Bizim bir domain işi vardı da…
Bilindiği gibi .tr uzantılı alan adlarının satış ve kontrolü ODTÜ’nün elindeydi. Ama yeni yapılan düzenlemeyle bu yetki 1990 yılından beri ikincil düzey alan adı satışı yapan ODTÜ’den alınarak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na verildi. Çok canti bir isme sahip olmasına rağmen çağı yakalamaktan oldukça uzak, bürokratik hantallığın zirve yaptığı bir kurum olduğuna adım gibi eminim ben. Peki bunu neye dayanarak söylüyorum?
Birincisi kurumun başındaki isim Dr. Tayfun Acerer daha önce Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdür Yardımcısı idi. İkincisi, aynı başkan youtube.com gibi bir sitenin Türkiye’de de yayın yapabilmesi için faaliyet belgesi alması, vergi vermesi gerektiğini söylemişti. Bu iki maddenin, canti isimli kurumumuzun internet algısının ne seviyelerde olduğunu anlamak için yeterli doneler olduğunu düşünüyorum.
Ki aslında –yine bence- asıl sıkıntı Türkiye gibi araya adam koymacı bir ülkede, siyasi etki alanı içine girmiş olan kurumun karşı karşıya kalacağı baskılar ve bu baskılara direnecek dirayeti kendinde bulamayacak olması. Bilmiyorum bana katılır mısınız ama, aşağıdaki diyalogun yaşanacağından neredeyse eminim:
– İyi günler, Ben AKP Amasya Milletvekili Mülayim Koç.
– Buyrun sayın vekilim.
– Yavv, bizim Koç İnşaat diye bir şirket var. Koc.com.tr alan adını alamıyoruz biz. Nasıl olacak bu iş?
– Sayın vekilim, koc.com.tr’yi daha önce Koç Holding kaydetmiş. Size verebilmem mümkün değil.
– Lan seni niye diktik biz oraya… Dingil… Hemen benim şirkete veriyorsun koc.com.tr’yi… Yoksa haritadan il seç kendine…
Yaşanmaz diyebilir misiniz?
Bu arada aynı başkanın “ben tarihle ilgili bir siteye girdiğimde, örneğin emeviler devrine bakmak istediğimde karşıma porno sitesi çıkıyor. buna ben bakabiliyorsam, çocuğum da bakabilir” şeklinde bir demeci olduğunu etilen sosyete’den öğrendim şu anda. Hemen google’a emeviler yazdım, 110.000 adet sonuç çıktı. İlk 20 sayfayı filan taradım yanılmıyorsam. Bir tane bile pornografik ögeye rastlayamadım. Sayın başkan nasıl rastladı, emevileri nerelerde aradı çok merak etmekteyim açıkcası.
emeviler liseli kızlar diye aratınca çıktı. İnsanın fikri neyse zikri de o olur demişler. Başkanın fikrini zikretmiş.. Dea aldın reklamı aldın siteye. alamadın ötv’li olarak ödenir sitenin vergisi… Şükret domain fiyatlarından fazla çakamayacaklar…
pardon arama “emevilerde liseli kızlar” dı 🙂
“emevilerde liseli kızlar” hahahahaa
Sayende artık başkan bu aramayı yapınca bizim siteye gelecek neo 🙂
Neyse en azından porno morno girmedi adamcağız hahaha
Mutfak…
Mutfak…
o ne abicim? derdin ne senin gene?
Mutfak…
Vaaay =)
“Duplicate comment detected; it looks as though you’ve already said that!”
Alemin bir zekisi sensin…
O uyarinin Ingilizcesini degil, Turkcesini gormek istiyorum ben. Buyuk Britanya mi lan burasi?!
hahah on numara kapak olmuş da, haberimiz yok 🙂
E o zaman ben de buradan yazayim. Tarihlerde ay isimlerini duzelt. 1 April 2009 ne lan?
1 April 2009; 1 Nisan 2009’un İngilizcesidir. Öğren bunları.
“April 1, 2009” olur o…
Artizlik yapma…
kapak kapak üstüne, nolur vurmayın dellez öldü :)
yorum saatini düzelttim Ağa…
http://en.wikipedia.org/wiki/Calendar_date
Resuk’un yazdigi sekilde de yaziliyor sayin dellez. Amerika’nin kopee olmayin lutfen.
Asagida da bir harita var, oraya bakarsaniz goreceginiz gibi tum formatlari kucaklayan kahverengi renkli, yalniz ama guzel bir memleket var, Dunya’da tek, ahahah.
Bir de yorumlardaki saat ileri alinmamis sanki.
http://en.wikipedia.org/wiki/Calendar_date
Ingilizler benim dedigim gibi de kullaniyor, Amerikalilar da benim dedigim gibi kullaniyor, Kanada desen zaten gotu basi ayri oynayan ne kadar adam varsa oraya doldurmuslar, onlara her yol asfalt, yani onlar da oyle de kullaniyorlar.
Ee, ne oldu yani son durum?
Reso, uyariyi Turkceye cevirdin mi?
hayır.
Ibrelerim her gecen gun ATBS’ye dogru biraz daha donuyor…
Ingilizceyi mi unuttun lan? Normalde “7th December 1941” ya da “7 December 1941” diye yazarlar fakat nadiren December 7, 1941 yazdilari da olur diyor. usually diyor, occasional diyor, zarflari atlayarak mi okuyon evladim yazilari? Ben bu konuda cok sikinti yasadim ilk geldigimde o yuzden bunlarin hepsini okudum 3-4 saat. Resmi yazismalarda nedir, normal yazismalarda nedir, konusma dilinde nedir hepsine baktim. Kanada gotu basi ayri oynayan bir yer ama bu April 10, 2009 tamamen Amerikan icadi. Bu yuzden bunu kullanmayi en basindan beri reddediyorum, hatta facebook’a bakarsan fotograflari falan koyarken “7 April 2005” seklinde tarih atarak koyuyorum. Amerikan’nin fahrenaytina bir, inc’ine iki, tarih yazimina uc, bu uyduruk olculerin hicbirini kullanmiyorum, kullanana bana insan diline cevir soyle diyorum, 1 inch kac cm ogrenmedim ve ogrenmek istemiyorum. Yine de resuk tarihleri Turkce yapsin tabii, zaten konumuzla alakasi yok bunun.
Arkadasim ben de evde “Ulan bugun de hava 93 Fahrenheit oldu a.k…” diye gezmiyorum. Fahrenheit’i hayatimda sadece “Hahhahhayt Fahrenhayt” kalibi icerisinde kullanirim.
Sen behavior’lari da behaviour olarak yaziyorsun hala di mi?
Konunun ozune donecek olursak, “Ingilizler benim dedigim gibi de kullaniyor” demistim yukarida. Ingilizler sadece benim dedigim gibi kullaniyor demek degildir bu, Ingilizler senin dedigin gibi kullaniyorlar, ama benim dedigim gibi de kullaniyorlar yani. (Occasional kelimesinin anlamini Fatih Hoca zihinlerimize kazidi zamaninda zaten, istesem de unutamam bu saatten sonra, what can I do sometimes for you arkadasim.) Istatistik tutmadim simdiye kadar ne oranda kullaniyorlar diye, ama kullandiklarina vakif oldum, o acidan dedim ben lafimi.
Yukaridaki cumleye geri don, uc cumlede “dahi anlamindaki de”ler nerelerde kullanilmis, Ingilizlerden bahsederken nereye koymusum de’yi, Amerikalilardan bahsederken nereye koymusum, soguktan pipisi buzusmuz Kanadalilardan bahsederken niye iki tane birden “de” kullanmisim cumlede otur bir bak…
Kanadadaki eski ajan – Turkiye’deki yandas medya isbirliginizle beni yikamazsiniz. Ikinize de yeterim evelallah…
behaviour, colour, harbour, honour, centre
İngilizceden anlamam ama benim safım belli. Ağa ne derse o.
Fahrenheit acaba ismiyle “a.k.”ın yan yana geleceğini düşünmüş müydü hiç?
Lan bir de Kelvin ile Rankin mi vardı, ben mi yanlışım? Kevin Rankin gibi…
Sadece Kelvin abi o. Mutlak sifiri (-273,15 C) 0 kelvin (yaziyla sifir) kabul edip oradan saymaya baslayan sicaklik birimi.
Vaay A.k vay, bu kadar bilimsel tartışmanın içinde DEA ne arıyorsa?
Bu arada sonradan aklima geldi, evet abi haklisin, bir de Rankine vardi…
Bak ya… Şimdi bu Lerzan Mutlu kılıklıya sorsan kendisi benle muhatap olmaz, benimle aynı tartışmada bulunmak istemez, lakin ben susmak bilmiyorum, hep ona sataşıyorum… Bik bik bik…
Hani sorsan ben tutarsızım. AKP modunda, tam gaz devam Altarcan, tam gaz devam…
Hala Altar de sen buldun belanı yıvrım 🙂
absorbe etmeye çalışaların mahlası olsa yeridir!
Kanada’ya çeşitli dizilerde muntazaman ve alelistimrar giydirilirken “Yok ulan, o kadar da değildir herhalde” derken, bir kardeşimizden duyunca doğruluğuna kani oluyoruz tabii 🙂
Bu Kanada’nın neden götü başı ayrı oynuyor? Niye akıllı olmuyor, efendi takılmıyor? Detaylı bir yazı arz ediyorum, müsait bir zamanda 🙂
haha evet, gerci ben de artik agzim ayrik dolasmaya basladim, disaridan ne kadar objektif gozlem yapabilirim bilmiyorum ama bir ara bunlari toparlamam lazim, ileride okuyup okuyup gulerim.
Sorsan adi ulusalci…
Ama bildigin Commonwealth ulusalcisi. Kanaat onderi Kralice, soguk kis gecelerinde yorgani Union Jack.
Hey Dea, I am telling to you, mate…
Yorum sahasının hemen üzerinde bak ne yazıyor:
Konudan uzaklaşmayın, Türkçe'yi tarumar etmeyin. Karşıt fikirlere saygılı olun ama populizm kaygılı olmayın. Ulan, akıllı olun yani...
Onu da Ingilizce koy, tam olalim…
🙂 ayarın güzelliğine gel. Seviyorum seni tosun!
Koyacakmis da ulan akilli olun’u cevirememis, hatta bunu tosunla konusmustuk, bu konuda ben de cok sikintiliyim. “Ulan” kavgada cok anahtar kelime, “ulan ne diyon olm sen” demeden kavga etmek sacma geliyor bana, sebepsiz kavga gibi. Metroda gurultu yapan it kopuga “ulan bu da kafa” diye kafami gosterip girismek istiyorum ama bir turlu cevirisini yapamadigim icin hala faaliyete gecemedim.
ufak tefek kırıntılara ayar muamelesi çeken adamlara ben ne anlatmaya çalışıyorum ki ya 🙂
“Bir saniye bakar mısın genç” de ingilizcede bizdeki etkiyi yaratmıyor. Gerçi sayın Başbakan yaklaştı bir nebze. Demek her şey tonlamada bitiyor.
Mutfak yu Dea…
Bak anla diye Ingilizce yazdim…
Şu bombayı patlatalım, siteye alemin en kral paylaşım forumunu kurmayan, altın terazilerle donatmayan, o terazilere tıklamayan dea’yı atlar kovalasın…