Arnavut Ciğeri
Her Perşembe, kendi gününde, kendi saatinde;
Arnavut Ciğeri + Pilav + Rus Salatası + Patlıcan Kızartma + Kırmızı Lahana
Sitenin eski yapılanmasını bilenler biliyordu, bilmeyenler için de kısa bir özet geçelim, operasyon merkezimiz Avcılar olmak üzere; dellez ve Altar ikilisi İstanbul’un serhad beyliği Başakşehir’de, igor ve lentini ikilisi ise organizasyonel takım olarak bol promilli gecelerin semti Kasımpaşa’da ikamet ediyorlardı. Diğer saha muhabirlerimizin bu konuyla çok fazla ilgisi olmadığından kelli onları tek tek saymıyorum.
Hayat, fazla ciddiye alınacak bir şey değil.. Hayatı neye benzetirseniz benzetin neticede karşı tarafın tüm tezlerini allak bullak eden bir örnek bulabilirsiniz.. Hayatı ciddiye almamak lazım derken de, onu bazı kurallarla sınırlamaya çalışmanın yanlış olduğunu, bağımsız, kendiliğinden, sürprizlerle dolu olmasını anlatmaya çalışıyorum.
Bu siteyi ve burada ne yapmaya çalıştığımızı neredeyse etrafımdaki herkes biliyor. Zaten bir kısmı yazıyor, bir kısmı okuyor, kimisi de sıkıcı ve anlamsız buluyor. Ama normal şartlarda tanımadığım, herhangi bir sebepten dolayı bir anlığına da olsa yan yana gelmek durumunda olduğum, fasulyeden.com adresinde ikamet eden bir siteye girdiğimi gören herkes aynı soruyla başlıyor muhabbete: “Bu site ne?” Önce sen kimsin, sonra sana ne? Zaman zaman…
Birey, tek başına, dışarıya bağımlılığını sonradan kazanıp, alışan, değişik bir mevzu. Devlet gibi değil mesela, ben doğduğumda devlet yine dışa bağımlıydı. Çocuğum doğduğunda da öyle olacak. Bunu anlayabilirim. Velhasıl, zamanla dışarıya bağlanmayı, kendi kararlarını alamamayı anlayamıyorum. Nasıl bir süreçle gelişiyor bu hadise, bilmiyorum. İnsanın bağlanma isteği, zayıflığından mütevellit. Neden bu kadar çok hayata yön verme unsuru mevcut? Gerçekten istediğini yapmak kadar kolay bir şey varken,…
Bilen bilir; kendi halimde, zararsız, kişisel haklara saygılı ve insan hakları evrensel beyannamesinin herhangi bir maddesini yirmi kusur yıllık insanlık kariyerim boyunca çiğnememeye özen göstermiş pirezentabıl bir insanım. Henüz on beş (15) dakika önce kapıma gelen ne idüğü belirsiz adamın, ‘kapıcı parası’ kisvesi altında istediği on beş (15) Türk lirasını kibarlıkla kendisine takdim ettim. ‘Bizim kapıcımız mı var birader? 4 ayda bir merdivenleri temizlediğini sanan…
Biralar dolu, muhabbet gırla, ortam şahane derken o da ne garson ortaya karışık bir çerez tabağı getiriyor.. Biralar bırakılıyor, hemen eller kollar pozisyon alıyor, tabağa şöyle göz ucuyla bakılıyor fındık ve şamfıstık taraması amacını güderek.. Somali’deki yemeğe saldıran veletler misali küçük çerez tabağının içine 10 el bile girebiliyor zaman zaman.. Fındık sıcaksa önce o gider bi kere, şamfıstıklara ondan sonra sıra gelir ama onu açma…
Comments are closed.
Ben ne yapıcam seninle, bilmiyorum… 🙂
Arnavut ciğeri yapıcan, ciğer kavurma yapıcan, ciğer tava yapıcan 🙂 Daha sayiiim mi ki? 🙂
son zamanlarda ayak üstü atıştırma olayında kendimi alamıyorum, bambisinden en berbat büfesine, ne döner ne ıslak hamburger.
yalnız amerikan çok koyma tadı kalmıyor kısmını içimden mi söylüyorum, yoksa hiçbiri duymuyor mu anlamıyorum.
hadii bu kim yine ya.
La havle vela…
Pilavin cigerden cok oldugu isletmenin samimiyetine guvenmem arkadas…
Nerde bunun sumaklı soğanı ? Ayrıca patatesleri ekleyerek çiğeri çokmuş gibi göstermişler. Bülent Ersoy gibi bir oturuşta 6 porsiyon arnavut ciğeri yiyorsan alnından öperim dea
Dünya ciğer gününü kendi içimizde kutlamaya devam edicez.
Caferağa porsiyonu idealdir.
Yine bir perşembe, yine arnavut ciğeri…
Ciğer demek hayat demek ulan!
Toplandığımız zaman Perşembe olmasına bilhassa dikkat edelim. dea kardeşimiz hepimize ciğer ziyafeti çekecekmiş izlenimi yaratıyor. “Yeter ki gelin bana, senede bir gün” gibi. Sonra da Güllüoğlu’na gideriz. Baklavalar benden… 🙂
hemen screenshot alıyorum, o gün öğlen izin alıp karaköy’e inzivaya çekiliyorum.
a cigerim söyle neyleyelim..