Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Monthly Archives: Aralık 2005

Bu yazıyı 10 kişeye “forward”layın

Geçen gün gazetede internetin 15 yıldır hayatımızda olduğunu okudum. İnternetin bizim hayatımıza getirdiği yenilikler saymakla bitmez ve bu yeniliklerin yararlarından kimse şüphe edemez.. Ama ben daha çok bizden götürdüklerine değineceğim. Teknoloji inanılmaz bir hızla gelişiyor. Artık işten-okuldan arta kalan hatta uykumuzdan feragat ettiğimiz zamanları “son model” arabalarımızla trafikte, akıllı robotlarımızla, artık işlevlerini ve kendini fazlasıyla aşmış cep telefonlarımızla harcıyoruz.

Kavgam (İnadına)

- Ne yapıyorsun? - Yaşıyorum, sanırım… - Bıkmadın mı? - Bıksam herhangi bir şey değişecek mi? - Aynı şeyleri farklı cümlelerle anlatmaktan bıkmadın mı sen? - Sen soru sormaktan bıkmadıkça ben de bıkmam sanırım… - Ama soru sormak insanı geliştirir, düşünmeye yöneltir. Felsefe böyle doğmuştur ve insanın özüne böyle inilir. - Aferin sana!... - Dar görüşlü müsün? - Ben indim anam derinlere, sıcak, karanlık ve hiçbir bok yok…

Temel Reis röportajı

Çizgi film dünyasının sevilen isimlerinden Temel Reis, yıllardır kendisine gelen röportaj tekliflerini reddetti.. Ve sonunda patladı.. Röportaj için de ne Ayşe Arman'ı ne de Sanem Altan'ı seçti.. Sadece FasulyedenKom'a konuştu..…

Ayrılık senfonisi

Gayet mantıklı aslında ön sevişmeler. Eski Galata Köprüsünden çıkılan yollarda varılan yataklardan halen haber alınamıyor nasıl olsa. Aslında bir mutluluktur ayrılık. “yalnızca” yaşamayı bilenlere sunulabilecek yegane lütuf belkide. Aynı cümlede sevişmek için saatlerce dil döker insanlar ve sonu bulunur mutlaka yaşanmışlıkların failinin.

Hükümet Günlüğü: Yargıya müdahale

Hükümetin Günlüğü çok uzun zaman önce aklıma gelen, bir türlü hayata geçiremediğimin bir yazı dizisiydi.. Şu an Kars Sarıkamışta kar kürüyerek askerlik vazifesini yapan Aristokrat'ın bir rakı gecesinde "Fasulyeden Kemalist, laik değil mi?" sorusu ile muhabbetin nereye kayacağını anlamıştım.. Bir güruh olma, ses çıkarma kaygımız olmasa bile kendi yargılarımıza göre bu ülkenin geleceğine dair farklı rotalar çizenleri burada tartışacaktık, amacımız buydu.. Ne kadar yerine getirdik tartışılır.. Şimdi ülkenin Kemalist, laik yüzünün hükümet tarafından yürütülen büyük bir ses kısma operasyonuna rağmen ortaya koyduğu mücadelede daha da çok sese ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.. Ben, sen, biz, her hangi birilerinin çıkarağı seslerin ne önemi var diye düşünmek Atatürk'ün Türk gençliğine vazife tayin ettikleri ile çelişmek olur..

İmgeli harikalar kumpanyası

Ziyan oluveriyor en çelimsiz günlerde yalnızlık ve sabaha kadar uyuyan mum ışığı güneşle dans etmeye uğraşıyor. Çünkü en bıkkınsal yanı iklimlerin birbirlerine naz yapması aslında. Olabilir yada olmayabilir; işte Sheakspeare sadece bununla hatırlanıyor artık. Düşün ki; artık alt katın demirlerine tırmanarak pencereden sana duyamayacağın kadar yüksek sesle şarkılar söylemem bile kar etmiyor. “a” bile saygıdan şapkasını çıkarıyor senden bahsederken ve sen hala benden yansıyan ışıkla görüyorsun çiçeklerin rengini. Oldum olası, olabileceğim zamanları yakalamaya çalışmamın nedeni bile unutulmuş seninle yaşadığım sarı sayfaların arasında.

Ben büyüğüm, ben!

Yaşar Usta: Saim Bey'i görecektim.. Sekreter: Randevunuz var mı? Yaşar Usta: Yok.. Ama Yaşar Usta derseniz beni kabul eder. Çok önemli.. Sekreter: Hiç sanmıyorum ama bir sorayım. (telefonda) Saim Bey, Yaşar Usta diye…