Sosyal bir varlık olarak İnsan…
Toplumsal iletişim son derece önemli. Neden? Toplum içinde iletişemiyorsan, sosyal bir varlık olmaktan uzaklaşıp, hayvanlığa doğru yol alıyorsun. Bu da hayatı oldukça zorlaştırıyor; hem senin, hem de etrafındakiler için. Çok da umrunda mı peki? Zaman zaman hayır. Nezaket sahibi, ince ruhlu bir insan olmadığımı kimseye atlatmama lüzum yok sanırsam. Lakin bildiğin bir öküz de değilim. Sabrım zorlanmadığı sürece…
Gece saat 23:00’de Ankara Aşti’den hareket eden bir otobüse bindim. Nilufer’in yeni uygulaması ile her koltuğun arkasında bir LCD var. 3-5 tane TV kanalı, 3-5 tane DVD kanalı var, bir tane de otobüsün önüne konmuş bir kamera ile yolu takip edebiliyorsunuz. Birkaç defa rastladım bu araçlara ve yolculuğunu keyifli hale getirdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Film seçimi konusunda sıkıntılar var gerçi ama, koskoca Show TV iki gün üstüste aynı Recep İvedik filmini koyuyorsa milyonların önüne, Nilüfer Turizm için eleştiri getirmek yersiz.
Dedim ya, yolculuğu daha keyifli kılan bu şekil girişimleri desteklerim. Lakin bu kez oldukça yorgunum, uykum da gelmiş ve daha da önemlisi, İstanbul’a varınca duş alıp, traş olup doğrudan işe gideceğim. Dolayısıyla uyumam lazım. TV olayına hiç girmeden, koltuğu hafifçe geriye yatırdım. Uyku pozisyonu aldım. Daldım dalacağım.
Arkadaki koltukta oturan kadın “Koltuğunuzu kaldırır mısınız?” dedi, “Çok mu oldu, pardon” deyip, hafifçe kendime çektim. “Tamamen kaldırır mısınız?” dedi. Kibarlığı elden bırakmama ramak var, kadın tehlikeli sularda yüzüyor ama farkında değil. “Pardon anlamadım” dedim. “Laptop kullanıyorum, koltuğunuzu yatırınca ekranı açamıyorum” dedi. “Peki bu benim umrumda mı sizce?” Bakın, halen daha kibarlığı elden bırakmamaya özen gösteriyorum, ancak gerektiğinde nasıl çirkinleşeceğimin emarelerini de rakibime gösteriyorum. Artık ne kadar anladıysa…
Kadın bu cevabıma karşın papağan taktiğine geçti, tekrar “Kaldırır mısınız lütfen?” dedi ama bu kez biraz daha cazgırca. “Hanfendi, bakın çok yorgunum, sabah da işe gitmem gerekiyor. Umut ediyorum ki laptopla çok kısa ama acil bir işiniz vardır, zira şuan bir internet kafede değilsiniz. O yüzden şimdi koltuğu kaldırıyorum, ancak 15 dakika sonra indirdiğimde, tek kelime bile duymak istemiyorum. Umarım anlayışla karşılarsınız” dedim.
Saate baktım, 15 dakika sonra çıkacak kavgaya karşın kendimi psikolojik olarak hazırladım. O sırada da TV’de oynamakta olan “Var mısın Yok musun?” programına bir göz gezdirdim. Herif 50 TL ve 500000 TL ile son iki kutuya girdi, bankanın teklifi ne kadardı göremedim ama reddetmiş. Kutusuna gitmiş. Babayı aldı tabii ki, 50 TL ile güzel bir yemek yer heralde. Neyse, Angelina Jolie ve Morgan Freeman’ın Wanted adlı filmi vardı, iki göz gezdirdim. Ama film izlemekten çok daha önemli bir misyonum vardı. Muhtemelen facebookta canım cicim yazılamaları yapan bir densize haddini bildirecektim.
15 dakikanın sonuna geldik. İndirdim koltuğu. “Taakkk!” sesinden başka birşey duymadım. Sosyal hayatın içinde, tüm zorluklara rağmen insan kalmanın ve istediğini elde etmenin verdiği muzaffer edayla ve “inşallah monitörün kırılmıştır.” temennisiyle uykuya daldım.
Muavinden kola isteyip dokseydin ya laptopa, kesin cozum olurdu…
Nilüfer’de kola servisi yok. Çay, kahve dışında sadece Meyve suyu alabiliyorsun, ama o da iğrenç. Laptopa bile dökülmez, o derece…
ben de hiç bi zaman o kadının simgelediği kişiliği anlayamadım. ya ben yada çevremdekilerin hayatta hep aşşa yukarı dea’da olduğu gibi olaylarla karşılaştığını duydum da bu karşı taraftaki insan grubu kimdir, nedir, nerden gelir, insan mıdır anlayamadım. lan yoksa diyorum şimdi de acaba o da gidip kendi blogunda arkadaşlarına “ankara yolunda terör saçan hayvan” başlıklı yazılar mı yazıyor kendi perspektifinden. yani yok bi açıklaması kafam almıyor nasıl o cümleler kurulur nasıl bu kadar dünya benim etrafımda dönüyor algısında kalabilir bir insan evladı?
Helal olsun deacan 🙂
Hemen google’da arıyorum 🙂
Karşılamaya gidilip, “Şu mu kadın?” diye parmakla gösterilerek ortama gerilim yayılabilir, biraz da argo tabirlerle ve “Tamam arkadaşlar, gerek yok, değmez” gibi cümlelerle ortamda çirkinliğe zirve de yaptırılabilirdi. Hakikaten kibar davranmışsın kardeşim 🙂
bi helal olsun da benden, bi de osursaydın üzerine keşke.
bunların koltuğun arkasına dizlerini dayayan modelleri de var, ki tam eline el bombası vermelik :p
o diz benim : ))
ben serviste (bizim servis O304) dizlerimi on koltuga dayiyorum, yeminle en ergonomik oturus o oluyor 🙂
abi bu bi çeşit fordçuluk gibin bişe, ben sırtımda sürekli sizin dizinizi hissetmek zorunda mıyım arkadaş 🙂
dizini hissetmeyen kızını hisseder,
mi acaba?
saçma oldu biraz.
Git gide daha bi dayanılmaz oluyorlar, iğreniyorum tüm ben merkezli, bencil insanlardan. Bencilliğinde sınırı olmalı.
dahi anlamındaki de’ler de ayrı yazılmalı 🙂
ayrica bir bilgi olarak da, o koltuklarin arkasindaki ekran sistemlerini verdur’lar yapiyor resuk. istese iki saniyede goruntunu keserdi verdur…
Sayke her gecen saniye seni daha cok seviyorum bu arada 🙂
Ikimiz el ele verip bu odunlara dil bilgisi kurallarini ogretebiliriz 😀
Türkçe klavye kullan ibiş!
Tukkanda yok olm ben ne yapayim 🙂
Bende tatile giderken tercih etmiştim sırf bu tv dalgasına ve peşpeşe starwars serisi vardı.süper olmuştu.
Bu densizlikleri yapabilenlerin ayrı bir beyin gücü var.nasıl bir rahatlıktır anlaması güç.ulan ben yanımda ki adama kıçım,başım değmesin diye şekilden şekile giriyorum rahatsızlık veririz diye.
– Hanimefendi, tabii hemen kaldiriyorum koltugu, yalniz bir ricam olacak, laptopunuzla isiniz bittiginde yarim saat odunc alabilir miyim? Fenerbasketi acmam lazim da, onu acip hemen geri veririm.
– Hay Allah, hala acik degil mi Fenerbasket? Benim acil bir isim yok, buyurun hemen alin isterseniz.
– Iste sosyal sorumluluk, iste asil insanlik. Tesekkurler Turkiye.
AğlamaK istiyorum.
Ve onu da beceremiyorum…
“Ulan biz notebooksuzluktan Fenerbasket’i açamıyoruz, sen otobüste kullanıyorsun yezit” denerek kadına da saldırılabilirmiş. Mantıklı.
bencillik kime göre neye göre? kovalıyoruz bişiler işte.
Bizim sistemler böyle dandik değil. 🙂
50-60 tane dvd var. Filmlerin telif hakları da ödenmiştir. Bilmem kaç tane mp3 var. 4 adet Tv kanalı var. Ayrıca sistemi açıp kapadıktan sonra kaldığın yerden devam etme özelliği var. Usb takılabiliyor. Kendi arşivine aşık olanlar, telefonu şarj manyağı yapmak isteyenler için birebir.
Zaten bizim sistemler seçkin markalarda 🙂