13 saniye!
13 saniyede neler yapılabilir? Misal gözlerinizi kaç kere kırpabilir, kaç adım yol katedebilir, kaç kere ellerinizi çırpabilirsiniz? Kaç tane çekirdek çitleyebilirsiniz? Bir sosisliyi 13 saniyede yiyebilir misiniz mesela? Ya da 100 metreyi 13 saniyede koşabilir misiniz?
Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de nüfusa oranla, günlük kişi başı ayrılan okuma süresi sadece 13 saniye. Bu süre bazı Avrupa ülkelerinde 24 dakikaya kadar çıkabiliyor ki, 13 saniye okuyan bir toplum ile ve onun 110 katı fazla okuyan bir toplumun arasında ne ciddi, ne manyak, ne delice bir uçurum olabileceğini aklınız alabiliyor mu?
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü öğrencileri bu ayıbın daha çok kişi tarafından bilinmesi ve haliyle daha çok kişinin utanması ve haliyle daha çok kişinin “Bu kitaplar neden bahsediyor?” sorusunu sormasını sağlamak amacıyla bir hareket başlatmış. Bir Sayfa Açın adını verdikleri bu proje sticker, stencil, poster, afiş gibi ekipmanlar içeriyor. Siz de bu toplumsal hareketin yayılmasına yardımcı olmak isterseniz, siteye göz atmanızı ve çeşitli –sanal ya da gerçek- mecralarda tanıtımını –legal ya da illegal- yapmanızı rica ederim.
Bu vesileyle çok uzun zamandır kitap okumadığım gerçeğini ve utancını da itiraf etmeliyim. Bu utancın üstesinden gelebilmek adına, epeydir okunmayı bekleyen Philip Mansel’in “Konstantiniyye Dünyanın Arzuladığı Şehir” kitabına başladım. Sırf bunun için bile teşekkürler Bir Sayfa Açın ekibi.
Siz de, eğer okuyorsanız, şuan okuduğunuz ya da son zamanlarda sizi etkileyen kitaplardan bahsedebilir misiniz?
okuma üzerine istatistik bilgiler:
- Toplam nüfusu sadece 7 milyon olan Azerbaycan’da kitaplar ortalama 100.000 tirajla basılırken, Türkiye’de ise sadece 2000 – 3000 civarında basılmaktadır.
- Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitap alımı, ortalama 100 ABD doları, Türkiye’de ise bu rakam 10 ABD dolarının altındadır.
- Türkiye’de her 100 kişiden sadece 4,5 kişi kitap okuyor.
- Japonya’da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye’de sadece 23 milyon.
- Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’nda, kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada.
- Japonya’da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa’da 7. Türkiye’de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.
- Türkiye’de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965′e göre 14 kat arttı. Ama Yüksek Öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965′in de altında kaldı.
Konuyla alakası yok ama şu anketler yada rakamlar neye göre araştırılıyor veya veriliyor çok merak ediyorum. Mesala satılan bandrollu kitaba göre yapılıyorsa 13 saniye fazla bile. Ülkenin çoğu korsandan kitap okur. Yada insalara mı soruyorlar “Pardon günde ortalama kaç sayfa kitap okursunuz” mu diye. Yani bu 13 saniye sonucu neye göre çıkıyor. Mesala ben uzun zamandır kitap okumuyorum ama kendime belirlediğim aylık dergilerim var onlara bakıyorum o dergiler bu araştırmaya giriyormu ? Yada bir çoğumuz internetten bir çok şey araştırıyoruz bunlarda dahil oluyor mu acaba okuma ortalamasına ? Ya da iş saatlerinin yoğunluğundan, ay sonunu nasıl getireceğimiz düşüncelerinden kitap okumaya ne kadar vaktimiz oluyordur veya bunlar 13 saniyeye düşmüş bir kitap okuma ortalamasına herhangi bir etkide bulunuyomudur acaba ?
İsviçreli bilim adamlarını çok hafife aldığını düşünmekteyim alfredo 🙂 Zaten bir İtalyan kulüplerle görüştün diye, havalara girdin, siteyi bile okumaz oldun. Bir de koskoca bilimadamlarına lakırdı… cık cık cık 🙂
Sitede yazı kaçırmıyorum deacımda yazma sıkıntım var vakitsizlikten dolayı. İki arada bir derede yazınca da bok gibi bir yazı oluyor 🙂 Hafife almaktan değilde neye göre yapılıyor onu çok merak ettim.
Bu arada bu yazıları yazarken ne kadar çok üzerine oynandığını unutma. Bende gelmiyim üstüne 🙂
Hahaha, sahiden Dea Gönüllüleri Derneği kurmam, örgütlenmem, bana karşı olan mihraklarla mücadele etmem lazım 🙂 Sana ihtiyacım var alfredo 🙂
http://en.wikipedia.org/wiki/The_Moral_Animal
Bunu tavsiye ederim. Turkce cevirisi vardir sanirim ama internette bulamadim, vakti olan arasin, bu gorevi de tosuna verdim.
Ben de yukarıda bahsettiğim kitabı yazayım ilk olarak. Henüz daha başlarındayım. Bittikçe, yenisini buraya eklemeli.
Kitap İstanbul’un 500 yıllık tarihini, dolayısıyla Osmanlı’nın en şaşaalı günlerinden, çöküşüne, ordan da Cumhuriyet’e uzanan tarihine yer veriyor. Ezberlediğimiz Türk ve İstanbul tarihinin oldukça dışında, oldukça gerçekçi ve oldukça sürükleyici…
Hüseyin’den çaldım, siz para verip alın; herkese tavsiye…
Google’da The Moral Animal’i “sadece Turkce sayfalarda” aratinca karsiniza cikan ilk sayfadaki sonuclar hep Harun Yahya ekseninde. Sanirim Turkce cevirisi yapilmamis, nitekim wiki’de de 12 dilde yayinlandigi soyleniyor ki ben bu siralamada Turkce’nin oldugunu pek sanmiyorum…
“Türkiye’de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965′e göre 14 kat arttı. Ama Yüksek Öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965′in de altında kaldı.”
Bu çok üzücü gerçekten. Hani bilmiyorum sadece benim çevremde mi böyle ama üniversite gençliği gerçekten eğlence-boş beleş işler ekseninde uyuşmuş kalmış durumda. Düşünme-sorgulama-üretme kaygısı yok gerçekten kimsede, kafalar ve enerjiler başka mecralarda harcanıp gidiyor. Hani çok klasik olacak ama evet gerçekten sistemin gençliği getirdiği nokta o kadar uyuşuk ve bencil ki insan üzülüyor.
Kendi adıma konuşursam da kitap okumaya çalışan biriyim, hani elimde sürekli bi kitap oluyor ama okuma hızım oldukça düşük malesef. Bir de bu kitap okuma alışkanlığının yitirlmesinde internet çağınının da etkisi olduğunu düşünüyorum ki boş beleş zaman harcama dışında kullanıldığında internetten bir çok kaynağa ulaşmak mümkün.
Sonuç :)evet gerçekten çok az okuyoruz, çok fazla uyuşuyor beynimiz ortalıkta döndürülen gereksiz gündemlerle.
Okumak gerçekten çok farklı bir dünya yaratıyor insanda. Bunun farkına geç de olsa varabildim. Bambaşka bir dünyanın kapıları ardına kadar açılıyor.
Güncel yayınları sürekli takip ediyorum. elime para geçtiği anda soluğu sahaflarda alıyoum. Eskiden ya maça verirdim parayı ya da üstüme başıma bir şeyler alırdım. Şimdi bunlara yanıyorum. Çok güzel bir kütüphane yarattım kendi çapımda. Artık sığmıyor kitaplar raflara.
Çoğu günler soluğu Bağlarbaşındaki kütüphanede alıyorum. Gece 11’e kadar açık,kitaba para veremem diyenlere tavsiye ederim. Para vermeseniz bile en azından zamanınızı verebilirsiniz…
sIk sIk kitap okurum aslinda..ama uykumu getiriyor kitap okumak..3 sayfa okuduktan sonra gözlerim yumulmaya basliyor..kitap ne kadar keyifli yada icindeki anlatilan hikaye vs. ne kadar sürükleyici yada heyecanli olursa olsun.. yined okuyorum genellike..
üstün dökmenkn yazmis oldugu kücük seyler adini tasiyan kitap gecti elime, onu okumaktayim..
sunuda belirtmeliyimki, türkce kitap okumamin sayesinde türkcemde baya gelisti ve kelime hazinem büyüdü..
yurtdisinda yasiyorum ve iki “anadilimi“ ayni seviyede tutmam icin kitap okumak cidden cok yardimci oluyor..
sadece bir dili “anadili“ olarak idare etmek zorunda olsaydim sanirim dahada cok gelistirme imkanim olurdu o dili..
yani diyecegim: kitap okumak iyidir, okuyun, yanisira dilinizde gelisiyor..
Bu 24 dk.ya vuran milletler nasıl sevdirmiş acaba kitap okumayı insanlarına? Nasıl yapmışlarsa öğrenelim biz de deneyelim.
Yazın deniz kenarlarına tatile gidiyorum yabancı turistlerin elinde muhakkak bir kitap. Bizim eğitimli(!) insanlarımız şezloklarda güneşin altında akşama kadar yatıp kendilerini karartırken, onlar şezlonglarda güneşin altında kitap okuyarak kendilerini aydınlatıyorlar.
Ne okursan oku, bir katkı yapıyor insana. Lanet olsun ki, ben de sürekli okumayanlardanım. Oysa ne kadar çok fırsat var okumak için, nedir lan bi günde 24 dakika? Sigarayı bırakıp, sigara içtiğin zamanlarda kitap okusan 34 dakika olur. Veya akşam evde TV’de antin kuntin dizilerin, salak saçma yarışma programlarının sırf reklam aralarında açıp kitap okusan, o da kafadan 24 dakikayı geçer.
Şu aralar Soner Yalçın okuyorum. İnsan aptal oluyor ülke gündemini takip edip, üstüne Soner Yalçın okuyup, üstüne de Kurtlar Vadisi izleyince…
Eline sağlık dea, Bir Sayfa Açın ekibinden de Allah razı olsun…
yani güne vuracak olursak işemeye ayrılan vakit kadar bile değil,ilginç ve acınası. proje ve görselleri kaliteliye benziyor,anlayana tabi.
Kitap demişken, e-kiap diyorlar. Işık tutacak olan var mı?
İngilizce olarak bol kaynak var ama Türkçe pek rastlayamıyorsun.
http://www.altkitap.com/ şurası leziz ama, bir bak bakalım.
dea bu link süper.. türkce kitap ariyorum sürekli.. isime yaradi baya buradaki kitaplar.. sagol
Hayrını gör, iyidir o link.
Bu aralar Aydin Boysan… Rakiyi ozledigimizden mutevellit herhalde.
Çok eski bir kitap, evde buldum, sıfırdan başladım denebilir…
http://www.amazon.com/Inverting-Pyramid-History-Football-Tactics/dp/1409102041/ref=sr_1_1?ie=UTF8&s=books&qid=1257188195&sr=8-1
Cok basarili. Herkes futbol kitabi denince football against the enemy’i ornek verir ama bu kitap sadece futbol hakkinda, futbol kitabi.
Gelirken bana getir bir tane, unutursan girtlagina sarilirim…
Amerikanya kitasinda kitaba ilgi olmadigi icin amazon’a ismarliyorsun, adamlar belli sayida siparis alana kadar bekletiyor, belli sayida siparise ulasinca Avrupa’dan getirip dagitiyorlar. Siparisi verdim 3 ay bekletti Allahsizlar. Getiririm sana 1 hafta okuma muhleti, bir haftada okur geri verirsin 🙂
Ee, simdi ben amazon’dan istesem, Evropa’dan Amerikanya’ya gidip oradan mi gelecek bana? Iki kere kitalararasi yolculuk yapmasin, kitaba da yazik, eskir lan yolda. Olmadi ben resuku Dingiltere’ye gonderip aldirayim bir haftasonu…
Seninki neden Amerika’ya gitsin lan, sana direkt Avrupa’dan gönderirler, ama kaça patlar bilmem. Bi bak sen, yoksa düşünürüz bi yöntem.