Uyku Sıkıntısı
Uykuyla aram pek iyi değil. Uyku beni sevmiyor. Çünkü ben de onu sevmiyorum. Ben onu sevmediğim için o da beni sevmiyor sanırım.
Aslında tam olarak sevmiyorum da diyemem. Hani bazı insanlar vardır çevrenizde. İyi insandır, güzel insandır. Özünde mutlaka iyidir yani. Ama frekanslarınız pek tutmaz. Size zararı yoktur ya, bir yandan yararı da yoktur. Oturur muhabbet edersiniz, ama bir yerde tıkanırsınız. Çok fazla takılamazsınızo adamla. Mesela işyerinden bir arkadaşınız, aynı ofistesinizdir, her gün görmek zorundasınızdır el mahkûm. Görmek istemeseniz de, her gün görürsünüz. Uyku da benim için öyle bir kavram. Her gün uyumak zorundayım, ama bunu sevdiğimden değil mecbur olduğumdan her gün yapıyorum. Askerlik gibi, sevişmek gibi yani. Ahahah, yok lan bu ikincisi şakaydı.
Neyse, neticede uyumak zorundayız, çünkü insan uyumazsa delirir, başka çaresi yok. Bu bir gerçek. Uykuyla yaşamaya alışmak zorundayız.
Ama insan bir yandan da üzülmeden edemiyor. Uykuda geçen zamana acıyorum, çünkü uyuduğunuz zaman hayatınızdan gidiyor. Kaba bir hesapla günde sekiz saat uyuyan bir insan, hayatının üçte birini uykuda geçiriyor. 60 sene yaşasa, 20 senesi aslında yaşanmadı yani. N’oldu, hayatın üçte biri deyince etkilenmedin, ama hayatının 20 senesi yok aslında deyince birden boğazına bir yumru oturdu bakıyorum?
Şimdi isim verip rencide etmek istemiyorum ama aranızdaki dominant karakterli, kıt görüşlü, orgeneral kılıklı bazılarınızın yukarıdaki satırları okurken içinden ve hatta belki de gaflet içerisinde sesli bir şekilde açık açık, “Ulan sanki uyanıkken çok mu işe yarıyorsun?” diye bana laf soktuğunu tahmin edebiliyorum. Ama buradan onlara cevap vermeyeceğim. Neden? Çünkü o şekilde daha da sinir edici oluyor, biliyorum.
Uyku diyordum. Evet, uykuyla aram iyi değildir. İdeal uyku düzenim, haftaiçi 5 saat, haftasonu da en az bir gün 9 saat şeklindedir. Bu şekilde muazzam oluyor. Haftaiçi yaşadığın uykusuzluğu haftasonu bir gün hayvan gibi uyuyup bünyeyi şarj ederek bertaraf etmek en güzeli. Her gün 8 saat uyumaktan daha avantajlı olduğu bir gerçek, saat hesabına vuracak olursak. Tavsiye ediyorum, alışması da zor değil, uygulaması da…
Ha bir de şunu araya sıkıştırayım, bir tespitim var. Arkadaş, alarmla uyanmak kadar iğrenç bir şey yok. Çalışma hayatı insanı mecbur bırakıyor, yapacak bir şey yok. Ama artık alarm sesiyle uyanmak öyle bir koyuyor ki bana, şunu farkettim, sonunda kendiliğimden uyandığım 6 saatlik uyku, alarmla biten 9 saatlik uykudan daha dinlendirici. Bu konuda çok iddialıyım. İsteyen İsviçreli bilimadamıyla günlerce tartışabilirim eğer aksini iddia ederse. Bence bu fikir insanlık arasında genel kabul görmeli. Yerçekimi falan gibi fizik kitaplarına eklenmeli, alarmın uykuyu piç eden etkisi olarak. Olmadı en azından şimdilik psikoloji kitaplarıyla başlansın, elbette zamanla bütün bilim dallarında kabul edilecektir, o kadar eminim kendimden.
Uyku sıkıntıma gelecek olursak… Son zamanlarda şunu farkettim ki, uyku düzenimde bir gariplik var. Paralel evrende kırılma falan mı oldu da böyle oldu bilmiyorum. Yalova’ya geldiğimden beri, uykuma bir haller oldu. Eskiden de, yani askerden önce de oluyordu da, ara sıra olan bir şeydi. Buraya geldiğimden beri, gittikçe artmaya başladı, ve artık son bir iki aydır, alışkanlık oldu. Nedir bu alışkanlık? Gece yatağa giriyorum. Yatakta dönmeye başlıyorum. Yarım saat civarında (bazen daha az, bazen çok daha fazla) yatağın içinde bir sağa bir sola dönüyorum. Buraya kadarki kısım zaten ergenlikten beri böyle. Zaten yıllardır eğer o gün çok yorgun değilsem, yatakta bir süre dönmeden uyuyamam. Peki yeni olan kısım ne? Yatakta yarım saat kadar boş boş tavana bakıp anlamsız şeyler düşündükten sonra uykuya dalıyorum. Burası da zaten standarttı. Ama artık, uykunun 15. dakikasında tekrar uyanıyorum. 15. dakika yaklaşık bir veri tabii, sapmalar oluyor. Ama uyanıyorum. Kaldığım yerden dönüp durmaya devam ediyorum. Gene bir süre daha yatakta düşünerek anlamsızca uzandıktan sonra ikinci kez uykuya dalıyorum. Bundan sonrası normal.
Normal dediğim de, yani eskiden bu 15. dakika uyanmasının olmadığı zamanlardaki uyku düzenime geri dönüyorum. Ondan önceki uyku düzenim nasıldı peki? Berbattı lan. Ben kendimi bildim bileli, geceleri saatte bir, iki saatte bir falan uyanıyorum. Çok sağlıksız bir uyku bu aslında. Bilim dünyası öyle söylüyor yani. Ama onların öyle söylemesine gerek yok, yaşadığım için kendim de biliyorum. Deliksiz uyku nedir bilmiyorum desem yeridir. Hani bazı insanlar der ya, “Hacı bir uyumuşum sorma, gece nasıl yattıysam sabah aynı posizyonda uyandım.” Çok duydum ben bu lafı. Nasıl imrenirim bir bilseniz. Hayatımda kesintisiz uyku sayım bir elin parmaklarını geçmez. Ulan sarhoş yattığımda, hatta sızdığımda bile, 3 5 saatten sonra uyanmalar başlıyor. İğrenç bir şey ya. Gerçi uyandığımda tekrar uykuya dalmam yarım dakika civarında sürüyor, çok bir şey sayılmaz gibi ama, yine de kötü lan. Ben de deliksiz uyumak istiyorum.
Neyse işte, bu sürekli uyanma sıkıntısından sonra yetmezmiş gibi bir de uyku molası çıktı başıma. Artık sürekli olmaya başladı, daha nereye gidecek diye merak ediyorum. Bundan sonraki adım ne olacak bakalım? Süresi mi uzayacak acep? Yani 15 dakikalık uykudan sonra zamanla bir saatlik, bir buçuk saatlik molalar mı olacak? İhtiyaç molası desen, o bile o kadar sürmez anasını satayım. İhtiyaç molasını geçtim, otobüsler yemek molasını o kadar uzun tutmuyorlar. Ya da belki de zamanla bu yarım dakikalık uyanmalar, iyice çığırından çıkıp, yarım saatlik duraklamalara dönüşür. 1 saat uyku, yarım saat mola, 1.5 saat daha uyku, 20 dakika mola, 1 saat daha uyku, yarım saat mola daha… Oha çekilir mi lan? İyice psikopata bağlar insan…
Ha, bir de aklıma gelmişken, uyku çarpılması diye bir olayım var. Adını ben koydum. Belki literatürde ismi vardır, hiç araştırmadım. Huzursuz bacak sendromunun isminin huzursuz bacak sendromu olduğunu bilmeden senelerce muzdarip olduğum gibi… ATbS bir gün laf arasında huzursuz bacak sendromu dediydi de, cümlenin gidişatından kendim çıkardıydım o olduğunu. Neyse, huzursuz bacak sendromunu bir kenara bırakıp benim uyku çarpılması sıkıntıma gelecek olursak, önce bir önbilgi vermem gerekir. Ben uykuya dalarken de rüya görebiliyorum.
Hemen yeni bir paragrafa girelim, çünkü mevzu çok uzayacak. Neden? Çünkü, şimdi birisi çıkıp da derse ki, “Yalan atma lan, rüyalar uykunun 3. REM safhasında görülür. Uyuyan insanın o safhaya gelmesi de en az 15 20 dakika sürer.” yalan söylüyor gibi görünebilirim. Yani, en azından ben okuduğum psikoloji kitaplarından üç aşağı beş yukarı buna benzer bir şey hatırlıyorum. O yüzden üç kuruşluk psikoloji bilgimle, bu mevzu hakkında çok da iddialı cümleler kurmak da istemiyorum. Arkadaşım, yalan mı söyleyeceğim, bilim dünyası otursun biraz daha araştırma yapsın, yetersiz sayıda örnekle yaptığı çıkarımların genelgeçer olduğunu savunmasın o zaman. Benim durumum böyle. Belki istisnayım bilemiyorum. Neticede, dediğim gibi, bazen rüya görerek uykuya daldığım olabiliyor. İşte o rüyaların kimisinde, rüyanın bir noktasında yanlış bir adım atıyorum. Kelime oyunu değil, gerçekten yanlış bir adım atıyorum. Hani olur ya, mesela merdivenden inerken son basamağı da indiğini sanıp ayağını sanki önünde yeni bir basamak değil de bulunduğun düzlemin devamı varmış gibi atarsın da, aslında bir basamak daha vardır, ayağını boşluğa atmışsındır… Hah, işte aynı durum, bazen böyle boşa sallanmış bir ayak, bazen adımımı attığım yeri ıskalamam, bazen yerin kaygan olması sonucu ayağımın yerden kesilmesi vs. İşte tam o anda, ayağımın yere değil de boşluğa denk geldiği anda, sıçrayarak uyanıyorum. Kollar ve bacaklar anlık bir reflekse hızlı ama kısa ve keskin bir hareket yapıyor uyanır uyanmaz. Eskiden daha nadir olurdu bu, bu aralar bunun sayısında da bir artış var gibi sanki. Başka insanlarda da oluyor mu bilmiyorum, denk gelip de kimseyle konuşmadım bu mevzuyu. Huzursuz bacak sendromu gibidir belki, ben onu da sadece kendimde oluyor sandım uzunca bir süre mesela. Hatta belki literatürde geçen bir şey bile olabilir, bilemedim şimdi.
İşte böyle efendim. Mevzu uyku olunca sabah kadar konuşabilirim (off, çok güzel bir kelime oyunu yaptım lan). Da Vinci’nin 15 dakikalık uykularından girip, “Aptallar 8 saat, normaller 6 saat, zekiler 4 saat uyur.” lafından devam edip daldan dala atlayabilirim. Ama daha da uzatmayayım, neticede uyku demek benim için sıkıntı demek. Yumurta tavuk düzleminde inceleyecek olursak, büyük ihtimalle benim uykuyu sevmememden dolayı bunların olmasından ziyade, uyku sıkıntılarımdan dolayı uykuyu sevmemem daha mâkul gibi göründü gözüme. Lan yazı da düşündüğümden çabuk bitti bu arada, saat daha 11, uykuya çok var, ben gidip film falan izleyeyim bari…
“İşte tam o anda, ayağımın yere değil de boşluğa denk geldiği anda, sıçrayarak uyanıyorum. Kollar ve bacaklar anlık bir reflekse hızlı ama kısa ve keskin bir hareket yapıyor uyanır uyanmaz.”
Bu olay bende de oluyor zaman zaman, yalniz degilsin. Ozellikle otobuste seyahat ederken daldigim zaman onumdeki koltuga hatiri sayilir siddette tekmeler attigim da oluyor. Bazen uni de derste uyudugumda onumdeki siraya masaya falan yapistiriyorum tekmeyi, rezillik, millet anlayamiyor durumu senin mal olmus suratina bakip guluyor, falan..
Uyku ile ilgili kitap yazabilirim. O derece uzman görüyorum kendimi 🙂
Yalnız yazıdaki linki görüp The Machinist filmini izledim biraz önce, Ivan ne kadar da zoban’a benziyor yahu… Hahaha, onu görünce koptum filmden, bir daha da adapte olamadım.
Uykuda yan basma, boşa basma bende de oluyor. Üstelik en son ne zaman mışıl mışıl uyumuştum hatırlamıyorum bile. Belki 5-6 sene olmuştur. Senin yazının aynı zamanda “tosun uykusunda konuşurken” dip notları ile desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim. Birader sen sadece yan basınca zıplayan bi adam değilsin ki, sen uyurken düşündüren, düşündürürken güldüren bi yerden sonra da yeter amk biz de uyumak istiyoruz diye sövdüren bi insansın.
Uykuda uyanma durumu apne ile alakalı olabilir kanka. Benimde horladığımı söyler bazıları yalan tabi bunlar.
m d; bugün senin yorumundan sonra tesadüf bu haftaki gırgır dergisinde güven bilge’nin köşesinde de konuyla (uyku çarpılması) alakalı bir karikatür görünce yüzümde hafif bir tebessüm oldu. gerçekten yalnız değilmişim bu konuda. yetkililere başvuracağım, eğer literatürde ismi yoksa uyku çarpılması adını versinler olaya.
atbs ve verdur kişileri, horlama ve uykuda konuşmayla alakalı ayrı bir yazı daha yazabilirim. verdur hatta istersen bu yazıyı beraber yazalım 😀
Yuce Rabbim kimseyi dellez’in horlamasiyla sinamasin. Amin.
Bi saniye lan sanirim ben su saniyede dellezin aradigi cevabi buldum. 2 ay boyunca her gece horultudan uyanip “hay senin uyuyacagin uykunun a.k.” beddualarim yuzunden uyuyamiyordur bu dellez. Neticede bayagi onemli bi insanim ve Tanrilar beni ciddiye aliyor. Yarin kiliseye gidip “bu kadari kafi dostum, artik dersini almistir, birak rahat uyusun eleman” diye dua edeyim.
Aga sana derler ki bir yerden sonra acımaz daha fazla. Ben 6 ay da alıştıydım.
Aga, ben bazen gunduz cok yorulduysam (fiziksel anlamda) horlayabiliyorum tabii. Sana ondan denk gelmistir 😀
siz burda bana da oyle oluyor, ayni kaynim, yapadurun adamlar filmini cekmis Inception’da olay duserek uyanma uzerine kurulu agalar..
tosunum yalniz degilsin bebisim, koskoca hollywood da senlen ayni kaderi yasiyor..
Geçen rüyamda mantı yiyordum, sözüm meclisten taa içeri…
Bilimsel adını öğrendim bu uyku çarpılması olayının, merak edenler için gavurcası Hypnic Jerk. Araştırmalarım devam ediyor, yerel lisanda bir karşılığı varsa onu da bulacağım, daha derin bilgilerle karşınızda olacağım.
Bu savaş burada bitmez…
bazen de bu tip yazıların sonunda bakarsınız ansızın gelmiş yapıcak birşey yok :))