Vali nerede?
“Bu ülkenin en büyük sorunu x’dir” mevzusu her “ne olacak bu memleketin hali” anatemalı sohbete meze yapılır. Hani böyle sohbetin en koyu yerinde, altın vuruş “Eğitim şart abi, hep eğitimsizlikten bunlar” cümlesi ile yapılır ya… Genelde eğitimsizlik çıkar, sıkça yolsuzluk, bazen rüşvet, bazen neşe, bazen keder.. Ben listeye eklenmesi gerekenlerin içinde bürokrasinin de yer alması taraftarıyım. Çok canlar yakmış, nice ödenekler yutmuştur bu canavar. Hatta Çetin Altan’ımsı bir cümle ile devam edelim “Cami kokulu siyaset ile kışla kokulu siyaset arasında sıkışırken, geçtim zanaati, herhangi bir nitelik sahibi olmayan kaç etki sahibi olmadan yetki sahibi olan bürokratı zengin etti bu cumhuriyet?”
Star Gazete’sinin en şaşalı, Cem Uzan patronluğunda, Fatih Çekirge yönetiminde olduğu, birbirinden ilginç ve tartışma yaratan manşetler hazırladığı günlerden birinde yayınlanmış bir fotoğraf vardı, belki görmüşsünüzdür. Sokağın ortasında bir çukur var. Çukurun dışında da belediye ya da benzeri bir kurumun çalışanı oldukları belli 10’a yakın adam var. Birisinin elinde kağıtlar filan, bir diğeri ile inceliyor; diğerleri konuşuyor, muhtemelen bir konu ile ilgili ahkam kesiyor. Çukurun dışında bunlar yaşanırken kişilerden bir tanesi de çukurun içinde çalışıyor. Dışarıdaki adamlara da ok yardımı ile görevler biçmiş Star Gazetesi. İdare Amiri, İdare Amiri Yardımcısı, Servis Amiri, onun yardımcısı falan feşmekan diye. Bürokrasi, tek başına çalışan işçiyi sarıp sarmalayan bu abuk sabuk sıfat sahibi insanlardan daha iyi resmedilebilir mi emin değilim.
Bayramda televizyonlara yansıdı. Kültüründen hazzetmediğim hükümetin, varlığından hazzetmediğim bakanı Ertuğrul Günay şehir şehir gezmecilik, makam odalarında ziyafet çekmecilik, halkın sorunlarını yerinde tespit oynamacılık gereği bir şehre gitmiş. Havaalanında Vali’nin kendisini karşılamamış olmasına sinirlenen kültürlü bakanımız karşısında bulduğu bürokrata fırça kayıyor.
– Vali nerede, neden karşılama yapılmadı?
– Efendim, bana söylenen Valilik önünde karşılama yapılacağı idi.
– Öyle miymiş, 60 il gezdim böyle birşey görmedim, Vali nerede?
– Yurtdışında, oğlunun yanına gitti sayın Bakanım
– Nerede arkadaş, hangi ülkede?
– Bilmiyorum, ben de yurtdışındaydım, yeni geldim.
Kameraların varlığı ile gitgide silinen, ezilen, toz bulutu halini alan bürokrata rağmen, yine aynı kameraların varlığından ötürü coştukça coşan Ertuğrul Günay…
– Sen vali vekili misin? Vali nerede?
– Yok ben yurtdışındaydım, Vali Bey yurtdışında çıkınca vekaleti başkasına vermiş, şimdi de bana verdiler.
– Sen 3. vekilsin yani, Vekilin vekili… Vali nerede?
– Evet bakanım, bilmiyorum bakanım.
– Vali’nin nerede olduğuna dair yazılı belge istiyorum!
– Emredersiniz bakanım…
Hangi şehir olduğunu anımsayamadım ama, koskoca şehrin valisi kayıp olmuş arkadaş. Yurtdışına gittiğini biliyoruz ma, vekili bile hangi ülke olduğundan bihaber. Gerçi vali beyefendi bizim werdure gibi fuhuş için Tayvan’a gitmiş, vekilin vekili de bunu bakana söyleyememiş de olabilir.
Vali yurtdışında, vekalet verdiği adam da gitmiş bir yerlere, onun da vekalet verdiği adam yurtdışından yeni gelmiş, almış vekaleti, ne yaptığından haberi yok… Nasıl bir kadro lan bu? Fırça kayan Bakan haksız diyebilir miyiz şimdi?
yıllardır eleştirdiğimiz ”bakmak” eylemini ”gezmek” eylemine dönüştüren yenilikçi valiymiş. Açıkcası merak ettim hangi ilin valisi?
O valiyi merkeze cekerler en fazla. Herkese gosterirler mi, onu bilemeyecegim.
“Vali nerede?” diye, sonunda dayak atacagi kesin ama gerekli tempoyu yakalamaya calisan ortaokul ogretmeni gibi bir kac kez soran bakan bey de iyiceymis.