Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Ece Temelkuran: “Özgürlük ve Ülke”

Bir televizyon kanalı olan 24, enteresan bir biçimde dünya sinemasından güzel filmler gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde de İspanya İç Savaşı’nı anlatan, Ken Loach’un çektiği ‘Ülke ve Özgürlük’ filmi gösterildi.

Orduyu eleştirdiği ve demokrasiyi savunduğu için AKP yandaşlarının kendi eşrafından saydığı entelektüel kesimin de piyasa mekânı olması hasebiyle; 24, ‘yeni Türkiye’nin cilalı ekranı sayılabilir. Orası, Türkiye’de yaşanan kafa karışıklığının şık yüzü. Bir tane bile başörtülü kadın yok ama herkes başörtüsü mücadelesini savunuyor mesela… Muhafazakâr gazete yazarlarının ‘kıro muhafazakâr’dan ‘havalı liberal’e geçiş için çıkmaları geren trambolin orası.

Haber bültenlerinin kalitesini teslim ederek söyleyeyim: Doğru dekor ve doğru ışıkla her totaliter muhafazakâr özgürlük savaşçısı olarak görünebilir!

Fazlaca kutsanan ‘diyalog’ kavramının, iktidarın kolları altında civcivler gibi kaynaşmak sanılan ‘ortak akıl’ manipülasyonunun zaman zaman şahikasının yaşandığı bir ekran. Öyle ki, tartışma programlarında hiç tartışılmıyor, herkes durmadan uzlaşıyor:

‘’AKP Türkiye’nin şansıdır! Eveeeet! Demokrasi AKP’nin kapatma davasından gayrı zulüm görmüş müdür? Hayıııır!’’

Karşılarında başka bir fikri veya bakış açısını savunan insan kalmadığı (alınmadığı) için tartışmacılar genellikle sıkılıyor ve çoğu zaman kanalın tek eğlencesi ‘Genç Siviller’ ekibinden birilerinin yaptığı ‘Şimdiki çocuklar harika’ kabilinden cinlikler oluyor:

‘’Göster bakalım amcalara iktidar âşığı muhalif nasıl olunur?’’

Genç Siviller adlı hormonlu oksimoron oturup ‘amcalar’ın niye kendilerini bu kadar sevdiğini düşünüyor mu acaba? Yoksa bu soru çok mu naif?

Buna mukabil, her iki tarafta da ‘amcalar’ın sevmediği çocuklar var. Türkiye’deki kutuplaşmanın bütün siyasal taraflarda yarattığı angutluk ve cehalet göz önüne alındığında, her bir tarafın kendi ‘cephesine’ kattığını varsaydığı kafası çalışan insanların durumu pek acıklı.
Diyeceğim o ki film seçimi nedeniyle mütedeyyin izleyiciden tepki aldığını duyduğumuz 24’ün ‘Ülke ve Özgürlük’ filmini yayımlaması bu sebepten önemli. Demek ki kanalda maceracı birileri var.

Çünkü bence dünyayı ve Türkiye’yi bu akıllı maceralar kurtaracak. Her iki tarafta da bu ‘maceracılar’ kendi tarafının betonarme kafa yapısını teşhir eder, ait oldukları varsayılan tarafın ikiyüzlülüğünü ortaya çıkarmaya cesaret ederse ancak o zaman konuşmaya başlayacağız. Amcaların nefretine cesaret edecek ‘genç’ aranıyor yani!
24’teki o ‘maceracı’, benim aklıma şu soruları getirdi mesela:

Acaba filmdeki Troçkist militan kadın Stalinist ekip tarafından öldürüldüğünde mütedeyyin kadınların da gözü dolar mı? Ya da filmin ‘anarşikler’i anlattığını anladıktan sonra ‘Gebertsinler birbirlerini!’ mi derler?

Müslümanlar, tanrıtanımaz insanların ülkelerini ve insanları sevdiğine inanabilirler mi? Müslümanlar tanrıtanımazları sevebilirler mi?
‘İnanca saygı’ adlı dev fasaryadan bahsetmiyorum, sevebilirler mi? Sivas’ta İslam adına yakılan insanlar için Müslümanlar adına özür dileyen birileri oldu mu?

Bir de şu: ‘Ayy ne berbattık solcuyken’ cümlesini şiar edinmiş, sol düşünceyi taşlama ayinleri etrafında birleşmiş insanların baskın olduğu bir kanalda sağ yumrukları havada duran insanların filmini göstermeye kalkanın başına neler gelir? Başörtüsünün üniversitede serbest bırakılması gerektiğini yazdığımda benim başıma gelenler mi?

AKP’nin Türkiye’de yarattığı (ya da AKP’yi yaratan) siyasal ve toplumsal dalga, şimdi iktidar koltuklarında oturanların kızları ve oğullarıyla değişecek ve dönüşecek.
Giderek histerikleşen Kemalist çevrenin çocukları da ana-babalarına benzemeyecek. Bu memleketin ayakta kalması için bir terkip bulunacaksa onlar bulacak. Şimdiki amcalar değil. Belki onlar, ülke ve özgürlük için kendini ortaya koyan, güzel hayalleri olan iyi insanların öldürülmesine, tanrı tanısın veya tanımasın, beraber ağlayabilecekler.

Leave a Comment