Tesadüfen yalnızız…
Gölgelerimiz kardeşmiydi, yoksa siyah beyaz bir filmin 2 değişik versiyonunda aynı rolü mü oynamıştık.. Hem başroldeydik hem figüran.. Hayatımız parmaklarımızın arasından kayıp giderken empati kurabiliyormuyduk hayatla? Ulaşabiliyormuyduk büyük aşka?.. Arzularımız çıkarcı ve benmerkezci kişiliklere bürünüyor.. Tehlikeli ilişkiler yaşıyoruz.. Sahte ve plastik..
Sahici sevgilerde yok olup sahipsiz rüyalarda huzur buluyoruz.. Canımız yanıyor.. Şehir insanlarıyız.. Sis çökmüş kocaman dünyamıza.. Buğulu arka sokaklarda yolumuzu, ruhumuzun ışıklarıyla aydınlatıyoruz.. Küçük, mor, neon lambaları arayışlarla geçiyor ömrümüz.. Yağmurlu havalarda, yarım kalmış anıları, paramparça sevdaları akıtıyor Zaman.. Bulamıyoruz, göremiyoruz, hissedemiyoruz.. Her seferinde vurgun yiyor ruhlarımız..
Hayattaki en büyük kavgamız bu.. İsyan ediyoruz.. Olmuyor.. Hep bişeyler eksik.. Olasılıklar, şanslar ve olaylar içinde boğuluyoruz çoğu zaman.. Kelimeler yetişiyor imdada.. Gözler, bakışlar, dokunuşlar rutin.. Tesadüfen yalnızız.. Oysa yolun sonunda hala yanlız olacağız..
“Cause time never dies and the circle is not round”
Ve hayat, herşey yolundayken “sus” dediğinde, birden gözlerimin önünden geçen renksiz film karelerinden birinde sen olacaksın..