Bireysel Benchmark Eylemi
Kapitalizm dediğin dipsiz kuyu, çalışanlarına boş birkaç saniye bile bırakmama gayretiyle bilimum tiksinme hissiyatını sonuna kadar hakediyor. Çalıştığım kurumda da piyasaların içinde bulunduğu durumdan ötürü ciddi bir stres ve yoğunlukla boğuştuğum birkaç haftanın ardından anlık bir rahatlama ile yaymış, tüm gün gazete okuyan, forward maille gönderilen karikatürlere bakan, her daim Cnbc-e açık bulunan televizyonun kumandasını ele geçirip NtvSpor’a, Dest-i İzdivaç’a kayan, zaten genel halet-i ruhiye itibariyle takım elbiseli, canti çalışan sınıfından oldukça uzakta duran, paspal ötesi ve kirli sakallı birisi olmamın farkedilmesi üzerine, hemen bir iş icat edildi başıma.
Ben FasulyedenKom istatistiklerine mi bakıyordum, Ergün Babahan mı, Nazlı Ilıcak mı okuyordum emin değilim, müdür yardımcısı geldi, “Benchmarking yapmamız gerekiyor dea. Ardından müdürlere sunum yapılacak. Office uygulamalarına en hakim ve hitabet yeteneği en kuvvetli sen olduğun için, sana veriyorum görevi” dedi. Normal şartlarda ilk önce “vay bee, hitabet yeteneği ha, vay anasını, ne adammışım lan ben…” demem gerekirken, “Hay a.k. nerden çıktı bu ya, bu arada benchmark ne lan?” derken buldum kendimi.
Şimdi benchmark garip bir hadise. İçinde bulunduğun sektörün diğer oyuncularını araştırıyorsun, kendi artı, eksilerini döküyorsun ortaya falan, filan. Sikindirik bir raporlama hadisesi yani. Bu konuyu bahsettiğim çevremde garip tepkiler de duymadım değil. Yaşam tarzını sevdiğim, benimsediğim, allahına kurban dediğim adamlar “Benchmark ne lan, ne boş işlerle uğraşıyorsun, onu bırak da bir akşam rakı içelim mi?” şeklinde yaklaşırken, hayatını plazalarda kahve içmeye, öğle yemeklerinde salata yemeye adamış beyaz yakalılar da “Benchmarking datalarını nereden alacaksın, Compare progress background’u olacak mı?” gibi salak saçma sorular sordular. Ayaküstü kınadım, geçtim.
Neyse, bu işi aldıktan sonra da mesai bitirme yöntemimde bir değişiklik olmadı. Yine NtvSpor, yine tüm gün gazete, forum gez, dolaş; yetmezmiş gibi gelen herhangi bir talebi “Şu an benchmarking yapıyorum, meşgülüm” diye geri çevir, on numara şekil koydum kendime, takılıyorum.
Hiç bir şeyi sallamayan, paspal bir adam olmamdan mütevellit ciddiyetsiz ciddiyetsiz takılırken, ekip içerisinde müdürlere sunum yapma fırsatını bana kaptırdığı için sinirden kuduran hırs küpü insanlar da olmadı değil. Yanıma sokulup, ne yaptığıma bakıp, “bence burası olmamış, daha etkili bir sunum olabilirdi” diye bik bik bik öten tiplemelere “CV’ni ve kol düğmelerini de al, çık lan hayatımdan, müptezel!” şeklinde etkili bir püskürtme stratejisi uyguladım. Eğlenceli oldu.
Gel zaman, git zaman, vakit daraldıkça iki akşam mesaiye kalarak ve hatta normal şartlarda eşofmanımla gelip tüm gün Football Manager ya da Call of Duty oynamak suretiyle ifa ettiğim Pazar nöbetini de bu işe feda ederek ortaya birşeyler çıkardım. Ama işte, içimde bir yerlerde bir kurt “Lan bir laf sokuştur, iğnele, şapşallaştır, akıllarını başlarından al” diye psikolojik baskı yapınca sunumun son sayfasına kıpkırmızı, devasa boyutlarda bir yazı yapıştırdım.
Bugün sabah çıktım sunuma, vay efendim şu şöyledir, bu böyledir. Teknolojik altyapı güçlendirilmelidir, sistem iyileştirmeleri yapılmalıdır, müşteri ve realizasyon stratejisi gözden geçirilmelidir, aman aman verimliliktir, müşteri odaklı yaklaşımcılıktır, bir milyon tane teranedir, bir gramı bile bir sikime yaramamaktadır, bik, bik, bik öttüm durdum 2 saat.
Perdede slaytlar bir bir akarken, sona yaklaştıkça ter basıyor beni. “Acaba son slaytı göstermesem mi, lan birşey olur mu ki, aman koy götüne ya, çok da ağır bir laf olmadı zaten, belki hoşlarına gider” şeklinde yaşadığım gel-gitlerden sonra perdede kırmızı dev bir yazı belirdi:
Altyapı, teknoloji, strateji değil;
Farklı kılan insandır!
İnsan kılan ise emektir!
Ve emeğin ar-ge’si olmaz!
Perdeyle beraber kıpkırmızı bir surat hasıl oldu bende. “Lan ne yaptım ben?” diye yaşaran gözler, ağzım dilim kurudu, birşey sorsalar konuşamayacağım.
Çıktı birisi, “Çok teşekkür ederiz dea” dedi. Başımı acıyla öne eğdim. “Özellikle en sonda verdiğin mesaj çok güzeldi. Kurumumuzun farklılığını çalışanlarımızın emeği ve verimliliği belirliyor, çok güzel vurgulamışsın” dedi.
İçimden “Hasiktir lan, ne anlam çıkardı adam hahaha”; dışımdan ise “Teşekkür ederim, umarım faydalı olmuştur” dedim. Anlayan olmasa da çabasının kıymetini bilen her aktivist gibi, ben de gururla çıktım, gittim…
lan biz turkiye’de arge yok diye yurtdisina gidiyoruz adam orada argeye savas acmis. gerci kavram karmasasi var. bilisim sektorunde arge dedigin sektorun kalbidir, o yoksa yedek parcaci olur toplama bilgisayar yaparsin baska da bir sey olmaz. elin hindistani arge sayesinde ay’a sanli hint bayragini dikti gecen hafta. ama tabii bankacilik isimli yapay dunyada arge dedikleri sey de insan kaynaklari, verimlilik, portfoy yonetimi, kendisi gibi uyduruk isimlere sahip isler. o acidan dea kisine katilmamak elde degil. simdi bankacilar gelip sovmeye baslar, laflarimi hazirlamaya baslayim ben de.
Dea sen böyle böyle yakında bilmemneden sorumlu bilmem ne bilmem bi şeysi kesin olursun. Puro’ nu dolarla yakarken de artık anlatırsın fasulyeden diye bi finansal danışmanlık sitem vardı diye.
Aga bankacı değil zat borsacı. Alınganlık gösteriyor bu hususta.
mhuauahu güzel olmuş reşo 🙂 emeğin ar-gelisi, yemeğin bamyalısı demişler zaten..
niye alınganlık göstereyim ki, aracı kurumla banka apayrı şeyler. o minvalde, ha avukat ha mübaşir.
yaşasın üretken meslekler ve onları icra eden cesur yürekler ! tabi bu ironiden sonra, keşke istediğimiz şeyleri yapabileceğimiz hayatlara sahip olsaydık da o zaman aynı zeminde üretkenlik savaşı verseydik. mühim olan, illa iş değil başka mecralarda da bu savaşı vermek.
maradona, arjantin’in başına geçtiyse; gazza, ingiltere’ye; cantona fransa’ya; sergen de bize gelmelidir. bu da dipnot olsun.
ben kardesimi hedef almistim atbs, kardesim bankaci. borsa, hisse falan bilmem ben, hedefimde borsaci yok. hesebece en uyduruk banka oldugu icin dea kisisi sabah aksam ayar verse doymaz bence. ben olsam gunaydin derken bile ayar veririm hesebecede. bence bunu dusun sen.
Sen bu gazla ekmeginden edersin adami.