Similar Posts

8 Comments

  1. Sen yazmasan, benim yazasım vardı bu konuda. Benzer bir yazı olacaktı, ama ben başlığı “Bu sefer kim(ler)i zengin ediyorsunuz” şeklinde düşünmüştüm…

  2. bugün de farkettim ki, allahın unuttuğu avcılar’a kadar uzamış dağıtım ağı…

  3. konu pek ilgi gormemis turban, ozgurluk, fener, cimbom kadar ama, gazetenin yani ‘gastenin’ ne amacla dagitildiği ayan beyan ortada. zapsu, feza ortakligini işaret ediyorlar. dea da yazmis zaten.

    bir de bu yetmezmis gibi aydin dogan da metro gazeteciligi sektorune girecekmis yakin zamanda. sabahları ise gitmek tam anlamiyla iskence olacaga benziyor.

    bir de vapurlar, deniz otobuslerinde ido yetkilileri vapur bosalinca, birakilan tum gazeteleri cope atiyorlarmis ama bilin bakalim hangi gazeteye dokunmuyorlarmis? ya yaaa…

  4. Hayrat “gaste” olayı gerçekten ilginç. Dayanamadım baktım inceledim. Kaliteli bir şey beklemiyordum değilde zaten. Lakin adamlar resmen günlük gazete çıkarıyor yahu. Dağıtanlarda bir tek şu sloganlar eksik. Güzel İstanbul’umuzun muhteşem belediyesi için sizde okuyun. Akp ile 40 yıl daha durmak yok yola devam. Hani Taksim meydanında bağıran ve bildiri gazete dergi dağıtan elemanlara misillele hesabı.

  5. Bunların bir de rakibi var, adı 20dk.

    Sokak gazetesiyiz ayağı çekiyorlar. Ne olduğu yakında ortaya çıkar muhakkak.

  6. Sonunda bu sabah bir Gaste kavgasına tanık ve müdahil oldum. Servis bekliyorum, yaşlıca bir amcanın apartman girişine Gaste bırakılmış, adam aldı çöpe attı gazeteyi. Gaste dağıtan herif adamı azarladı “niye atıyorsun çöpe, yarın da at bakalım, göstereyim ben sana” dedi. Adam ses çıkarmadı, durakta servis bekleyen bir kadın “size ne ya, adamın kapısına zorla gazete bırakıyorsunuz, okumak zorunda mı adam” diye sert çıktı. Herif “biz hizmet ediyoruz size, yazıklar olsun” filan diyince, ağız dalaşına ben de müdahil olmak durumunda kaldım tabi iflah olmaz bir muhalif olduğumdan dolayı 🙂

  7. Bugün bana gelen bir e-posta. Bu konuya en başından dikkat çeken acar gazeteci dea ya tebrikler:)

    Bir sabah uyandığınızda İstanbul sokaklarında turuncu montları, turkuaz renkli önlük ve şapkalarıyla insanlar durmaktaydı. Ücretsiz gazete dağıtıyorlardı. Herkes şaşkındı. Sabahın altısında öbek öbek insanlar kentin ana duraklarında, metro önlerinde, meydanlarda ücretsiz gazete dağıtıyordu. Hemen herkes ilk zamanlar bunun belediyenin gazetesi olduğunu düşünüyordu. Kentin temizlik işçileri de genelde turuncu renkte kıyafetler giyiyordu. yaşadığımız devirde sistemin içselleştirmesi sonucu, karşılıksız bir şey yapılmaz diye düşünüyordu gazeteleri ilk defa ellerine alanlar. Soru işaretleriyle doluydu İstanbullunun kafası ama daha sonraları gazetenin nasıl ücretsiz dağıtıldığı anlaşılmaya başlandı. Son dönem bir çok televizyon programı gibi bu gazetenin de orijinali batı kaynaklıydı. İsveç’ten isim ve yayın hakkı alınan “GASTE” kendisini reklam gelirlerine dayıyor. Ajanslardan toplanan haberler ve bir kaç özel haberle hafta içi her gün gazeteniz önünüze, daha doğrusu İstanbul trafiğine ilk start verdiğiniz ana merkezde size servis ediliyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bolca reklam gazeteyi ayakta tutuyor. Dünya görüşü olarak en köşeli şekliyle bugünün Türkiye’sinde yerel ve merkezi iktidarla arası iyi, genellikle iyimser bir bakış açısının hakim olduğu, dünyaya yüzü dönük liberal demokrat bir gazete ifadeleri “Gaste”ye en denk düşen tanımlamalar.

    Gelelim bizim derdimize… Gazete 11 Şubat 2008’den beri yayınlanmaya devam ediyor. Aradan geçen sürede geldiğimiz noktada reklamlarda bir sorun yoktu ve bir çok sermaye grubu gazeteye reklam veriyor. Masa başından haberler de sorunsuz bir şekilde kotarılıyordu. Dağıtım yapanlar açısından da bir sorun yoktu. Ama gazete patronları kendisini ayakta tutan dinamosu olan dağıtımcılara karşı acımasız ve ikiyüzlüce davrandı.
    Bizlere vaad edilen ilk baştaki çalışma koşullarımız; 500 ytl maaş, asgari ücret üzerinden sigorta ve hafta içi 4×5 saatlik mesai idi. İlk maaşlarımızı alacağımız gün bize bir çok iş yerinde kullanılan, işçilerin hiçbir yararına olmayan ama zorunlu olan boş bir sözleşme imzalattılar. Kimi bölgelerdeki arkadaşlarımız iş bırakarak bu olayı protesto etti. Bugünlerde ise eş zamanlı olarak gruplar halinde toplantılar yapılıyor. Toplantılarda işveren bize 1 nisandan itibaren geçerli olacak bir dayatma yapıyor: 500 ytl yerine 290ytl maaş, asgari ücretten sigortalı gösterilmek yerine 4 saatlik part-time sigorta. Bu koşullarda 50 gün içerisinde ne değişti de koşullar değişiyor. İkiyüzlüce davranan patron temsilcisi işin başında doğru fizibilite yapmadıklarını bundan dolayı böyle bir uygulamaya geçeceklerini söylüyor. Gazete çalışanlarına işe başladığı ilk günden itibaren sigortalı olacakları sözü verilse de bugün çoğu arkadaşımızın sigortası bir gün ile bir hafta olmak üzer eksik yatırılmıştır. Bu bize gösterilen bordroda böyledir ama internet üzerinden yaptığımız araştırmada ise halen sigortamız görünmüyor. Bizler yaşadığımız sorunların ne ilk ne de son olacağını biliyoruz.
    Gazetenin aylık giderinin 9 trilyon olduğu ifade ediliyor. 1040 dağıtımcının işe alan bir şirketin iki ay sonra lastik patlatması, ben oynamıyorum demesini kabullenmek olanaksız hele şu koşullarda maaşınızı yarı yarıya keselim, gelin çalışmaya devam edin demek ahlaken tartışmalı bir durum. Biz gazete dağıtıcılarının ne idüğü belirsiz sermayenin ahlakını tartışmaya niyeti yok ama işveren diye sunulan sermayenin durumunu afişe etmek de boynumuzun borcudur. Bu arada unutmadan yeni bir market açılıyor, bim marketleriyle rekabet edecekmiş. Biraz araştırma yaptığımızda bim marketleri de Cüneyt Zapsu’yla bir dönem birlikte anılmış ve en son hisselerini satmıştı. Zapsu’nun adı da nereden çıktı diye soranlar olacaktır. Bizim turuncu mavi maskotlu derin ideolojik amaçlı gazetemizin arkasında hükümetin olduğu ve Zapsu’nun Gaste’nin gizli patronu olduğu iddia ediliyor. Bu iddianın altı boş da değil. Üç günde Kuzey Avrupa’dan gelip İstanbul’da ücretsiz kent gazetesi çıkaracaksın onu da Zaman gazetesinin tesislerinde basacaksın – ki sen şu tesadüflere bak- İstanbul’da bin adamla dağıtım yapacaksın hiç bir yere beş kuruş vergi veya işgaliye parası vermeyeceksin, büyük holdinglerinde gözü yollarda biri gelip bir gazete çıkarsa da biz de reklam versek diye beklemiyorlardı herhalde. Kemal Unakıtan geçenlerde mikrofonların önünde bir gaf yapmıştı; “sıkıysa…” Bizim büyük holdingler ve şirketlerde sıkıysa reklam vermesinler. Bizlere de yakın zamanda açılacak bu marketler zincirinde çalışabileceğimizi, bu marketlerin ilk tercihinin Gaste çalışanları olduğu söyleniyor. Gelin şimdi bir bağlantı daha kuralım ki; ayakları havada bir şeyler kalmasın, geçtiğimiz günlerde belki duymuşsunuzdur: SAYIN BAŞBAKAN TAYYİP ERDOĞAN’IN danışmanı SAYIN CÜNEYT ZAPSU işlerinin yoğunluğundan dolayı istifa etmişti ve kendi işleriyle meşgul olacağını söylemişti. Bu işlerden bir kaçı belki yukarıda andığımız işler olabilir mi? Ve bu değerli geçmişi karanlıklarla dolu zatların ilk iş olarak kendine görev biçtiği işçi kıyımı mıdır acaba?
    EVET HER YERDE REKLAMINI YAPIYORSUNUZ
    500 bin baskı yapan İstanbul’un ilk ücretsiz gazetesi diye her gün bin ağızdan tekrarlanan, 30-40 iett otobüsünü giydirip reklamı yapılan, 1040 çalışanınızla İstanbul sokaklarında olduğunuzu söylüyorsunuz. Peki bu övünmeleriniz belki de gazete için en hayırlı olanı
    ama çalışanlarınızın maaşları ve sigortalarıyla nasıl övüneceksiniz.? Mevcut anlaşmamızı hiçe sayıp bizden dünkünün yarısına fit olup çalışmamızı beklemeniz utanmazlıktır, yeni açılacak marketinizde çalışarak aradaki zararımızı telafi edebileceğimiz önerisi ise ahlaksız tekliftir. Emeği ile yaşayan insanların kaybedeceği hiç bir şey yoktur. Ama siz bu utançla yaşamaya yazgılısınız, sömürü çarkının rantını yiyen hesabını da bir gün mutlaka verecektir.

    Gaste Gazatesi Çalışanları
    iletişim:gastecalisanlari@hotmail.com

Comments are closed.