Alibeyköy Meydanı ve Özçelebioğlu plaza
Bir pazar sabahı (sabah dediysem bildiğin sabah hani, 7 filan) gözleri henüz açamadan dakikalarca yürümüş, açık bir ekmek fırınından iki poğaça kapmış, minibüse binmişim. Buz gibi araca ilk binen benim, hatta henüz şöför bile binmemiş. Hemencecik 3-5 kişi daha gelse de kalksa diyorum ama kime diyorum alo? Beşiktaş’tan başlayan güzergahta Barbaros, Gayrettepe, Levent filan derken Yapı Kredi Plaza’nın oraya geliyorum.
Bilenler için tarif edeyim Tekfen Towers’a gelmeden, İstanbul Adliyesi yazan garip binanın yanında mavi, tepesi kubbeli komik, çirkin, anlamsız bir bina duruyor. Yıllardan beri ne zaman geçsem bu güzergahtan gözlerimi alamadığım mimari bir rezalet.
Ne binasıdır burası bilmiyorum ama eğer bir rasathane filan değilse “bu ne sikindirik bir mimaridir be abi” cümlesini kurmama engel olamaz kimse. Çok bariz bir şekilde, ucundan kenarından plaza arzusu, aynalı cam, metalik bina, teknolojik bir hava katma süsü ile ucube birşey çıkmış ortaya. Hani amaç buysa, yani ucubelikse, eyvallah abicim olmuş bu bina.
Nereye getireceğim bu konuyu, bu bina gibileri bolcadır ya bizim şehirlerimizde, misal organize sanayiinin ortasında aynı ayna camlı 4 katlı plazacıklar filan hani. Mimari açıdan Türk mimarisinin durumunu değerlendirebilecek altyapıya sahip değilim ama, gördüğüm bu iki akım arası sıkışıp kalmış camdan bloklara da “götüme benzemiş” deme hakkım vardır heralde.
Kabul etmek gerekir ki toplumumuzun her kesiminde, özellikle de yapacak birşeyi olan, bunun için bütçesi olan, ama sanata, hadi geçtim sanatı, güzel kavramına dair en ufak fikri olmayan kesiminde, dökülen onca paraya rağmen elde kalan bu salak saçma ürünlere karşı psikopatça bir meyil var. Özçelebioğlu Ticaret’in yukarıda tarifi yer alan plazacıkları tabii ki en kolay rastlanabilecek örnekler ama, belediyelerin bu abuk sabuk yapılar üretme yarışında her zaman ilk sırada olduğunu belirtmek gerekiyor. İstanbul’da en az 10 tane belediyenin kavşaklara, yol kenarlarına şehir planlaması tarihine geçecek şekilde çiçeklerle yunus, gemi falan çizdiğini görmüş birisi olarak, İstanbul trafiğini canlı izlediğimiz kameralarda Alibeyköy Meydanı adı verilen coğrafyanın altı üstü 3 yolu birleştiren bir kavşak olduğunu görünce şaşırmıyorum.
Sadece bina, kavşak, meydan muharebesi değil elbette. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Hitit Güneşi gibi muhteşem bir figürün yerine, “ateist işi lan bu!” tepkisi ile camili, hilalli, bir boka benzemeyen abuk sabuk amblem getirmesi de; Mevlana, Nasrettin Hoca şeklinde binalar tasarlamak istemesi de konumuza örnek belediye icraatlarındandır heralde.
Bir bakın çevrenize, ilk iş olarak İSKİ ve İGDAŞ bölge müdürlüğü binalarına mesela. Hepsi de aynı zevksizlik ve at şeyinde kelebek misali insanı rahatsız eden milyon dolarlık ihalelerin sonucu. Bir tane adam gibi meydanı, anıtı, heykeli olmayan koca koca şehirler, şehirlileşme ile köylülüğün orta yerinde koca koca “plazalar”, anca bu kadar mimari durabiliyorlar zaten. Fazlası olmuyor.