanssız oldu, ama bu kez iktidar partisini seçerek hizmete kavuşacak” diye girdi seçime ama, kendisi başka birşeye kavuştu, afiyetle yer inşallah…
Demre gibi 10000 seçmeni olan küçük bir ilçeye bile bu kadar para yağıyorsa, ben bu seçimlerde ne dolaplar döndüğünü hayal bile edemiyorum yalnız… Ki misal, ben Ankara’da ciddi dolaplar döndüğünü düşünenlerdenim.
Bu rahatlık, bu soysuzluk, bu şerefsizlik midemi bulandırıyor. Ama kimse bunun hesabını sormayacak biliyorum. Kimseye bir yaptırım uygulanmayacak. Hatta kimse “oy verdiğim partiye bak, ne kadar çirkef” demeyecek. Biliyorum.
Umarım verilen oyların CHP’ ye değilde Kılıçdaroğlu’ na olduğunun en kısa zamanda farkına varır da Baykal aktif siyasi yaşantısına bir son verir. Seçim başarısını kendinden bilmesi gibi bi durumu hayal bile edemiyorum.
Bu arada DEA iyi diyorsun hoş diyorsunda, Demre’de DP kazanmış be birader. DP yahu DP…
Demre’de yıllardır merkez sağ kazanıyor zaten. Mevcut başkan daha önce de DYP’den seçilmişti, daha önce ANAP’ta siyaset yapıyordu. Partici değilim ki ben, CHP kazanamıyorsa kazanamasın bana ne? AKP almasın, o utancı taşımasın memleketim, yeter bana 🙂
İstanbul’un kuşatması bertaraf edildi.
Bilen biliyor. Seçim sandığında görevliydim. Çok sinir stres bir iş daha da tövbe yapmam.
Alfredo haklısın çobanın oyu ile senin oyu bir mi? Utanma bunu da söyleyiver olsun bitsin bu iş.
Akp; Daha sert bir darbe yemeliydi. Kibirin,şımarıklığın cezasını çekmeliydi. Kendilerini çıkartan halkın yine bir hamle de kendilerini indirebileceğini anlamalılardı. Böyle bir memnuniyetsizlik(!) değilde akıllı olmazsak genel seçimlerde bitebiliriz uyarısı almalıydı.
Chp; Anlamıyorum ben bu adamları, madem Kılıçdaoğlu’nun üstüne spotları yaktın. Bari parladığı yerde koysun adaylığını. Ankara’yı dolayısıyla bir büyükşehiri almış ol. Koy çoçuğu. Nasılsa Ankara çöktü sıra İstanbul’da dersen güçü bölersen olacağı bu. Kendi düşüncem eğer Kılıçdaroğlu bağımsız aday olsa zaten bu oyu alırdı. Yani en büyük pranga Kılıçdaroğlu’nun ayağında ki CHP.
Mhp ve diğer sağ partiler; Artık yeni bir yüz yeni bir heves be kardeşim. Bu kadar da altın tepsi ile Akp ye seçim verilir mi?
Dsp ve diğer sol partiler. Varlığınız ile yokluğunuz bir.
Bu çobanın oyu muhabbeti, cümle alem tarafından “siyaset felsefesi” başlığı altında belki 2000 yıldır tartışılan bir mevzu, çok da ciddi tartışılan bir mevzudur. Ağa da onaylayacaktır kanımca, çok da sağlam bir münazara konusudur. Aysun Kayacı’ya takılmayalım, konunun özüne bakalım.
Onun dışındaki tespitler fena değil, 8 aldın. Yerine geç. 297 Ulvi, sen gel tahtaya şimdi…
dellez; Bu çok sağlam münazara konusunda ise tarafımı öğrenmiş oldun. Ayrıca 10 üzaerinden mi 8 100 üzerinden mi? 🙂
Benim de tarafim seninle ayni (simdilik), ama her gecen gun fikrimi daha fazla sorgular oluyorum 😉
10 uzerinden 8…
Partici değilim diyorsun ama göt kadar demrede bile isim değil parti üzerinden seçim yapıyorsun. Ulan bi insan sürekli mi tutarsız olur arkadaş? Dün dündür bugün bugündürlü Demreye hayırlı uğurlu olmasını dilerim o ayrı, Diyarbakır, Tunceli için ne dersin bilmem ama ben orada bahsettiğin utancı yaşamayı canı gönülden isterdim.
Babamla konusuyorduk dun, oy sandigi calmanin 70’lerden kalma bir ulkucu gelenegi oldugunu soyledi. Sandik hirsizligindan suphelenilen koylere komiteler gonderip nobet tutuyorlarmis. Gerci ulkuculere sorsan onlar da solcular caliyordu der muhtemelen.
Altar, Tunceli’de camasir makinesi dagitarak % 25 oy almislar, oradan aldiklari en yuksek oran budur heralde. 2 sene boyunca dagitim devam ederse genel secimlerde yasarsin bu utanci.
Ağa kamer genç senin gibi düşünmediğini beyan etmiş. Bakalım görecez genel seçimlerde yaşanacak mı o utanç? Aslında elde silah olmayınca yaşanmaması için bi neden yok. Bakınca esenlere, bağcılara insan daha iyi anlıyor bu durumu.
Sandık mevzuları konusunda 1948 seçimlerine kadar gidilmeli derler yaşı birazcık daha büyük olanlar. Sezarın hakkı sezara 🙂
Bin kere dedim ki çıkış yap ama nerdeeee. Benim yaı Ağa yukardaki. Temennilerde bana ait.
Ben ne dedim lan? Umut sactim gelecek icin, daha ne istiyorsunuz 🙂
Iğdır’ın bu şekilde sonuçlanması üzücü bir konu.
http://secim2009.sabah.com.tr/Igdir-merkez432.html
Yahu bırak bu işleri dea. Partici değilmişmiş. Tosunun kemiklerinin iri olduğu söylemine daha çabuk inanırım. Sitenin girişine ok işaretlerini koymadığı kalmış hala diyor ki partici değilim. Benim içinde bir başlık koy oraya yar saçların lüle lüle kemal sana güle güle.
Ağa ; “Ne kadar kötü boktan şey varsa hepsi ülkücülerden çıkmadır. Bütün devrimciler delikanlı, esaslı insanlardır.” Hala bu söylemde insanlar varsa takdir ediyorum. Müzeye koyalım.
Ekşide şöyle bir şey buldum. 1946 seçimleri ile ilgili.
“aslinda o yil secimler yapilmayacaktir ama o sene kosedeki hilmi bey amca’nin ulseri azdigindan, 1947 yilinda yapilmasi gereken secimler, rahmetli inonu tarafindan bir yil one alinmistir. dortlu takrir’i veren celal bayar , adnan menderes , fuat koprulu ve refik koraltan , chp’nin secimleri bir yil one almasini baskin secim olarak niteleyip suyu bulandirmaya calismislarsa da basarili olamamislar, tum hazirliklarini tamamlamis olan chp’nin ulkeyi secime goturme gibi demokratik bir hakki kullanmasina mani olamamislardir.
secimin erkene alinmasinin bir nedeni de, ikinci dunya savasi sonrasinda yeniden kurulan dunyada, ulkenin saglam temellere dayanan ve yirmi uc yillik koklu demokrasi ve parlamenter sistem deneyimini taçlandirmaktir. bu kadar iyi niyetli temellere sahip bu girisimin, yine muhalefet tarafindan marshall yardimi cercevesinde yapilacak askeri yardimlara abd nezdinde hak kazanabilmek icin demokrasiye gecilmis süsü verilmek icin yapildigi iftirasi da tamamen uydurmadir.
secim acik oy gizli sayim gibi ingiltere’de 316, abd’de 184, kongo’da 47 yildir uygulanan modern usulde yapildi. herkes ozgurce oy verecegi partiyi soyledi. sayimlar, secimin yapildigi gunlerde hava son derece ruzgarli oldugu icin oy pusulalarinin ucmamasi maksadiyla kapali mekanlarda yapildi. yer yer cikan gunesin muhurleri eritmemesi maksadiyla oylama acik yapilmisti zaten. oy verme esnasinda muhalefete oy vermek isteyen vatandaslarimiza sandik basindaki jandarmalarin fiziksel siddet uyguladigi da tamamen icimizdeki irlandalilar’in yalanidir.”
Partici değilim söylemi yanlış anlaşılmış, -ki aslında ben yanlış anlatmışım- Partici değilim derken, elbette herhangi bir partiyle alakam yok demek değildi niyetim. Parti derdinde değilim demek istemiştim. Yoğun bir pazartesi, iş güç arasında fırsat bulup yazınca böyle yanlış kelamlar çıkabiliyor ağızdan. Düzeltmeyi borç bilirim.
Parti derdinde değilim. Demre’de DP kazandı diye üzülmem yani. Kaldı ki rahmetli dedem de DP kökenli, ANAPcıdır 🙂
Allah Allah ben oyle mi demisim yahu? Hayret.
Ağam, takma kafana. Ben uzun uğraşlar sonucunda anladım ki werdure ve Altar’ın çözülmesi imkansız, süper algoritmik bir kripto sistemi var. Söylediklerini ve söylemediklerini bu müthiş sistemden geçirip, zengin bakış açısı ve algıları ile öğütüp, önüne koyuyorlar mis gibi.
Dellez de katılıyor bu fikrime ama, Altar teröründen korktuğu için dile getiremiyor. O buğulu gözlerinden anladım ben bunu 🙂
Seçimlere hile ve güç karışmasına gideceksek 1913-1914 seçimlerini incelemek gerekir. Ama yurdumun insanı pek sevmez tarihin derinliklerine inmeyi.
@werdure
Hiç girme istersen 1946 seçimlerine o seçim ekşisözlükteki komik arkadaşların boyunu aşar birkaç kere çarpar,sallar yıkar geçer:)Seçimlerden nasıl kaçılır nasıl girilmez öğrenmek isterseniz Hürriyet ve İtilaf Partisini inceleyin. Onların hareketleri bugünkü iktidara yakındır. (Bknz 1920 TBMM seçimleri,Başkomutanlık Yasası tartışmaları.)
@ werdure: Aysun Kayacı yakıştırmandan pek bir anlam çıkaramadım. Düşünüyorum düşünüyorum çıkmıyor yahu.
Oy çalma, değiştirme değilde Beyoğlu’nda saat 1’e kadar ( sonrasında uyudum) %10-12 önde olan bir parti 3000 küsür oyla nasıl seçimi kaybeder aklım hala eremedi.