![fasulyedeni babam öldürdü](https://www.fasulyeden.com/wp-content/uploads/2024/05/ahmet-ozal-babami-kim-oldurdu-large-2.png")
Bal ulan! Kaymak ulan! Alayına reçel ulan!
İnsanoğlu’nun icat ettiği en güzel şeyler listesine 4. sıradan girer bence kahvaltı yapmak. Yani düşünsene, bundan seneler önce adam “Aman dinazor ısırmasın götümü, zehirli yılanlar sokmasın cinsel tenasül uzuvlarımı” kaygıları arasında, “Şu geyiği indireyim de, çiğ miğ yerim artık”tan öte bir midesel atraksiyon düşünemezken nasıl olmuşsa olmuş, artık evrilmiş mi diyelim, vahiy mi gelmiş diyelim bilemiyorum ama ballı, kaymaklı, on numara peyniri, tereyağı, kızarmış ekmeğiyle hatta böyle sarısına ekmek banabileceği sucuklu yumurtasıyla filan müthiş bir şey koymuş ortaya. Çay demlenmesi hadisesine girmiyorum bile, dikkatinizi çektiyse… Hastası olmazsın da naparsın allah aşkına?
Kahvaltı güzel olmasına güzel de, çalışmak da insanoğlu icadı. Ona ne buyuracağız? İşbu çalışma fonksiyonunu yerine getirme kaygısıyla da sabahın kör bir saatinde uyanıyorsun, hani vaktin olsa yiyecek dermanın yok, ki zaten vakit de olmuyor. Duş, traş, giyin filan derken “ananıssskim servis kaçıyor”telaşesi ile fırlıyorsun sokağa. Fırladığınla da kalıyorsun.
Sonrası o poğaça senin, bu tost benim, simit, bilemedin açma… Birbirinden çirkin seçenekler arasında sallama çay. Darlandım yazmayacağım gerisini. Bitti. Dağılın.
Bir haftasonu Oba’da kahvalti organizasyonu yapalim derim de, ne kadar ciddiye alirsin, ne kadar pesini kovalarsin bilemiyorum…
Kısmetse olur da, Oba neresi ki?
acuka da olsun.
Kazakistan’a geldim, gece 2’de, yattık, uyuduk Jetlag, Metmag derken. “Ertesi sabah kahvaltıya gelin” dediler, uyanamadık.
Daha bir ertesi sabah gittik.
Tabldot tabağı.
Peki, zaten porselen beklenmez şantiyede.
Beyaz peynir.
Ala, lala.
Zeytin.
Fevkaladenin fevkinde.
Bal.
Anzer olmasa da gider.
Tereyağ.
Aram yok.
Sağ taç çizgisine yakın, bir Kazak dünya vatandaşı oturuyor. Yan gözle etrafı keserken, kendisini de görüyorum. Tereyağını alıyor. Yaymadan ekmeğin içine koyuyor. İki ya da üç hamlede mideye gömüyor.
Ulan tamam biz de insani ölçülerde yemek yiyen biri değiliz. Öyle olsak, geldiğimizde 116 kilo olup, 24 kilo verdiğimiz halde hala Yusuf Pehlivan’ın yağlısı gibi gezinmezdik ama böyle yemek mi yenir? Buna kahvaltı mı denir?
Velhasıl, aylar oldu, bir daha kahvaltıya oturmadım. Ha ara ara kaşar geldi, itiraz mı ettim? Hayır. Ama “Mükellef” kontenjanından bir sabah öğünü yaşamadım.
Diyeceğim o ki ola ki günlük harala gürele dağından bir asena yardımıyla çıkıp, toplanarak bir kahvaltı edecek olursanız, Uzak Asya’da takılan bu vatandaş için de bir peynir dürün ekmeğin, lavaşın, dürülesi herhangi bir şeyin içine.
http://www.obaparkcafe.com/
Baltalimani tarafinda…
Abi mesaj alindi, gerekenin layikiyla yerine getirileceginden suphen olmasin 😉
Cumartesi günü allahın belası Maslak semtinde, allahın belası bir plazada allahın belası bir mesaim var. Pazar günü de SamiYen var.
Yatar bu kahvaltı… Niceleri yatmadı ki..
Cumartesi neyse de,
Pazar Samiyenle alakasını çözemedim. Metrobüs geçmediği için baltalimanından?
Kahvaltı konsepti Türk olduğumdan gayrı, güzel vatanımda güzel. Zira bir gün Ukrayna’da kahvaltı niyetine bıldırcın çorbası içirmişlerdi.
Bıldırcın çorbası tarifi:
En cılızından bir bıldırcın suya atılır, kaynatılır, olduğu gibi misafire servis edilir.
Suyunu içmekle yetindiğimi tarihe not düşerim.
Başka gavur bir memleketin kahvaltı konsepti ise daha karmaşıktır. Mutfak kültürü olmayan bu zatı muhterem millet, anlamsız bir şekilde kahvaltıları ile ünlüdür. Meşhur “English Breakfast” evet… O kokan, tadında meymelet olmayan domuzu türlü şekillerde pişirip, yanındaki yumurtaya zulmederek, içecek olarak ise earl gray lakaplı, Rize çayının demine su dökemeyecek çayın içine süt katarak “yummy” nidaları ile götürürler.
Zevkler gerçekten çeşitli, damak tadlarına da saygım var ama bala, kaymağa, reçele, ve rize çayına daha fazla saygım var…
Neo, mesele gercekci olmak degil, mesele bir bahane uretebilmek…
@Neo: Çalışıyorum diyince “ah çok üzüldüm” demiyorsun da, maç var diyince neden hönkürüyorsun? 🙂
Şimdi dellez ve ulvinin de dahil olduğu bir mailleşme esnasında kahvaltı konusu konuşulurken, “Cumartesi çalışıyorum Pazar yapalım” dedim. Ulvi de “Pazar Samiyen var, olmaz” deyince, plan ilk dakikadan çöktü zaten.
O yüzden “bahanelerimiz bunlar, bu kahvaltı yapılmaz” demek için öyle yazdım.
Balsız Kaymak, Ulvisiz kahvaltı çekilir mi dostlarım? Çekilir mi haa?
Ha bu arada bir detay, dinazorlarla insanlar arasinda birkac yuz milyon yillik bir fark var. Yeryuzunde birlikte yasamadilar. O acidan antik insanlarin dinazorlardan kacma gibi bir durumlari olmadi hic. Onlar hep Holivud sacmaligi…
Hahaha, abi yeminlen anlam veremiyorum ya… Çay ve süt nedir ya?
Domuz ve yumurta çekici gelmiyor değil ama kulağa 🙂 Denemeli… Sucuk yumurta ya da kavurmalı yumurta gibi düşünmek lazım, güzel tercihler bunlar 🙂
Teşekkürler müjdeli haberi verdiğin için. Tıkladım terazine…
şimdi bakkal da yakın ki hemen taze ekmeği koyuyoruz masaya.
kahvaltı bir şölendir bir tarz. ama patates kızartmasız olmaz. şu ankara bahçeli’de görüşebilme ihtimalimizi sevmekten öteye çekip gerçekleştirebilirsek bir vakit seni pederin kahvaltı sofrasına davet edeceğim. evet şimdiden etmiyorum önce cüsseni görmem lazım 🙂
soframızdan kareler:
http://www.flickr.com/photos/nyg/2482097439/
http://www.flickr.com/photos/nyg/2482121575/
yalnız kahvaltı bitmeye yakın peder “puanlı heyecan” bültenini çeker önüne haberin olsun. “söyle bakalım dea, şartlı-4 koşusu kim alır sorusuna çalışta gel :)”
bal kaymak diyince de tonton altan hocamız gelir aklımıza. burdan da ona selam edelim bu vesile ile.
Oy kurbanı olurum o peynirlerin yapıldığı çiftliğin; ekmeğine, tostuna, lavaşına buğday tedarik eden tarlanın, oy ben o yumurtlayan tavuğun kurbanı olurum 🙂
Şöyle bir sofrada, değil şartlı koşu, calculus sorsalar, pi’yi 3 alır da, cevabı şırank diye korum önüne 🙂
Peder bey, keyif adamı belli ki, tam benim kalemimmiş. Ellerinden öperim, afiyet olsun 🙂
Cuma aksamina yerimi ayirttim, cumartesi sabah 7.30da kapinizdayim NYG. Sonra “vay efendim sabahin korunde uyandirdin, vay benim bir haftasonum var” olmasin.
Acken huysuz oluyorum biraz…
Sen sadece kendine mi mütedeyyinsin kardeşim? Bir organizasyon işine girişsen. Müsait bir 403 ayarlasan. Başta Ulvi ve diğer Marmara Bölgesinde mukim arkadaşları bu leziz kahvaltı deplasmanına götürsen… NYG bu yolda çirkinleşme potansiyeli yüksek akademik topluluk karşısında ne düşünür bilmiyorum ama 🙂 Sen büyük sevap kazanırsın. Ayrıca Şartlı-4 koşuda yapılan ikili bahisin tadı hiç bir şeyde yok. Ah Sebina…
Aferin aferin koyun resimleri, sissin bi yerlerimiz.
Kahvaltida domuz derken sanirim bacon kastediliyor. Itiraf etmem gerekirse ilk geldigimde kokusunu duyunca kosa kosa kaciyordum ama simdi citir citir bacon’i omletle catir catir goturuyorum. % 80 yagdan olusan bir sey nasil kahvaltida yenir bilmiyorum ama yeniyor iste.
Caya sut olayina gelince bizim normal insan gibi cayimiza sut koymak 7 buyuk gunahtan birisi. Lakin english breakfast denilen cayi sut koymadan icmek imkansiz, o kadar aci ki ne kahvalti birakir ne keyif. Sut olunca biraz adam oluyor.
Bir de misir gevregi var ki maalesef cok aci bir durum bu da. Gerci memlekette de recelli, zeytinli, peynirli kahvalitiyi bi tek haftasonlarinda yapiyordum ama misir gevregi yemiyorduk, misir gevregi ne lan.
Lan kahvaltı yapalım ya 🙂
pazar sabahı kahvaltı üstüne efes maçı için daçka’ya gidiş. fenerbasket ahalisi, sonsuzakadar tayfası, fasulyeden çirkinleri, blog camiası, baliciler ve tinerciler herkes davetli olsun. nassı fikir?
Haftasonu Ankara’ya gidicem ben. Ama siz muhakkak yapın, sakın boşlamayın, on numara plan…
Ahahahaahha
hazir o taraftayken kahvalti icin sariyer’e gidin bari.