Tutarsızlık
Defalarca söyledim, ülke gündemini takip etmemeye çalışıyorum. Artık sinirlerim kaldırmıyor. Ama gel gör ki, Cengiz Üstün’ün gündemden kaçamayan kişi karakteri gibi, gündem gelip gelip beni buluyor, üstüme üstüme geliyor.
Son alkol yasakları, gene çileden çıkardı bünyemi. Mesele sadece bu yasakların kendisi değil aslında. Mesele tutarsızlık, mesele ısrarla ve inatla bu adamların dedikleri ve yaptıklarının birbirini tutmaması.
Alkol yasaklarını koyuyorlar önüne, diyorlar ki sana gençlerimizin sağlığı için çıkarttık bu yasakları. Alkışlıyorsun. Samimi olsalar ben de alkışlayacağım. Ama değiller. Gündemleri başka. İnsanların sağlığını düşünen adam, GDO’lu besinleri serbest bırakır mı? Serbest bırakmayı geçtim, adamlar yiyecek piyasasını GDO’lu gıdalara teslim ettiler. Filmlerde şehrin altın anahtarının teslim edilmesi gibi hem de. Yahu adamlar, çıkarttıkları kanunda GDO’suz besinlere GDO’suzdur etiketinin vurulmasını engellediler ki sen gidip GDO’suz olanı seçme, illa ki GDO’lu olanı tüket. Yahu bu mu halkın, gençlerin sağlığını düşünmek?
Adamlar yasa çıkardılar, isteyen 5 silah birden alabilecek, iki tanesini de üstünde taşıyabilecek. Bu neyin hazırlığı? Ufukta iç savaş tehdidi mi var, yoksa Erbakan’ın meşhur “kanlı mı olacak, kansız mı” lafının günü mü geldi? Bu ülke zaten bir Ortadoğu ülkesi, sinirlerine hakim olamayan insanların ülkesi, bir de bu insanları silahlandırmanın kime ne faydası var? Onu da geçtim, istersen İskandinav ülkesi olalım, neden insanları silahlanmaya teşvik ediyorsunuz bu kadar? Bunun da mı sebebi insanların sağlığını korumak?
19 yaşındaki bir genç, bira satılan bir müzik festivaline katılamayacak, ama pompalı tüfek alabilecek, belinde iki tane silahla gezebilecek. Bunun adı da, halkın sağlığını korumak olacak. Bünyesine giren madde hamsi genleri içeren domates olabilecek, ama alkol olamayacak. Bunun adı, halkın sağlığını korumak olacak.
Dilimin döndüğünce söyledim, bu adamların dedikleri ve yaptıkları birbirini tutmuyor. İsrail başbakanına çemkiriyorlar katil diye, ama El Beşir’e kol kanat geriyorlar. Neden? El Beşir Hristiyanları öldürüyor da, İsrailliler müslümanları öldürüyor diye bir açıklaması olabilir mi bu durumun? Sanmıyorum, çünkü öyle olsaydı, Irak’ta bir milyona yakın (ya da belki daha fazla) Müslümanın katili Amerikalılara da ağızlarını açıp tek kelime etmeleri lazımdı. Ama hatırladığımız kadarıyla Amerika’ya bu kutsal görevlerinde yardım etmek için kendilerini parçalıyorlardı, meclisten tezkere geçirmeye çalışarak. Ben BOP’un eşbaşkanıyım diye övünüyordu. Demek ki, işin içinde dindan imandan daha önemli bir şeyler var.
Almanya’ya gittiğinde Merkel’den Almanya’daki Türkler için anadilde eğitim hakkı isteyen kişiyle, Türkiye sınırları içerisinde “Anadilde eğitim falan beklemeyin” diyen kişinin aynı kişi olması sizce de tutarsızlık değil midir? Hiç değilse zahmet edip, iyi polis kötü polis şekli yapın. İlk lafı biriniz desin, ikinci lafı biriniz. O zaman en azından hükümette fikir ayrılıkları var bu konuda gibi bir savunma olur.
Düşünceye saygı diyerek kargaları bile kendisine güldürdükten sonra, tazminat davası rekortmeni olmak tutarsızlık değildir de nedir?
12 Eylül öncesi yapılan darbecilerden hesap sorma komikliğine zaten değinmeyeceğim de, Erdal Eren’in üzerinden referandum için oy isteyen bir hükümetin döneminde, hâlâ Erdal Eren hakkında şiir okuyan öğrencilere dava açılması sizce de trajikomik değil mi?
Ya da gene referandum öncesi, ziyaret edip oy istedikleri Cumartesi annelerine referandumdan sonra birilerinin maşası yakıştırması yapılması da tutarsızlık kelimesine örnek olmaz mı?
Ülkeye özlediği demokrasiyi getirmeyi namus meselesi haline getirmiş bir hükümetin döneminde, artık neredeyse hiç protesto/eylem/yürüyüş kalmaması da dikkatinizi çekmedi mi? Yok, düzeltelim, protesto da oluyor, eylem de oluyor, yürüyüş de oluyor. Doğrusu, polis saldırısı olmayan protesto/eylem/yürüyüş olacaktı sanırım. Artık olay polis müdahelesi boyutlarını çoktan aştı, polis saldırısına döndü. Hükümeti hedef alan etkinlikler, sistematik bir şekilde polis saldırılarıyla sindirilmeye çalışılıyor. Benim son zamanlarda olaysız bittiğini duyduğum tek protesto, PETA’cı iki kadının Taksim’de yaptığı yarı çıplak kürk karşıtı eylem, ki zaten o da yarım saat bile sürmedi. Çevik kuvvet ekipleri hazırlanmaya fırsat bile bulamamışlardır o kadar sürede. Liselere bile girdiler. Sarıyer Behçet Kemal Çağlar Lisesi’nde kantindeki pahalılık sebebiyle kantini protesto eden ve tek suçları evden getirdikleri yemekleri yemek olan lise öğrencilerinden, okul yönetiminin şikayeti üzerine polis tarafından dövülerek göz altına alınanlar oldu. Karakolda Terörle Mücadele ekipleri hangi örgütlerle bağlantılı oldukları soruldu. Alın size demokrasi.
Bu adamlar değil miydi, senelerce yaşam şeklimize müdahele ediliyor diye isyan eden. Niye şimdi buldukları ilk fırsatta onlar kendilerinden olmayanların yaşam şekillerine müdahele ediyorlar?
Bugüne kadar, muhalefet partilerinin muhalefet şeklini saçma buldum. Bu adamlara şeriatçı diye değil oportünist diye saldırmanın gerekli olduğunu düşündüm. Çünkü ne zaman gerici diye muhalefet yapılsa, onların işine geliyordu, bundan nemalanıyorlardı. Ama bu son olay kör göze parmak boyutunda. Komplo teorisi yapayım diyorum, yaklaşan seçimler öncesi gene aynı yöntemle oy toplama çabası mı acaba diye düşünmeden edemiyorum. Ama işin içinden çıkamıyorum. Bakalım işin sonu nereye varacak…
Eline sağlık Doğa, bu kadar güzel özetlenebilirdi bu tutarsızlıklar.
Yazarken eklemeyi unutmuşum. Bir yandan ardı ardına HES’leri patlatıp, orman arazilerini talana açıp diğer yandan da “Ben çevrecinin daniskasıyım” nutukları var. Yahu birini yapıyorsan diğerini deme, birini diyorsan diğerini yapma.
Taliban da heykelleri roketlerle yıktı, ama adam en azından neyse o. Bizimkiler elimizdeki kültür miraslarını tek tek su altına gömüp, ondan sonra çıkıp tarihe saygı bilmem ne diye konuşuyorlar…
Say say bitmiyor ki anasını satayım. Ne diyorlarsa tersini yapıyorlar. Ne yapıyorlarsa tersini söylüyorlar…
İnadına içeceğim
Ne içki, ne sigara, ne kumarım var benim,
Madem yasak koydular, inada içeceğim.
Harama karşı oldu beynim, ruhum, bedenim,
Neyzen gibi, Sırat’tan sarhoşken geçeceğim.
Zalim, hırsız, uğursuz ayık olsa ne yazar,
Belki üç yıl çok yaşar, onun da sonu mezar.
Bunlardan dost seçemem, yoluma kuyu kazar,
Adam gibi içeni, sarhoşu seçeceğim.
Aşk şarabı içmiştir Yunus Emre, Mevlâna,
Ben onlara hayranım, gönlüm onlardan yana.
Ham sofuya nispetse, içerim kana kana,
Bir şişeyi bitirip, birini açacağım.
Gönül dostu olanlar kalbi kırmaz bilirim,
Fazlaca şarhoş olsa ben hakkından gelirim;
Onu yalnız bırakmam, her önlemi alırım,
Sahtekâr ayık ise ben ondan kaçacağım.
Ekseni kaydırdılar, hem de göz baka baka,
Nevzat doğru söylüyor, sanmayın bu bir şaka.
Eline sağlık dellezzzz
Düm Cimbomlular yuhaladı ya bunları, AB müzakerecesinden, Grup Başkanvekiline, bürokratından, bakanına, gazetcesine herkes bir anda nefret kustu yuhalayanlara…
İleri demokrasilerin eleştiriye, protestoya bakışının naif bir portresiydi.
O yuhalamanın kendisi de tutarsızlık benim gözümde. Sonrasındaki bahsettiğin tutarsızlık zaten artık şaşırtmıyor bizi…
Not düşelim;
“NATO Libya’ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO’nun ne işi var Libya’da?” R. T. Erdoğan 28.02.2011
“Libya’ya yönelik silah ambargosunu denetleyecek NATO deniz gücünde TSK unsurlarının da görev almasını öngören Başbakanlık Tezkeresi, TBMM Genel Kurulu’nda gizli oturumda kabul edildi.” Gazeteler 24.03.2011
Masum Türker, Davutoğlu’nun kendisine İzmir’in hava harekat merkezi olacağını söylediğini açıkladı. Yarım saat sonra Dışişleri Türker’i yalanladı.
Nato, bugün İzmir’in harekat merkezi olacağını açıkladı.
* * *
Aslında burda güzel bir arşiv oluşabilir.